Oğuz Atay, gerçeğin bağrından filizlenen oyundan, oyunun uzandığı ölümden, ölüm duyusundan doğan yaşantı damlasından, gözyaşında titreşen çılgın kahkahadan, delilikte tüneyen akıldan, akıldan türeyen gönülden örülmüş o çok gülünçlü ve çok acıklı dünyası ile Türk aydınını ve her şeyi yeniden kapsayacaktır yakında.
ÖMER MADRA
Şubat 1984, İstanbul
"Çanakkale Muharebeleri bütün Şark'ta son yüzylın en çarpıcı kahramanlık örneğidir. Türk ulusal kimliğinin ve vatan duygusunun berkitildiği bir olaydır."
Geniş İslâm ve Turan imparatorlukları hayalinin düşüşü o denli derin olmuştu ki, İslâm dünyası üzerine hilâfet ile Anadolu’nun bir parçasındaki Türkler üzerine saltanat şeklindeki çözüm çok kişiye akla en uygun çözüm olarak görünüyordu. Sağduyulu olma iddiasında olan bir kimse için bir Türk ulus-devleti olmasını istemek düşünülecek bir şey değildi!
“Hayat bu muydu?
Böyle mi yaşanmalıydı?
Geçip giden tirenin son vagonuna atlayamaz mıydık?
Bu kadar âtıl, pısırık, çekingen, korkak mıydık?”
Üç bölümden oluşan bu kitapta üç kişilik bir ailenin aile olamayışı, birbirlerinden ne derece kopuk oldukları ama esasında üçününde rahat ve istedikleri gibi bir hayat sürebilmek için daha çok para
"Türk modernleşmesi, Batının gelişme modelini pozitivist değerlerle özdeşleştirdiği ölçüde, yani laiklik ilkesine ve çelişkisiz toplum arayışına indirgediği ölçüde, demokrasi ilkesinden ödün verir. Çünkü devletin taşıyıcılığını yaptığı "evrensel" Batıcı değerler yerele rağmen, hatta yerele karşı yerleştirilmek istenir."
Sayfa 189 - Nilüfer Göle; Mühendisler ve İdeoloji, İletişim, İstanbul, 1986, s. 9'dan...Kitabı okudu
Orta Çağ Avrupa'sının, Papa ve Kutsal Roma-Cermen Imparatoru egemenliği altında birleşik bir Respublica Christiana oluşturduğu farz edilirdi. 1087'de Selçuklu Süleyman Şah İznik'e yerleştiği zaman Bizans'ın çağrısıyla Haçlı seferleri başladı. Haçlı ideolojisi, Batı Hristiyan birliğinin temel ideolojisi hâline geldi. O zaman İslâm dünyası Türk Selçuklu egemenliği altındaydı ve Haçlılar daima onları karşılarında bulmaktaydı. Türk adı korkulan, fakat aynı zamanda saygı duyulan bir ad olarak Batı Hristiyan dünyasının belleğine o zaman yerleşti.
Çanakkale muharebeleri bütün Şark’ta son yüzyılın en çarpıcı kahramanlık örneğidir. Türk ulusal kimliğinin ve vatan duygusunun berkitildiği bir olaydır. Sonraki muhabereler için itici bir rol oynamıştır. Çanakkale’deki (esas Gelibolu Yarımadası) zafer çok kolay organize olan, direnebilen, tahammül edebilen, ve belirli bir hedef etrafında ısrar eden bir ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğunu gösterir. Cumhuriyet’i kuranda bu mayadır.
Piyâle Hakkında Birkaç Söz
Ahmet Haşim; şiir ve nesirleriyle Türk edebiyatı için son derece ince dikkatler, zengin ve farklı imgeler ve kendine has sanatkârca bir bakış açısıyla ilgi çekici eserler vermiş önemli bir simadır. Onun sanatkâr kimliğinin farklı yönlerini de görebileceğimiz Piyâle isimli şiir kitabı, şairin çocukluğuna dair ince
İlk Türk milliyetçi eserini yazan Polonya asıllı Mustafa Celaleddin Paşa, Türkçülüğün ırk meselesi olarak da ele almakta ve bir anlamda modern Türk milliyetçiliğinin babası sayılmaktadır.
Hanife Mert Hanım'ın 412 sayfadan oluşan #FırçadakiSonŞiir eserini #okudum.
Kitabı elime aldığımda Orhan Veli Kanık'ın hayatını konu alan bir yapıt olarak okumaya başladım, sayfalar ilerledikçe kendimi edebiyat dünyasının içinde gördüm.
Bunu bir benzetme ile ifade etmek isterim.
Bir arkadaşınız sizi yemeğe davet eder. Siz
'' 26 Ağustos 1071 Türklerin Anadolu'ya giriş tarihidir; 26 Ağustos 1922 ise Anadolu'dan asla çıkmayacağımızın belgesidir.''
26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi - Sultan Alparslan
26 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi - Mustafa Kemal ATATÜRK
İtiraf edelim ki, "İslam ülkeleri", son iki asırdan beri böyle bir tehlikeye maruz bulunmaktadırlar Yine esefle belirtelim ki, Türk dünyası da bu tehlikeyi, bütün dehşeti ile yaşamaktadır. Istırapla görmekteyiz ki, bütün İslam dünyası ile birlikte Türklük âlemi de -çeşitli renkler altında beliren- emperyalizmin baskısı altında ezilmekte ve inlemektedir. Şimdi İslam dünyasında, bilhassa genç nesiller, kendi orijinal kültür ve medeniyet değerlerine ve müesseselerine yabancılaşmakla kalmamış, bu değerlerin düşmanı kesilmişlerdir. Kendi tarihinden, kültüründen, medeniyetinden ve "estetik telakkilerinden" kopmuş veya koparılmış nesiller, şu veya bu emperyalizmin "mukallidi" olmakla övünmekte, "devrim" adına milli ve mukaddes değerlerin tahribine hırsla yönelmiş bulunmaktadırlar.
"Beyaz Mantolu Adam", Töz'ün değil, Eylem'in konuştuğu bir anlatıdır. (...) Sokaktaki insan, verili değerlerin bekçiliğini yaptığı sürece otoritenin kendisidir. Dünyası, tutsak duyguların ekseni etrafında döner. Bu ekseni yerinden oynatacak her karşıt eylemi dünyasına yöneltilmiş bir tehdit olarak görür.(...) Gündelik yaşamın ideolojik aygıtlarınca tutsak alınan birey, toplumdaki başarısının karşılığını diplomalı efendi rolü oynayarak ödediği sürece dünya, onurlu insanın ülkesi değildir artık. Kalabalığın korosuna katılmayan, ezgisini tek başına söyleyen özgür bireyin sesi bu dünyaya yabancıdır. Özgürlük bilincinin ezgisi, kalabalığın iniltisinde değil, bireyin yalın ve anlaşılabilir sesinde yankılanır.