Turancılık ülküsü...
Bizi kurtaracak ve yükseltecek biricik yol... İradesi zayıf olanların, damarlarındaki kan öz Türk olmayanların korktuğu uzun yol...
Hayvan Çiftliği kitabını anımsatıp başında ona benzer bir bölüm yazmış. Sanırım Orwell'in sol karşıtı olduğunu zannedenlerden Uğur Mumcu. Çünkü o kitap solu değil Stalin'i eleştirir. Herneyse, kitap 24 ocak kararları diye bilinen 80 darbesinden hemen önce Demirel ve Özal tarafından yapılan ekonomik kararlar ile alakalı. Özal'dan önce devlet kontrolünde idi birçok şey. Döviz kurları mesela. Çoğu yeni nesile garip gelebilir ama. Öyle kafanıza göre döviz bulunduramaz ve bozduramazdınız. Ülkeye girer çıkarken falan bulundurduğunuz dövizi bildirmeniz gerekirdi.
Bkz. Türk Lirasını Koruma kanunu. Kanunla emirle nasıl korunuyorsa artık para.
Emir komuta zinciri ile banknot korumak..??
Ayrıca diğer kitaplarında da bahsettiği o dönemler amerikan arap finansmanı ile sözde sola karşı yeşil kuşak kurma amacı ile dini örgütlere finansman sağlandığı vs gibi şeylerde konu edinilmiş. Hatta öldürülmesinin arkasında bu olacağı yani dini örgütlerinin olduğu söylendi veya ilk akla gelendi. Haksız bir kuşku da değildir. Kendisiyle aynı dönemde öldürülmüş Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Turan Dursun vb. kendisiyle benzer görüşte insanlardı.
Okuyun.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Birinci Dünya Savaşı sırasında kolunu kaybeden yaralı bir askerin, Anadolu’daki bir köye yerleşmesiyle başından geçenleri anlattığı; akıcı, sürükleyici, gerçekçi romanı.
Kitap, İstanbul’dan Anadolu’ya göç eden bir subayın köy hayatına ve oranın ortamına alışma sürecini anlatırken aynı zamanda; o dönemin insanlarını ve düşünce yapısını, Atatürk’ün Milli Mücadeleyi sadece dış etmenlere değil, kendi içimizdeki etmenlere rağmen kazandığını, Türk aydını ve Anadolu halkı arasındaki farklılığı, gerçekçi ve cesur bir bakış açısıyla aktarıyor.
Bana kalırsa bu roman, Türk Edebiyatı eserleri arasında; içinde barındığı realizmle, dönemin atmosferine gerçekçi bir ışık tutmasıyla, dönemin koşullarını ve insanlarını cesur eleştirileriyle, kurgu diliyle, okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu. Okumanızı tavsiye ederim, keyifli okumalar.
- Klüplerin içini boşaltmak,
- Sponsorların haklarını gasp etmek,
- Futbolcuları haraca bağlamak,
- Hakemlere şantaj yapmak,
- Teşvik primleriyle ve şikelerle para yapmak,
- Klüpler sayesinde isim yaparak ihale koparmak,
- Boşta kalan siyaset eskilerini klüp başkanlıklarıyla payelendirmek,
- Seyircilerin tehdit, şantaj ve yağmalamalarıyla, anlaşmalı bahislerin olduğu, Spor, Eğlenceve muhabbetten öteye her şeye dönüşmüş durumda...
Bunu anlamayan bir çok dost, arkadaş, yaren ve akrabamda "yok hakem hatası, yok seyirci, yok yorumcu, yok futbolcu" diye birbirlerini yiyorlar.
Durun beyler!
Bu lağım çukuru derin!
İçine düşmeyin!
Gelibolu bambaşka bir hattır… Millet olmanın harcı orada karılmış. Aslında orada modern Türk devletinin ve idealinin temelini atıyoruz. Bunu bilmek hem entelektüel bilgi hem de malumat gereğidir; her gencin bilmesi gereken tarihî olaylar bütünüdür.
Gelibolu bambaşka bir hattır… Millet olmanın harcı orada karılmış. Aslında orada modern Türk devletinin ve idealinin temelini atıyoruz. Bunu bilmek hem entelektüel bilgi hem de malumat gereğidir; her gencin bilmesi gereken tarihî olaylar bütünüdür.
Kitabı ikinci defa okumaya başladım bende mi sorun var acaba diye ama Kitabın çevirisi Kitabı katletmiş eski Osmanlı dönemi Türk edebiyati eserlerde bile bu kadar bilinmedik kelime yok. Kitabın orijinalindeki sözcüğün bu çevirideki anlamı karşılamadığına, çevirmenin kendi kendine bir macera aradığına adım gibi eminim. Kitabın (dilini öğrenirsem eğer) orijinalini okumaya karar verdim. Beni bu derece rahatsız eden şey ise İş bankasının o kusursuz çevirilerinden sonra böyle bir çeviriye denk gelmek.