Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlar
"Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatımızın bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendimize sorarız: " Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?" Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun için de, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkum birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç alemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz. Bu alemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde, en basit bir beşer tecessüsü ile, bu meçhul alemi merak etsek, belki hiç ummadığımız şeyler görmemiz, beklemediğimiz zenginliklerle karşılaşmamız mümkün olur. ... Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır. "
...Daha başka kızlar, daha başka kadınlar tebessüm, neşe, saadettiler. Fakat Nevhiz'de bir başka hususiyet vardı ki onu bütün diğerlerinden ayırıyor, kendisine yegâne bir mümtaziyet (seçkinlik) veriyordu. Onda zulmet vardı, esrar vardı, uçurum ve elem vardı...Ötekiler sevmek ve mesut etmek için dünyaya gelmişlerdi; Nevhiz de elbette sever ve sevince yakarak, öldürerek, kahrederek mesut ederdi. Samim kendi kendine "Ben mutlak pervane ruhlu bir adam olacağım ki onu tercih ediyorum, adeta bile bile, isteye isteye yanmaya, kavrulmaya âşığım..." diye mırıldandı.
Sayfa 75 - Can Yayınları - Miras Dizisi (2.Baskı)Kitabı okuyor
Reklam
Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Aradan aylar geçtiği halde bir türlü bu tesirden kurtulamadım. Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi.
"Nedir mesela felsefen?" diye sordu. "Öyle spesifik bir şeyi kastetmedim ya... Ama mesela bence çoğu şeyin hayali... Ya da onu boş ver de... Mesela en takık olduğum mesele, birbirinden çok farklı gibi görünenlerin benzerliklerini ortaya koyup karşımdakini bunların aynı şey olduğuna ikna etmek. Tam ikna olunca da farklılıklarını
Sayfa 77 - Sözler: Boğaz'da işittim rast makamınıKitabı okudu
Sonuna kadar okuyun :’)
Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır. Raif Efendi’nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir insan değildi. Hatta pek alalade, hiçbir hususiyeti bulunmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi.
ŞEHADET VAKTİ
22 Ağustos 1966'da Seyyid Kutub'a idam cezası verildiğinde, Assam el-Attar'ın kitabında anlattığına göre Kutub bu kararı tebessüm ve Allah'a ka-lvuşmanın verdiği büyük bir mutlulukla karşılamıştı. Muhammed Ali Benna'nın dediğine göre Seyyid Kutub'un asılmasına asıl sebep "Yoldaki İşaretler" adlı kitabı idi.
Yüksel yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İnsan artık gülmeye bile cesaret edemiyor. Yalnızca tebessüm etmek mümkün.
Sayfa 13
Belki firavunlar piramitlerini kırbaç altında inleyen kölelerin emekleriyle yükselttiler. Günümüzde olay biraz farklı. Köleler belki ben de firavun olurum düşüncesiyle piramidin inşasına gönüllü olarak ve tebessüm ederek katılıyorlar. Biz firavun olmayı iyi bir sonuç saymadığımız için tebessüm etmiyoruz. Firavun olmak için iyi bir başlangıç yapmadığımıza da üzüldüğümüz söylenemez. Surat asmak hakkımız diyoruz, ama bunu eleştiri hakkımızı elde tutabilmek için söylüyoruz. Surat asmamız, Dimyat'ta pirinç bulamadığımız veya evdeki bulgurdan olduğumuz için değil; bizi böyle bir yolculuğa sevk etmek isteyenlerin gasıp olduğunu bildiğimiz içindir. Bundan böyle Müslümanlığımızın herhangi bir tuzağa yem olarak konmasına, kâfirlerin konforu ve tatmin yolları Müslümanların da hakkıdır yollu aldatmacaya bir son verebilmek için surat asmak hakkımız demeyi seçiyoruz.
Sayfa 252
"Efendim. Nolur, birakin da ben tasiyayum" dedi. Gözleri sefkatle tebessüm etti Hüdâyi talebesine. Alminda- ki tri sildi once, sonra bir hayale dalar gibi süzdü onu. Ne de gok kendi genç hâline benziyordu. Kendisinin Üftâdeye yal- vanp yakardigi geldi hatirina. Hani Uftâde, Hüdâyiyi Sivri- hisar'a göndermek istemisti de o dayanamamisti hocasindan ayr kalmaya ve onun ellerine kapanmisti vazgeçsin diye. Ayn onun o hâli gibiydi simdi talebesinin hâli. Bunlar söylemedi elbette genç talebeye. Lakin ona bir ömür yetecek bir ders verdi oracikta ve ben susturamadim onu, yetmedi gücüm; "Evladim" dedi "Bazi vakitler içime bir ates disüyor. Çok eski vakitler geliyor hatrima. Kadi oldugum zamanlar, mal mülk deryasinda boguldugum zamanlar, söhret sevdasina tu- tuldugum zamanlar... Iste o anlarda sanki gönlümün ok de- rinlerinde bir yerlerde bir özlem atesi kivilcimlanir gibi olu- yor. Sanki o günleri özler gibi oluyorum. Iste ben bu taslari o kivilcimi söndürmek, o yüzsüz, arsiz nefsimi bu taslarla ez- mek için tasiyorum. Birakirsam elimden o bana galip gelecek, birakmazsam ezecegim onun basin. Bana iyilik etmek diler- sen git de bir parça daha tas getir de koy sirtima" dedi Hüdâyi.
Reklam
“Kafka’nın ‘Dönüşüm’ eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz? Kaç kişi sanat adı altında Mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? Kız çığlıklar içinde kaçarken Mozart onun peşinde koşuyordu. Üstü başı
Aziz dost, beni ziyaret etmek istersen, seni yüreğinin kar­şılaşmaktan sevineceği, ruhunun ta nımaktan memnun olacağı genç bir ada mla tanıştırmak isterim ...
754 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.