Tarık Tufan benim en sevdiğim yazarlardan biridir. Ne yazsa okurum. O kadar alışmışım ki kitaplarındaki karamsar havaya, mutsuz insan hayatlarına bu beni artık rahatsız etmiyor aksine bütün kitaplarında bunu arıyorum. Bu Tarık Tufan'in tarzı bana göre.
Olaylardan ziyade kişilerin ruh hallerini, hissettiklerini ön planda tutmasi benim için muazzam bir güzellik.
Beni onlara verme bir roman değil, kısacık hikayelerden oluşan bir kitap. Her ne kadar hikayeleri sevmesem de Tarık Tufan'a, onun kalemine olan sevgim kitabı çok rahat okuttu.
Hikayeler de yine her zamanki gibi bir kasvet havası hakim. Kavusamayanlar, ölenler, kavgalar, kadınların gördüğü eziyetler, cinayetler, ayrılıklar.. İnsanın yine içini acitsa da böyle mahalleler olduğunu hepimiz biliyoruz ve Tarık Bey bunları yine göz önüne sermiş. İnsan bogulmuyor değil okurken ama bir kere bu dile alışınca da şahsen Tarık beyden mutlu aile senaryoları beklenmiyor.
Bu kitaptaki kişiler içimizden birileri. Mutsuz, kötü şartlarda yaşayan, aldatılan, kandırılan, öldürülen, degersizlestirilen.. Kadını, erkeği yok.. Kısaca insanoğlu var..
Herkesin hikayesi, bir yönüyle de olsa, sarı teksir kağıtlarına basılabilecek kadar acılarla dolu memleketimizde. (Syf:245)
Ve ben yine çok sevdim.
Tarık Tufan kalemiyle iyi ki tanıştım ve bu okuma serüvenim devam ediyor.