Drago, genç başarılı bir subay. Genç yaşta her yere çok uzakta olan bir kaleye görevlendiriliyor, dört ay somra görev yeri değişikliği yapabilir diye gidiyor ve dört ay sonra orada yaşaması, kaledeki arkadaşlarına karşı, günlük rutinlerine karşı bir alışkanlık olduğunu ve orada bir mudeet daha kalmaya karar verir, ve bir bakar ki ömrü tükenmiş ölüm döşeğinde halen o kalede... Neydi bu, bize neyi göstermeye çalışıyor yazar , alışkanlıklarimizin kurbanı olduğumuz zaman hayatımızdaki zincirleri kıramadığımız zaman, olduğumuz noktada geçmişe dönüp baktığımızda da sadece pişmanlık duyabileceğimizin altını çiziyor.
Yıllarca tatarların geleceğini bekledi kaledeki askerler, hep o umutla beklediler, tatarlar gelmeyecekti ve savaş olmayacaktı ama o umut onları o kimsenin kalmak istemeyeceği kalede yıllarca kalıyor ve son nefeslerini ya orada veriyor yada evlerine dönüp orada hayata veda ediyorlardi, yazar bize şunun da altını çiziyor, Umut insanı diri tutar...
Konu menfaat olunca en yakının dahi nasıl ihanetine uğrarsın, bunu sana en güzel şekilde gösteriye yazar. Öyle güzel temaları işliyor ki tüm duyguları yaşıyorsunuz.
Dili akıcı, olay örgüsü çok akıcı.
Tavsiyem olan bir eser oldu