Kitap o kadar çok konuyu anlatıyor ki. Din, dini kitaplar, peygamberler, ilk uygarlıklar, sömürgecilik, Türkiye Cumhuriyeti'ni yok etmek için yapılan planlar, Atatürk'ün devrimleri, yenilikleri, eğitim, kalkınma ve cumhuriyet ile halifelik.
Ana karakterlerimizden Selim'in yaşadığı ikilem.
Her karakterin ismi çok özel, Ülkü, Zübeyde, Latife, Selim, Orhan...
Dip notlarda sürekli araştırlması gereken bilgiler veriliyor. Bilgi ve kurgu güzel harmanlanmış.
Öyle güzel akıyor ki, elinizden bırakmak istemiyorsunuz ama 350.sayfadan sonra bir olayı uzun uzun süslü kelimeler kullanması, aynı cümleleri tekrar tekrar okutması, bir sayfalık olayı kendi düşüncelerini katarak nerdeyse 5 sayfaya yayması, bir çok konuya giriş yapıp devamını getirmemesi mesela (Selim beş haftada ne yaşadı ki değişti) ve sonunu çok aceleye getirmesi. Her şeyin toz pembe olması. Giriş ve sonuç birbirini tamamlamadı. Selim'in yaşadığı ikilemin anlatııldığı kitaba olan bakış açımda ben de ikilemde kaldım.
Huzursuzluğun Kitabı ile aşık oldum. Bu kitapla birlikte de neden aşık olduğumu bir kez daha anladım.
Her cümlesiyle sizi mest eden, düşündüren, bu hayatta kayda değer neler yaptığınızı sorgulatan bir yazar düşünün. Yalnızlığını, melankolisini cümleleriyle o kadar güzel yansıtıyor ve sizi etkiliyor ki yazdıklarını tekrar tekrar okumak ve o
