Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen biri, artık arabaya yetişemezdi.
Gönle keder girince, Sevinç geri gelmez ki! Eğer düşersen bir kuyuya, Kimse susamaz, Su içmeye gelen olmaz ki! Sırtımda azığım, Ayağımda eskimiş ayakkabılarım; Tozlu yollar dumanlanır dururda Geçen yıllar geri gelmez ki!
Reklam
Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi, davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen biri, artık arabaya yetişemezdi.
Sayfa 60
Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar...
Sayfa 79
“Turunçların gökyüzüne oturdum. Bahçelerin kaderinden bir sonsuzluk vakti. Hanımeliler frenkincirlerini kokusuna boğuyordu. Boynumda uzakların cümlesiz çanı. Başsız ayaksız çarşılar. Vitrinlere boyanmış yoksulluk. Yalnızlık pergeli bir kalabalık. Evlerin kum haritası yüzler. Sevgisizlik gökyüzünü yere indirmişti. Herkes bir kayıp dua toprağın rahminde. Yollar çekilmiş çekilmiş, can verdiğin aynalara dönmüştün çoktan. Dokunmak ayrılığın gülüydü de top top soluyordu içimde. Deniz bahçeye kadar uzanmış, papatyalardan kirpikler ediniyordu. Bir kadın uzun parmaklarını uzatıyordu ölümün üzerinden. Ağzın yıldızlarla doluydu. "Yüce dağ başında ay kandil olur" türküsüyle bakıyordum yüzüne. Gecenin soluk aldığı her yerde omuzların gölleniyordu. Göğüslerin tanyerinin ayetleriydi. Tanrı bütün bayramları gövdenden indiriyordu. Sürmeli yalnızlığım... Geldin ve gittin. Yapraklandım. Yıldız döktüm. Akşamı donandım. Ellerin yüzümde nilüfer. Keder gülümsedi. Deniz bir gönül soluğu. Şarap tenimde gül açtı. Zamana dokundum. Mumlar Tanrıya değdi. Geçtiğin kasabalar birer arzu pıhtısı. Geldin ve gittin. İncinme masalı kentlerdesin şimdi. Işıklı caddelerde bir ölüm ıslığı. Sekiz çocuğun tabutu üzerinden uzanıp öptüm tozlu aynanı. Senin ağzında sekiz beşik, benim boynumda sekiz mezar... dört mevsimli bahçelerden özürler buluyorum yaşamaya.”
“ Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı. Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirleri tolere etmez, kahramanlarını kendi seçer, işi olmayanları tüm çabalarına karşın merhamet göstermeden geri yollar; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen biri, artık arabaya yetişemezdi.”
Reklam
hayat bana yollar sundu, ben hep koşaradım değişik olanını seçtim.
Sayfa 133Kitabı okudu
Yaşamak denilen bu yüce şiir Bir yaz yağmuru değildir insanda Öyle etkisiz Öyle selamsız geçer mi sanıldı Mutluluk denilen o büyük özlem Bir bülbül şarkısı değildir şafakta Öyle sessiz Öyle soluksuz biter mi sanıldı
Taşkın yollar, tozlu yollar bitmiyor Boş vaatler mutluluğa yetmiyor.
Sayfa 74 - Kadim YayınlarıKitabı okudu
Taşra sessizliği diye bir şey var, bu sessizliğin içinde tozlu yollar, yıkık dökük ama bir kenarı çiçekli evler ve güneş dolanır sadece.
Sayfa 103 - Doğan KitapKitabı okudu
376 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.