"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Kendine has hoş bir üslubu ve harika detayları ile bende iz bırakacak olan bu kitabı zevkle okudum. Aklımda kalanları, sevdiğim detayları ve bende bıraktığı etkileri anlatmak istedim bu yüzden.
Yazarın üç cilt olarak yayımladığı serinin bu ilk cildinde başlangıcından 1950'li yıllara kadar roman serüvenimiz irdeleniyor.
Kendisinin de
Yirmi üçlü yaşlarda ilk kez Oğuz ATAY ile tanıştım TUTUNAMAYANLAR vesilesi ile.Yazarın fikir zenginliğine hayran oldum TUTUNAMAYANLAR etkisi ile. Daha sonra ise tüm kitaplarını hevesle bitirdim.Şu an ise yaşım 30 ve TUTUNAMAYANLAR kitabını ikinci kez okuyup bitirme mutluluğunu yaşıyorum.
A.HAMDİ TANPINAR ve OĞUZ ATAY gönlümde yeri ayrı iki
~~~~~~~~~~KİTÂB-I AŞK~~~~~~~~~~
Türk ve Dünyâ Edebiyatı’ndan aşka, sevdâya, muhabbete dâir alıntılar... Katkıda bulunmak arzu eden sevgili okurlar davetlidir; lütfen buyrunuz!..
1
Sevgiliye sadakatin özü ve özeti, aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir...
Kitab-ı Aşk, İskender Pala
Tanpınar kitapları bende çok yavaş ilerliyor. Biraz yoruyor da diyebilirim, araya kitaplar alarak ara vererek okuyorum. Külliyatını tamamlamak istediğim yazarlar arasında olduğu için 'nehir' üçlemesiyle başlamak istedim. Serinin ikinci kitabını da bitirmiş oldum biraz ara verdikten sonra sıradaki eseri 'Huzur' ile devam etmeyi düşünüyorum. Sahnenin Dışındakiler, Mahur Beste'den sayfa olarak daha uzun olmasına rağmen daha kolay okuyabildim. Daha akıcı bir olay örgüsüne sahip.
Tanpınar'ın bu eserinde karakterlerin hepsi belirgin özellikler taşıyor. Cemal, Sabiha, İhsan hepsinden ayrı ayrı bir şeyler öğreniyorsunuz.
Tanpınar kendisine özgü mizahıyla bambaşka hayatlara dokunduruyor. Dönemin sosyal yaşantısını farklı bakış açılarıyla görebiliyoruz.
1920'li yıllarda Cemal'in gözünden, Milli Mücadele döneminde İstanbul'u okuyoruz. Aynı zamanda sevdiği kadın olan Sabiha'yı arayışına da tanık oluyoruz. Cemal karakteri şimdiki zaman ve geçmiş zaman hatıraları arasında yolculuk yaptırıyor.
Tanpınar okunması zor ama alışınca alıp götürüyor. Tanpınar'ı daha iyi tanıyabilmek, anlayabilmek için okumalara devam..
*Dünyada başka mesut milletler de vardı. Onların bizim yaşlardaki gençleri, hiç de bizim bu anda olduğumuz gibi bir “olmak ve olmamak” meselesiyle meşgul değildiler. Onlar aşkı, sporu düşünüyorlar, yaşlarınınn tabii iştiyakları ve meseleleriyle meşgul oluyorlar, kurulmuş bir hayatın imkanlarından istifade ederek çalışıyorlardı. Biz ise el parçası kadar bırakılmış, çok harap bir vatanda yaşamak imkanlarını düşünüyorduk.
*Biz evvela kelimeleri öğreniriz; sonra yaşadıkça teker teker manalarını..
Böyle değerli bir kitabın incelemesi önce nereye yazılır diye düşünüyorum fakat cevap basit önce gönle yazılmalı daha doğrusu önce gönül anlamalı bu kitabı sonra belki kaleme, deftere sıra gelir. Sahi ya kalem mi kullansam birkaç satır yazarken, yok olmaz. Neden? Aylardır kalem, kağıt almamışım elime. Aslında var ama başka başka sebeplerden
Kitaptan bahsetmeden önce yazar hakkında bilgi vererek başlayacağım ve incelememi de okuduğum diğer kitaplarıyla kıyaslayarak gerçekleştireceğim. Bu sırada kitapların içeriğinden sözetmem gerekecek ve bununla ilgili de gerekli uyarıyı yapmış olayım.
Öncelikle Tanpınar (benim şahsi görüşüm) Türk edebiyatı konusunda karşıma çıkan en derinlikli, en
Hiç bilmediğimiz, görmediğimiz bir yer hakkında bilgi sahibi olabilmemiz için yapmamız gereken şeyler hemen hemen bellidir. Orada olma amacımıza göre “ düşüncemizde dahil “ bir rota çizebiliriz… Tatil için gitmişsek şayet pekala hoşça vakit geçirmek üzerede ve özellikle de hiç kimsenin bilmediği yerlerin ağırlığında mekanlarla olmak isteriz.
Bir gün beraberce Üsküdar'ı gezdiler. İlk önce vapuru iskelede beklememek için Mihrimah Camii'ni dolaştılar, sonra Üçüncü Ahmed'in annesinin camiine girdiler.
Türbeyi, küçük, bir meyve içi gibi döşeli camii Nuran pek beğendi. Vapuru çoktan kaçırmışlardı. Onun için bir araba ile Atik Valide'ye, oradan Orta Valide'ye (Pertevniyal Valide Sultan Camii) gittiler.
***Garip bir tesadüfle Üsküdar'ın bu dört büyük camii aşka, güzelliğe, yahut hiç olmazsa annelik duygusuna ithaf edilmişti.
-Mümtaz, Üsküdar'da hakiki kadın saltanatı var...
Ertesi gün Rum Mehmed Paşa Camii ile Ayazma Camii'ni ve Şemsipaşa taraflarını yayan dolaştılar. Birkaç gün sonra Selimiye Kışlası'nın etrafında kızgın güneş altında başıboş gezdiler. İstanbul'da açılan ilk hendesi caddeleri, o cazip ve mazi hulyası adlı sokakları, İstanbul akşamlarının hakiki ziyafet sofraları gibi gördükçe, garip bir mazi daussılası(yurt özlemi) onu yakalıyordu.
-İstanbul, İstanbul, diyordu. İstanbul'u tanımadıkça kendimizi bulamayız.
"Tarafımdan oluşturulmuş bu yorumun tüm hakları kitapyurdu.com'a aittir."
Klasikleşmiş yazarlarımızı ve eserlerini okumaya bayılıyrum. Hele gümümüzde yazılan kitapları ve cidden yazmayın diye yüzlerine yüzlerine bağırmak istediğim yazar müsveddelerimi gördükçe eski edebi eserlerimize daha bir bağlanmaktayım. Nitekim Ahmet Hamdi