Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Rusya'dan gelen Tatar sürgünler ve göçmenler bu fikirleri Türkiye'ye getirdi. Osmanlı Türkleri arasında bu fikirler başta so­ğuk karşılandı. Yönettikleri çok uluslu bir imparatorluğu karışık­lığa itecek bu doktrini benimsemek için bir sebep göremediler. Büyük Türk şairi Mehmet Akif bu etnik milliyetçiliğe hiddetli bir şekilde karşıydı ve
Sayfa 110 - Kronik Kitap 1. BaskıKitabı okudu
_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler,
Reklam
Dinler, Değişmeyen bazı "sabiteler üzerine otururlar.
Dinler, Değişmeyen bazı "sabiteler üzerine otururlar. Degismez ilke ve prensiplere sahiptirler. Bir dini din yapan birtakım degişmez ilke, inanç ve prensipler olmalıdır. Dolayısı ile dinler değişen toplumsal sureç içinde "değişmeyecek prensiplere de sahip olmalı" veya bu prensipleri değişimden bir şekilde ayn tutmalıdırlar". Şayet toplumla etkileşime girme sürecinde onu diger dinlerden ve kültürlerden ayıran özünü, aslını, çekirdeği korur ve etkileşimi ikincil olan, fürû ilkelerde yapabilirse kültür, toplum ve zamana meydan okuyarak özünü muhafaza edecek- tir. Ancak bunu yapamazsa Hıristiyanlık örneğinde olduğu gibi başta insanüstü bir kökene sahipken sonra insani, toplumsal etkileri çekirdeğe, usûl'uddine dokundurtmuş olmaktadır. Nite- kim dinler tarihçiler günümüz Hıristiyanlığının ilk dönemkin- den oldukça farklı olduğunu açıkça söylerler ve "tarihsel Isa" kavramından bahsederler. Yine farklı İncillerin varlığı vb. bir- çok hususu buna örnek verebiliriz. Newton'un döneminde kiliseyi Hıristiyanlığı Tevhid özünden saptırmakla suçladığını, kut- sal kitaba üçlemenin Yunan düşüncesi etkisi ile karıştırıldığını iddia ettiğini biliyoruz. Newton üstün bilgilerine rağmen bu fi- kirleri yüzünden üniversitede yönetici olamamış, hatta ölüm- den güçlükle kurtulabilmiştir.
islamiyet öncesi Türk ailesi
Ögel'e göre Hunlarda baba ailesi (Temeli dışardan evlenmeye dayalıdır) , Moğollarda ise ana ailesi egemendir.2 Moğollarda kadın, çocuğu doğuncaya kadar kendi evinde kalır. Dullar bir daha evlenemezler. Oysa, Hunlar ve Göktürklerde böyle bir gelenek yoktur. Eberhard'a gö­ re, Türkler, aracılar ve görücüler yoluyla evlenme gelene­ ğine sahip bir kavimdir.3 Çin tarihsel metinleri, Türk ailesinin birçok ahlaksal özelliklerini sıralamaktadır ki, bunlar günümüz aile modeliyle büyük ölçüde uyum sağlamaktadır. Ögel'e göre Türklerde yalnızca baba ailesi görülüyor ve ana ailesinin izlerine rastlanmamaktadır.4 Türklerde toplumun çekirdeği aileden oluşur.
Sayfa 14 - imge kitabevi
Rus devrimi, siyasal ve İktisadî açıdan, tam anlamıyla ve bilinçli olarak Marz’çı iktisat ve siyaset kuramına uygundu. Bütün İktisadî süreçler, tarihsel maddecilik kuramı açısından ele alınıyordu. Ama kültürel devrim —hele onun çekirdeği olan cinsel devrim— konusunda, ne Marx, ne de Engels devrimci önderlere kılavuzluk edecek araştırmalar yapabilmişlerdi.
Sayfa 225Kitabı okudu
Güçlü hafıza insanı güçsüzleştirir mi?
