Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
İnsanların; Tanrı’nın varlığına dair olduğu gibi, bu varoluşun kavranabilirliği (kanıtlamalar mantığı) hakkındaki kanaatleri ile de ilgilenmemiş olan Pascal bir nihilist, veya yüksek derecede bir kuşkucu olarak değerlendirilebilecek olsa da, İman savunusu onu bu türden bütün tehlikelerden aşikâr bir şekilde korumuştur. Onun Tanrı’sı zorunlu olarak vardır ve O kendini İncil ve bütün bir Hristiyan uygarlığı vasıtasıyla vahiy etmiş olan Tanrı’dır. Ama, bir Ateist ya da Kuşkucu, Ondan gelen bir inayet olmadıkça Tanrı’nın varlığına asla ikna olmayacağı için, Pascal “Tanrı var mıdır?” sorusunu yönelttiğinde, Tanrı’nın “varoluşunun” ötesindeki bazı şeyleri sorguluyordur. Ve bu soru, fiilen Tanrı’nın varoluşu hakkında olmayıp varoluş koşulları onu sonsuz bir sefalete ve sınırlanmışlığa mahkûm etmiş olan insan hakkındadır. Pascal’ın ünlü Bahis’i şimdi şu şekilde işleyecektir: eğer Tanrı’nın varlığı iddia edilirse ve Tanrı gerçekten varsa ebedi kurtuluş elde edilir. Eğer O yoksa sadece sonlu varoluş kaybedilir, daha fazlası değil. Eğer Tanrı’nın olmadığı iddia edilirse ve O varsa sadece kurtuluş kaybedilir, ve son olarak, eğer O yoksa, yaşamını asla inanmadığı bir şeyi inkar etmek uğruna geçirmiş sefil bir varlıktan başka bir şey değilsinizdir. Kısacası, Pascal aslında bizzat Tanrı’nın varoluşu ile ilgilenmektense, Tanrı’nın varolduğunu iddia etmeye kalkışanlarla Onun varolmadığını iddia etmeye kalkışanların koşullarını kıyaslamıştır.
Reklam
228 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Asım Bezirci, Nazım Hikmet’in şiirini, şairin gelişiminin farklı süreçlerini görünür kılmak için belli dönemlere ayırır. “1913-1920 Dönemi” şairin ilk şiirlerini kapsar. “Bunlar, Nazım Hikmet’in devrimci dünya görüşüne bağlanmadan önce verdiği ürünlerdir.” Aydın Aydemir’e göre, Nazım’ın ilk şiirleri, “en çok etkilendiği olayların eklentileri ve
İlk Şiirler
İlk ŞiirlerNazım Hikmet Ran · Yapı Kredi Yayınları · 20121,597 okunma
Tanrı’nın Basitliği
.. İlahi sıfatlardan birinin Tanrı da bulunup bir diğerinin bulunmaması mümkün olmadığı gibi bu sıfatların Tanrı’dan başka bir varlık da bulunması da imkansızdır. Bunu mantıksal bir ifadeyle özetlemek gerekirse denilebilir ki Tanrının gerek varlığı ve mahiyeti gerek zatı ve sıfatları gerekse farklı sıfatları birbirleriyle içlemsel olarak özdeş olmamalarına karşın, kaplamsal olarak özdeştirler. Bir başka ifadeyle Tanrının varlığı mahiyeti zatı ve sıfatları O’nda birbirinden farklı anlamlara delalet etse de hepsi O’nda zorunlu olarak bir arada bulunup, var olmamaları veya birbirlerinden ayrı var olmaları ontolojik bir imkansızlık gibi görünmektedir.
Ulus Baker
Dostoyevski ve Tarkovski : Ulus Baker ''Rus düşünürlerini bütün Spinozacılığıma, onların bütün irrasyonelliğine rağmen kendime çok yakın buluyorum.'' Dostoyevski'yi Tarkovski'ye bağlayan bağ, üzerinden onca tank, bombardıman, acı, hayal kırıklığı, devrim ve karşı devrim, hatta varoluş üstünde tepinen onca olumlu şey --bilim, sanat, ahkâm ve
423 syf.
9/10 puan verdi
Felsefe daima yolda olmaktır!
“Soruşturulmayan, üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değmez.” -Sokrates Eser adı üstünde tam bir felsefeye giriş mahiyetindedir. Birçok felsefe kitabının aksine ne ağdalı, anlaşılması güç, zorlu, keşmekeş bir dile ve anlama sahip ne de okumayı sıkıcılaştıran, gereksiz bilgi yığıntısından oluşan vakit kaybı bir türe mensup. Gayet
Felsefeye Giriş
Felsefeye GirişAhmet Arslan · Adres Yayınları · 20131,442 okunma
Reklam
136 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.