Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"FÂRÂBİ’NİN İDEAL DEVLETİ: ERDEMLİ ŞEHİR-Demokaan DEMİREL" adlı makaleden alınmıştır. ... İlk Varolan, diğer varlıkların kendisinden var olduğu nedendir. Diğer tüm varlıkların oluş nedeni İlk Varolan’dır. Onlar, İlk Varolan sayesinde hayat bulmuşlardır. İlk Varolan’ın özel varlığı, insan iradesi ve seçimi ile ortaya çıkamayacak şeyleri
"...Satranç, insanoğlunun icat ettiği öteki bütün oyunlar arasında kendini bağımsızca rastlantının her türlü tiranlığının dışında tutan ve zafer taçlarını yalnızca tine ya da daha doğru bir deyişle, tinsel yeteneğin belli bir türüne sunan tek oyundu. Fakat insan daha satrancı bir oyun diye adlandırmakla, kendini hakaret etmek anlamını taşıyan
Reklam
Düşünceyle birlikte rol oynayan kesin kategori zorunluluktur. Tasavvurda bir alan vardır. Düşünce onun zorunluluğunu bilmeyi gerektirir. “Tanrı vardır” , tasavvurdaki içeriktir. Düşünce, Tanrının neden var olduğunu bilme zorunluluğunu gerekli kılar. Bu zorunluluk, düşüncede nesnenin var olan gibi değil, sadece onun basit belirliliğinde, kendiyle bu saf ilişkisinde alınmadığı; aslında daha ziyade ötekiyle ilişki içinde alındığı gerçeğinde yatar ki, bu esasen ayrı unsurların bir ilişkisidir. Bu unsur var olduğunda, biz bunu “zorunlu” bir şey olarak adlandırırız. İkinci var olduğu sürece, yalnız birincinin belirlenimi vardır ve bunun terside geçerlidir. Tasavvur için sonlu, “mevcut olan”dır. Oysa düşünce için sonlu, salt kendi için var olmayan, kendi varlığı için başka bir şeyi gerektiren bir şeyin türüdür ki, o da başka bir şeyin aracılığı ile vardır. Genel anlamda düşünce için, daha kesin olarak, kavrayış için dolayımsız hiçbir şey yoktur. Dolayımsızlık tasavvurun temel kategorisidir, orada içerik kendisiyle basit ilişkisi içinde bilinir. Düşünce için dolayımsız bir şey yoktur, sadece içinde dolayımın esas olduğu bir şeyin türü vardır. s. 166-167
Mutlak olarak sonsuz ve mükemmel varlık olan tanrının varlığı kadar güvenebileceğimiz hiçbir şey yoktu. Çünkü onun özü her türlü mutlak mükemmelliği zorunlu olarak kuşattığı için onun varlığından asla şüphe etmemeliyiz.
Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
İnsanların; Tanrı’nın varlığına dair olduğu gibi, bu varoluşun kavranabilirliği (kanıtlamalar mantığı) hakkındaki kanaatleri ile de ilgilenmemiş olan Pascal bir nihilist, veya yüksek derecede bir kuşkucu olarak değerlendirilebilecek olsa da, İman savunusu onu bu türden bütün tehlikelerden aşikâr bir şekilde korumuştur. Onun Tanrı’sı zorunlu olarak vardır ve O kendini İncil ve bütün bir Hristiyan uygarlığı vasıtasıyla vahiy etmiş olan Tanrı’dır. Ama, bir Ateist ya da Kuşkucu, Ondan gelen bir inayet olmadıkça Tanrı’nın varlığına asla ikna olmayacağı için, Pascal “Tanrı var mıdır?” sorusunu yönelttiğinde, Tanrı’nın “varoluşunun” ötesindeki bazı şeyleri sorguluyordur. Ve bu soru, fiilen Tanrı’nın varoluşu hakkında olmayıp varoluş koşulları onu sonsuz bir sefalete ve sınırlanmışlığa mahkûm etmiş olan insan hakkındadır. Pascal’ın ünlü Bahis’i şimdi şu şekilde işleyecektir: eğer Tanrı’nın varlığı iddia edilirse ve Tanrı gerçekten varsa ebedi kurtuluş elde edilir. Eğer O yoksa sadece sonlu varoluş kaybedilir, daha fazlası değil. Eğer Tanrı’nın olmadığı iddia edilirse ve O varsa sadece kurtuluş kaybedilir, ve son olarak, eğer O yoksa, yaşamını asla inanmadığı bir şeyi inkar etmek uğruna geçirmiş sefil bir varlıktan başka bir şey değilsinizdir. Kısacası, Pascal aslında bizzat Tanrı’nın varoluşu ile ilgilenmektense, Tanrı’nın varolduğunu iddia etmeye kalkışanlarla Onun varolmadığını iddia etmeye kalkışanların koşullarını kıyaslamıştır.
Reklam
Tanrı’nın Basitliği
.. İlahi sıfatlardan birinin Tanrı da bulunup bir diğerinin bulunmaması mümkün olmadığı gibi bu sıfatların Tanrı’dan başka bir varlık da bulunması da imkansızdır. Bunu mantıksal bir ifadeyle özetlemek gerekirse denilebilir ki Tanrının gerek varlığı ve mahiyeti gerek zatı ve sıfatları gerekse farklı sıfatları birbirleriyle içlemsel olarak özdeş olmamalarına karşın, kaplamsal olarak özdeştirler. Bir başka ifadeyle Tanrının varlığı mahiyeti zatı ve sıfatları O’nda birbirinden farklı anlamlara delalet etse de hepsi O’nda zorunlu olarak bir arada bulunup, var olmamaları veya birbirlerinden ayrı var olmaları ontolojik bir imkansızlık gibi görünmektedir.
423 syf.
9/10 puan verdi
Felsefe daima yolda olmaktır!
“Soruşturulmayan, üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değmez.” -Sokrates Eser adı üstünde tam bir felsefeye giriş mahiyetindedir. Birçok felsefe kitabının aksine ne ağdalı, anlaşılması güç, zorlu, keşmekeş bir dile ve anlama sahip ne de okumayı sıkıcılaştıran, gereksiz bilgi yığıntısından oluşan vakit kaybı bir türe mensup. Gayet
Felsefeye Giriş
Felsefeye GirişAhmet Arslan · Adres Yayınları · 20131,429 okunma
232 syf.
·
Puan vermedi
"Ben yalnızlığın insan haliyim!"
“Yaşamın bir tamamlanışına ulaşıldığında felsefe yapmak durur mu? Hayır, ancak o zaman hakiki felsefe yapma başlar.” “Filozof hakikati değil ama insanlarda dünyanın tümden değişimini, metamorfozunu arar: o kendinin bilinci ile dünyanın anlaşılması için savaşır. Bir özümleme amacıyla, bir asimilasyon için mücadele eder: ortaya insanbiçimci,
Filozofun Kitabı
Filozofun KitabıFriedrich Nietzsche · Sentez Yayıncılık · 201633 okunma
Tanrının, mutlak ve üstün yetkinliğin varolmamasının olanaksız olduğunu doğrudan doğruya görmek için, ruhumuzda bulduğumuz Tanrı düşüncesini soruşturmamız hemen hemen yeter. Onun varlığı, hatta zorunlu varlığı, bir bakıma, varolmayan olarak düşünülemeyen yetkinliğinde içerilmiştir.
171 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.