Sahi insan ne kadar geriye gidebilir hatıralarında? Siz kaç kilometre taşı öteye uzanıyorsunuz? Nasıl oluyor da yaşlılar en yakın hatıralarını daha çabuk kaybederken ta çocuklukta yaşadıkları anlara daha sıkı sarılıyorlar? Öyle bir muamma.... Massacchusetts Üniversitesi'nin Technology Review Dergisi'nde yayınlanan bir yazı var ki hayli ilginç. "Güçlü bir hafızaya sahip olmak aslında kötü bir şey mi?" diye soruyor. Daha ziyade hayvanlar âlemine odaklanıyor araştırma. Doğada alışkanlıklarına (dolayısıyla hafızalarına) göre hareket eden hayvanların "oportünist" (yani duruma göre kendi çıkarları için daha iyi olan neyse onu seçen) hayvanlara göre geride kaldıklarını söylüyor özetle. Düşündürücü bir tez. İnsanlara uygularsak, kıssadan hisse şöyle: Geçmişe fazla bağımlı olmamakta yarar var. Benzer bulgular Columbia Üniversitesi tarafından da doğrulanıyor. Mesela çok daha fazla tarihsel detay hatırlayan insanların yeni ve güncel hadiseleri akıllarında tutmakta daha çok zorlandıkları biliniyor. Bir anlamda "hafıza fazlalığı"ndan mustaripler. Sevdiğim kalembazlardan Milan Kundera nostaljinin matah bir şey olmadığını anlatırken, kelimenin kökenini hatırlatır. Nostalji kavramının çekirdeği olan "nostos", eski Yunanca "dönüş" anlamına gelir. Algos ise "hüzün" demektir. "Dolayısıyla" der Kundera, "nostalji, geriye dönme arzusundan kaynaklanan ve karşılık bulamayan bir hüzün, hatta acı çekme halidir".
Sayfa 47 - Doğan kitapKitabı okudu
Reklam
Rousseau’da, Adorno’da ve Horkheimer’da olduğu gibi varoluşçularda da hakim tema özgürlüktür, özgürlük arayışıdır. Rasyonellik ve bilimsellik insanı köleleştiren, kendine yabancılaştıran bir mahiyet arz etmektedir ve bireyin özgürlüğü ve içsel değerler adına buyurgan akla, toplumun rasyonel düzenlenişine, modern özne fikrine bir saldırı vardır bu
2. Komşundan Kendinden Korktuğun Gibi Kork!
Gerçeklik kendi içinde, aptal varlığı içinde asla katlanılmaz değildir: onu katlanılmaz kılan şey dildir, sembolleştirilmesidir. Bu yüzden, binalara ve arabalara saldıran, insanları linç eden öfkeli bir kalabalıkla karşılaştığımızda, taşıdıkları pankartları ve eylemlerini destekleyip meşrulaştıran kelimeleri asla unutmamalıyız. Heidegger bir fiil olarak “öz ya da Wesen"e ("Özleştirme”) dair yaptığı okumada, öze dair özcü-olmayan bir kavram geliştirirken bu meseleyi biçimsel-ontolojik düzeyde irdelemişti. Geleneksel olarak “öz” bir şeyin kimliğini garanti eden değişmez bir çekirdeği ifade eder. Heidegger içinse “öz” tarihsel bağlama, varlığın dilde ve dil aracılığıyla çığır açıcı bir şekilde açığa çıkışına dayanan bir şeydir. Heidegger buna “varlığın evi” diyor. Kullandığı “Wesen der Sprache” ifadesi “Dilin özü” anlamına değil “öz-leştirme” anlamına, dilin temel işlevi olan “özler yaratmak” anlamına geliyor: "[...] dil şeyleri özüne kavuşturur, dil bizi duygulandırır” böylece de şeyler bizim için özel bir anlam ifade eder, böylece olgular arasında hareket etmemizi sağlayan patikalar açılır ve böylece olgular, olgu olarak birbirleriyle bağlantı kurabilirler... Dünya bizim için aynı tarzda ifade edildiğinde, “dili dinlediğimizde” ve “dilin söyleyeceklerini bize söylemesine izin verdiğimizde” kökensel bir dili paylaşırız.?
Sayfa 69-70Kitabı okudu
:D
"Buna ilişkin tarihsel belgeler var mı?" "Resmi tarih," diye acı acı gülümsedi Albay, "yenenlerin yazdıkları tarihtir. Resmi tarihe göre benim gibi insanlar yoktur. Öküz arabası olayının ardında başka bir şey yatıyor. Tarikatın gizli çekirdeği dingin bir yere aktarılıyor, orada gizli ağını örmeye başlıyor. Bu kanıttan yola çıktım ben. Yıllarca, savaştan bile önce, bu yiğit biraderlerin sonlarının ne olduğunu sorup durdum kendi kendime. Emekli olunca bir ipucu aramaya karar verdim. Araba olayı Fransa'da geçtiğine göre, gizli çekirdeğin ilk toplandığı yeri Fransa'da aramalıydım. Ama Fransa'nın neresinde?"
