Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Osmanlı, İslâm devlet tarihinde çığır açan uzun bir dönemin temsilcisi olarak geleneksel İslâm devlet ve hukuk sisteminde derin yenilikler getirmiş bir devlettir.
Sayfa 229
Çünkü Türklük, Müslümanlık olmadan da yaşar ve nitekim yaşamıştır ama Müslümanlık Türksüz yaşayamaz. Onu ancak Türklüğün sel gibi akan kanları ayakta tutmuş, tutabilmiştir. Türkiye’den ayrılan Arap devletlerinin zavallı, âciz ve gülünç durumları ortadadır..
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Türkiye'nin yükselmesi, Türklüğün yükselmesi değil de neydi? Ülkeyi insanından ne sebeple ayıracaktık? Türkiye aleyhine çalışan Türklük aleyhine çalışmış olmuyor muydu? İsmet Özel, Desem Öldürürler Demesen Öldüm, s. 183
Türkiye'de esas sorun, Osmanlı'nın patrimonyal âdetlerini bir tarafa atıp, rasyonel modern bir devlet yapısını getirmektir.
Sayfa 210
İnsan, kültür farklılığı ile birbirine karşı olabildiği gibi akıl sayesinde ben ve öteki bilincini aşabilen, yeni kültür sentezleri meydana getirebilen varlıktır. Medeniyet budur.
Sayfa 203
Osmanlı İmparatorluğu'nu Avrupa'dan tecrit için, Eylül 1815'te kurulan Kutsal İttifak'ta Çar I. Alexander, ittifakın Hristiyan niteliği üzerinde ısrarla durmuştur. Günümüze kadar bu tür bir siyaset, Türkiye'ye karşı Yunan diplomasisinin de temel taşı olmuştur.
Sayfa 188
Osmanlı Devleti, Avrupa'daki bir kuvvetin, tüm Avrupa'yı kendi hâkimiyeti altında toplaması ve Haçlı seferi örgütleyebilmesine karşı zayıf devletleri destekleme politikasını temel politika olarak seçmiş, böylece bugünkü "Avrupa Siyasî Coğrafyası"nın ortaya çıkmasında birinci derecede etken olmuştur.
Sayfa 184
“Türklük duygusu onda daimî bir heyecan halinde yaşayan ibadet derecesinde idi.”
Sayfa 154
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez... Son siyaset ise Türklük, o siyaset yürümez Sizi bir âile efrâdı yaratmış Yaradan; Kaldırın ayrılık esbâbını aradan.
İstanbul'un fethinden sonra Hıristiyan Avrupa'da anti-Semitizm kadar anti-Türklük de gelişmiştir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Türkler’i, Türkler’in vatanını bölüp, taksit ile maddi olarak parçalamaya çalışan bu yağmacı doymaz Avrupalılar manevi saldırılarını da ihtimal etmiyorlardı. Dillerini, milli kültürlerini, ahlaklarını, terbiyelerini, adetlerini yayarak yüz yıldan beri içimizde yalnız isimleri “Türk ve Doğulu” kalmış müthiş bir “renksiz ordusu” oluşturuyorlar, bu “renksiz”lerle gemlerimize saldırıyorlar, bizi zayıflatıyorlar, milliyet ve Türklük fikrini fran-masonluk efsanesiyle boğuyorlardı. Düne gelinceye kadar kendisi bile: “Türküm!” demeye sıkılmıyor muydu? Ve bu memlekette kendisi gibi büyüklüğünü, geçmişinin şerefini, dedelerinin şanını bilmeyen, inkar eden, milliyetinden utanan ne kadar Avrupalılaşmış renksiz vardı?
Robet Lacontre adında bir Fransız yazarı Sovyetler Birliği Asyası'ndaki Türk ülkelerini baştan sona dolaşıp gördüklerini bir röportaj serisinde toplamıştır. Bilindiği üzere Kızıl Rusya "Türk" adını kaldırmıştır. Som Türklük ülkelerini ayrı cumhuriyetlere bölerek her birinin halkına başka bir toplum sanılışı vermiştir. Her lehçeyi bir dile çevirerek Türkleri birbirleri ile anlaşmaz kılmak istemiştir. Figaro yazarının söylediğine göre bu lehçeleri dilleştiren yazı önce Latin alfabesiydi. Fakat biz Türklerin yazısı da aynı olduğu için, ileride bir dil birliği çabasını önlemek üzere, sonradan bu alfabeyi de Rusçanın Cyrille alfabesine değiştirmiştir. Her Türk Rusça öğrenmek zorunda olduğu için, her iş de Rusça yürüdüğü için öz dil gitgide faydasız da kalmak üzere.
1.500 öğeden 11,6bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.