Gerçekte, insanlar da dahil olmak üzere tüm hayvanların tehlikeli durumlara gösterdiği tepkiler şu sıralamayı seyreder: donmak, kaçmak ve savaşmak. Tepkilerimiz yalnızca “ savaş ya da kaç ” seçeneklerini içerseydi, yaşamımızın büyük bir kısmını yaralı, sakat ve bitap bir halde geçirirdik.
Travma ve ona karşı oluşan tepkilerimiz insan ilişkileri bağlamından ayrı bir şekilde değerlendirilemez. İnsanlar ister bir depremden sağ çıkmış olsun, ister tekrar ve tekrar cinsel istismara uğramış olsun, en önemli nokta, bu deneyimlerin (sevdikleriyle, kendileriyle ve dünyayla kurdukları) ilişkileri nasıl etkilediğidir. Felaketlerin en travmatik yanları, insan bağlarını paramparça etmeleridir. Sizi sevmesi gereken insanlar tarafından size zarar
verilmesi, onlar tarafından terk edilmek, kendinizi güvende, değerli ve insan gibi hissettiğiniz bire bir ilişkilerinizden mahrum bırakılmanız çok ciddi yıkıcı deneyimlerdir. İnsanlar kaçınılmaz bir biçimde sosyal varlıklar olduğu için, başımıza gelebilecek en büyük felaketler ilişkisel kayıplarla ilgilidir
Kontrol edebileceğimiz ya da etmemiz gereken yalnızca tek bir şey var; kendi tepkilerimiz. Ve tepkilerimizi kontrol etmenin yolu da geride bırakmaktır.
Acı içimizde işlenmeksizin daha anlamlı bir şeye dönüşmez. Neyin neden olduğuyla ilgili bir açıklama modeli geliştiremezsek tepkilerimiz daha çok öfke patlamaları ve infiallerle dışarı vururuz.
Sakin olduğumuz zaman beynimizin en üst potansiyelini kullanarak soyut düşünmek, plan yapmak, gelecek hayali kurmak, okumak eylemlerinde bulunarak korteksimizde yaşamak kolaydır. Fakat dikkatimizi farklı bir şey çektiğinde düşünce akışımız bozulur.
Uyarılma çizgisi korkuya doğru yükseldikçe biz mecburen daha alt seviyedeki, daha hızlı tepki veren beyin alanlarını kullanmaya başlarız. Hepten bir panik anında tepkilerimiz refleksleşir ve bilinçli kontrolümüzü kaybederiz. Hayatta kalabilmemiz için kısa zamanda çabuk tepki vermemize sebep olan korku bizi aptallaştırır.
"Travmatize olmuş benlik, dışarıdaki insanlara 'fazla', 'abartılı' gelen tepkiler veren, travmaya bir şekilde dokunan konularda hassasiyeti ve duyarlığı artmış benliktir. Davranışlarımız ve tepkilerimiz sadece sonuç olduğu için kimse bu durumu anlamaz."