Sayfa 181
dünyevi ve ilahi iktidarın dayanağında bile kavmiyetçilik var
lbn Haldun, Beşinci lmam'ı son imam kabul eden Zeydilik inancını benimsemiş olan ldrisi Hanedanlığı'ndan (789-985) bahsederken şöyle der: "Onların iktidarları ve kudretleri, Hz.Ali'nin, Abbasilerin ya da herhangi bir diğer soyun varisi olma iddiasına değil, içlerindeki birlik ruhuna dayanmaktadır" (s. 387). Dolayısıyla klan -çıkar gruplarına doğru kaçınılmaz biçimde genişlemiştir- Gramsci'nin tabiriyle tam bir "tarihsel blok" oluşturur; yani "doğa ile tinin birliğini (yapı+üstyapı), zıtların ve farklılıkların birliğini"6 teşkil eder. Her tür politik aygıtın harekete geçirilmesi, Olivier Mongin'in Michel Seurat'dan bahsettiği bir metninde "atopik ve ütopik"7 olarak nitelendirdiği, aslında bizzat politik olmayan iki kaynağın mobilizasyonunu gerektirir: kendini doğa [nın safında] konumlandıran ve iktidarın çekirdeği etrafında güçlü ittifaklar oluşturmayı sağlayan infra-politik kaynak olarak asabiyet ve metafizik boyutta devreye giren supra ya da meta-politik kaynak olarak dava. Her ikisi de, politikaya geçiş nedeniyle yaşanan yozlaşma/bozulma sürecinden nasibini alır -öte yandan varlıklarını ve amaçlarını gerçekleştirmek için bu sürece katılmak zorundadırlar.
Reklam
Kahkaha attım :D:D
"Buna ilişkin tarihsel belgeler var mı?" "Resmi tarih," diye acı acı gülümsedi Albay, "yenenlerin yazdıkları tarihtir. Resmi tarihe göre benim gibi insanlar yoktur. Öküz arabası olayının ardında başka bir şey yatıyor. Tarikatın gizli çekirdeği dingin bir yere aktarılıyor, orada gizli ağını örmeye başlıyor. Bu kanıttan yola çıktım ben. Yıllarca, savaştan bile önce, bu yiğit biraderlerin sonlarının ne olduğunu sorup durdum kendi kendime. Emekli olunca bir ipucu aramaya karar verdim. Araba olayı Fransa'da geçtiğine göre, gizli çekirdeğin ilk toplandığı yeri Fransa'da aramalıydım. Ama Fransa'nın neresinde?"
Sayfa 181Kitabı okudu
İdealist düşünceden etkilenmiş, çığır açan bir diğer hareket Marksizmdir. Filozofların derin spekülasyonları, sayısız erkek ve kadının hayatını dönüştürecek bir kılığa -şaşırtıcı bir şekilde- burada bürünmüştür. Marksizm, romantik milliyetçilik gibi, dinin bir yedek formu mudur? Marx'ın düşüncesinin çekirdeği -sınıf mücadelesi, ekonominin önceliği, üretim biçimlerinin ardıllığı, üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışma öğretileriyle beraber tarihsel materyalizm- dinsel kavramsallaştırmalara hiçbir şey borçlu değildir. Kutsal Teslis ile emek değer teorisi ya da Bakire Doğum ile sabit ve değişir sermaye oranları arasında pek bir süreklilikten de bahsedilemez. En azından bu anlamda Marksizm, tümüyle seküler bir siyaset formudur.
Sayfa 124Kitabı okudu
Gerçekte Marx ve Engels, Hegel diyalektiğinden sadece onun "rasyonel çekirdeği"ni aldılar, Ama Hegel'in idealist kabuğunu bir kenara attılar ve modern bilimsel bir biçim vererek diyalektiği daha da geliştirdiler.
Modernçağ öncesindeki sözde kumanda ekonomileri olarak adlandırılan imparatorlukların ve özellikle bunların seçkin sınıflarının bile, daha yakından bakıldığında, ticaret kanalıyla zenginleşme yarışına çoğu kez eşzamanlı olarak katılmış olduğu görülür. Bu olgu, Akadlarla başlayan eski Mezopotamya imparatorluklarinın çoğu ve Asur, Pers, Roma, Bizans
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.