Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Rus devrimi, siyasal ve İktisadî açıdan, tam anlamıyla ve bilinçli olarak Marz’çı iktisat ve siyaset kuramına uygundu. Bütün İktisadî süreçler, tarihsel maddecilik kuramı açısından ele alınıyordu. Ama kültürel devrim —hele onun çekirdeği olan cinsel devrim— konusunda, ne Marx, ne de Engels devrimci önderlere kılavuzluk edecek araştırmalar yapabilmişlerdi.
Sayfa 225Kitabı okudu
Modernçağ öncesindeki sözde kumanda ekonomileri olarak adlandırılan imparatorlukların ve özellikle bunların seçkin sınıflarının bile, daha yakından bakıldığında, ticaret kanalıyla zenginleşme yarışına çoğu kez eşzamanlı olarak katılmış olduğu görülür. Bu olgu, Akadlarla başlayan eski Mezopotamya imparatorluklarinın çoğu ve Asur, Pers, Roma, Bizans
Reklam
... — Bulamadım değil, arayacağım şeye güvenim kalmadı. Ne demiştiniz? «Çekirdeği olsa, Bozkır hiç yeşermez mi?» dediniz! Burda, Bozkırın karşısında bu söz büsbütün korkunçlaştı. Şaşırttı beni... Şefik Ertem, cıgara yakarak bekledi. Emine'nin daldığını görünce güler gibi, içini çekti: — O gün, bu sözü, gelişigüzel söylemişim, laf arası...
Sayfa 374 - Tekin Yayınevi, 5. BasımKitabı okudu
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
Dinler, Değişmeyen bazı "sabiteler üzerine otururlar.
Dinler, Değişmeyen bazı "sabiteler üzerine otururlar. Degismez ilke ve prensiplere sahiptirler. Bir dini din yapan birtakım degişmez ilke, inanç ve prensipler olmalıdır. Dolayısı ile dinler değişen toplumsal sureç içinde "değişmeyecek prensiplere de sahip olmalı" veya bu prensipleri değişimden bir şekilde ayn tutmalıdırlar". Şayet toplumla etkileşime girme sürecinde onu diger dinlerden ve kültürlerden ayıran özünü, aslını, çekirdeği korur ve etkileşimi ikincil olan, fürû ilkelerde yapabilirse kültür, toplum ve zamana meydan okuyarak özünü muhafaza edecek- tir. Ancak bunu yapamazsa Hıristiyanlık örneğinde olduğu gibi başta insanüstü bir kökene sahipken sonra insani, toplumsal etkileri çekirdeğe, usûl'uddine dokundurtmuş olmaktadır. Nite- kim dinler tarihçiler günümüz Hıristiyanlığının ilk dönemkin- den oldukça farklı olduğunu açıkça söylerler ve "tarihsel Isa" kavramından bahsederler. Yine farklı İncillerin varlığı vb. bir- çok hususu buna örnek verebiliriz. Newton'un döneminde kiliseyi Hıristiyanlığı Tevhid özünden saptırmakla suçladığını, kut- sal kitaba üçlemenin Yunan düşüncesi etkisi ile karıştırıldığını iddia ettiğini biliyoruz. Newton üstün bilgilerine rağmen bu fi- kirleri yüzünden üniversitede yönetici olamamış, hatta ölüm- den güçlükle kurtulabilmiştir.
İdealist düşünceden etkilenmiş, çığır açan bir diğer hareket Marksizmdir. Filozofların derin spekülasyonları, sayısız erkek ve kadının hayatını dönüştürecek bir kılığa -şaşırtıcı bir şekilde- burada bürünmüştür. Marksizm, romantik milliyetçilik gibi, dinin bir yedek formu mudur? Marx'ın düşüncesinin çekirdeği -sınıf mücadelesi, ekonominin önceliği, üretim biçimlerinin ardıllığı, üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışma öğretileriyle beraber tarihsel materyalizm- dinsel kavramsallaştırmalara hiçbir şey borçlu değildir. Kutsal Teslis ile emek değer teorisi ya da Bakire Doğum ile sabit ve değişir sermaye oranları arasında pek bir süreklilikten de bahsedilemez. En azından bu anlamda Marksizm, tümüyle seküler bir siyaset formudur.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
656 syf.
9/10 puan verdi
·
42 günde okudu
Devlet Ana inceleme -Yorum-
Devlet Ana,1967 yılında ilk baskısını yapmış olup kısa sürede Türk edebiyatının klasikleri arasına girmiştir. TDK 1968 Roman Ödülü’nü alan eser, Osmanlının aşiretten devlet haline gelişini konu edinmiştir. Realist bir bakış açısıyla yazılmış olan eserde, Ertuğrul Gazi’nin yaşlılık ve ölüm günleri, Osman Gazi’nin bey oluşu ve Orhan Bey’in
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20137bin okunma
2. Komşundan Kendinden Korktuğun Gibi Kork!
Gerçeklik kendi içinde, aptal varlığı içinde asla katlanılmaz değildir: onu katlanılmaz kılan şey dildir, sembolleştirilmesidir. Bu yüzden, binalara ve arabalara saldıran, insanları linç eden öfkeli bir kalabalıkla karşılaştığımızda, taşıdıkları pankartları ve eylemlerini destekleyip meşrulaştıran kelimeleri asla unutmamalıyız. Heidegger bir fiil olarak “öz ya da Wesen"e ("Özleştirme”) dair yaptığı okumada, öze dair özcü-olmayan bir kavram geliştirirken bu meseleyi biçimsel-ontolojik düzeyde irdelemişti. Geleneksel olarak “öz” bir şeyin kimliğini garanti eden değişmez bir çekirdeği ifade eder. Heidegger içinse “öz” tarihsel bağlama, varlığın dilde ve dil aracılığıyla çığır açıcı bir şekilde açığa çıkışına dayanan bir şeydir. Heidegger buna “varlığın evi” diyor. Kullandığı “Wesen der Sprache” ifadesi “Dilin özü” anlamına değil “öz-leştirme” anlamına, dilin temel işlevi olan “özler yaratmak” anlamına geliyor: "[...] dil şeyleri özüne kavuşturur, dil bizi duygulandırır” böylece de şeyler bizim için özel bir anlam ifade eder, böylece olgular arasında hareket etmemizi sağlayan patikalar açılır ve böylece olgular, olgu olarak birbirleriyle bağlantı kurabilirler... Dünya bizim için aynı tarzda ifade edildiğinde, “dili dinlediğimizde” ve “dilin söyleyeceklerini bize söylemesine izin verdiğimizde” kökensel bir dili paylaşırız.?
Sayfa 69-70Kitabı okudu
Michel Foucault - Delilik, Bütünsel Yapı “Delilik şüphesiz aptallıktan iyidir.” Kuşkusuz, insanların davranışında ve dilinde, toplumun belirli bir tavır takındığı bazı olgular karşısında hassasiyet göstermeyecek kültür yoktur. Bu insanlara ne tamamen hasta ne suçlu olarak ne tamamen büyücü ne de sıradan insanlar olarak davranılır.Bu insanlarda,
35 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.