Vahşet nedir? Sınırları var mıdır?
Keyifle okuyacağınız bir inceleme yazmayı çok isterdim, size güzel şeyler anlatmayı, tarifsiz duygulardan bahsetmeyi.
Üzgünüm, çünkü 15 yaşındaki bir kız, sokaklarda oyunlar oynaması gereken bir kız, saçlarını annesine ördürüp okula gitmesi gereken bir kız, güzel güzel elbiseler giyip seke seke gezmesi gereken
Bir çocuğun anne özlemi etrafında hayatı izleyişinden nereye varabiliriz ki? Proust, Swann’ların tarafı veya Guarmantes tarafından bakarak bize ne söyleyebilir?
Aslında anlatılan hikâyelerin hangi tarafta olduğunun bir önemi yok. İnsana, davranış biçimlerine, davranışın özündeki tutarsızlıklara dair bir sorgulama izleyeceğiz birlikte. Hangi
Yazarımız diyor ki: “Bir film düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın.”
Bende diyorum ki: “Filmin size tanıdık olduğunu ve gerileceğinizi, korkacağınızı bilmenize rağmen Pandora’nın kutusunu aralama dürtüsünün size hâkim geldiğini
"Ahmet Haşim, 1919 Anadolusunun İçler Acısı Halini Anlattığı Mektubunu" dönemin Manisa milletvekili Refik Şevket Bey'e göndermişti. Bu mektubu her Türk vatandaşının defalarca okuyup beynine kazıması lazımdır!
“sevgili refik,
ihtimal sana fazla yazıyorum. fakat ben bundan memnunum. bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu
100. incelemem en sevdiğim kitap için ve bu tabii ki tesadüf değil...
100. incelemeyi herhangi bir kitaba yazmak istemedim. Bana kitap okumayı sevdiren, hayatımı, mesleğimi belirleyen o kitap için yazmak istedim. Bir süredir kitap okumakta zorlanıyordum,
Çalıkuşu yine bana okumayı sevdirsin istedim; öyle de oldu, sayfalar aktı gitti sanki...
Bir
Kitap başlıklarının altında ilgili kitapların içerisinde yer almayan birçok sahte alıntı girilmiş ve aynı sahte alıntılar yüzlerce kişi tarafından tekrar tekrar paylaşılmış ve onlarca, yüzlerce beğeni sayısına ulaşmış, bu gerçekten çok vahim ve tehlikeli bir durum. Örnek verecek olursam:
"İnsan olmak kolay değildir, hele ki insanca
Dünya "Elimizdekilerle mutlu olmayı nasıl öğreniriz?" üzerine inşa edilmiş bir kişisel gelişim sektörü yarattı.
Bu sizce tesadüf mü?
Hayır...
Bu zamanın ruhunun doğurduğu bir sonuç sadece...
‘’İnsanlık Onuru İşkenceyi Yenecek” tüm direnişçiler in kullandığı en bilinen en yaygın slogandır, duymayanınız yoktur.
Bu konuya incelemenin sonunda değinmek istiyorum.
Kitabın okuru oldukça fazla. Gerek siteden gerekse farklı kaynaklardan okuduğum kadarıyla anlaşılabilir özeti ;
New York’tan Buenos’e giden bir yolcu gemisinde yolculuk yapan
Kendi kendini sevmek kuralına taparım, der Dostoyevski. Ardından tezini şöyle savunur; dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır. İnsanın kendisini sevmesi ve kendisi olması bir bencillik değildir. İnsanın kendisinden çok başka bir olguyu, ideolojiyi sevmesi ve bunun beraberinde o olgu ya da ideolojinin
Ve bitti,
Biterken bittim ben de.
Son yıllarda okuduğum en kapsamlı, en bilgi yüklü, en sıra dışı, en yorucu ama merak duygumu en tatmin eden eser oldu diyebilirim.
David Brown eser için: "Bu kitabın özetinin çıkarılması ona haksızlık olur," diyor. O kadar haklı ki! Çağdaş bir ansiklopedi adeta. Sıkmayan, kendini okutan,