Greklerce, dünyayı tanrılar yaratmadı, tanrılardan önce de dünya vardı. Ama evren karanlıktan ve kargaşalıktan ibaretti. Tanrılar, dünyanın evlatları, Titan denilen iriyarı devlerdi.
Birçok serüvenlerden sonra, bu Titan’ların ikisi kalıyor: *Kybele (Grekçesi Rhea)* ve onun kocası *Kronos (Latincesi Saturnus)*. Kybele, yeryüzünü temsil eder. Kronos, Kybele'nin ona doğurduğu çocukların hepsini yer, yutardı. Kronos, bir anlama göre, zaman demektir.
Zaman ise, yarattığı herşeyi yokeder. Ne var ki bu deyim, tanrıların rasyonalize edildikleri çağa ait olsa gerektir. Rhea, *Zeus* adlı bir oğlunu, Girit’te İda dağının Dikte denilen bir mağarasında doğurur ve babası Kronos tarafından yutulmaması için onu orada gizler. Hem yeryüzünün, hem de tanrıların anası olduğu için Rhea yani Kybele, Tanrıların Anası ünvanını alır. Kuleler yeryüzünün üzerinde yüksel dikleri için, Kybele de, taç olarak başında bir kule taşır. Güçlü, kuvvetli, kudretli ve cömert memeleri süt dolu, anaç yapılı, vakur bir tanrıçadır.
Zeus, büyüyünce öteki Titan'larla birleşerek, Kronos’u tahtından indirir ve sürgün eder. Böylece, dünyanın altın çağı da sona erer. Ondan sonra Olymposlu tanrıların çağı başlar. *Zeus* göklere, kardeşi *Poseidon* denizlere ve öteki kardeşi *Hades* de yeraltı ölüler ülkesine, yani ahrete egemen olur. Başlıca tanrılar bu ikisidir ve hep birlikte Olympos dağında yaşadıkları için de bunlara Olymposlular denilir.