Düşler ve karabasanlar, dünyayla hesaplaşmamıza yarar, yaşamımızı dengeler, ama uykusuzluk bize şunu der:"Uyumaya layık değilsin! Zamanını, kendini zorlamakla, nefret ettiğin şeyi yapmakla geçiriyorsun, kendini kullanıyorsun, kendini susmaya zorluyorsun, yüreğini konuşturacak yerde kafanla karar veriyorsun ve yine de uyumak istiyorsun! Uyku, pes ayakkabılarla ve sümüklü burunlarla hiç mi hiç girilmeyecek bir tapınaktır! Uyumaya niyetliysen önce gerçeği gör ve ruhunu koru!"
Bir an sonra bahçesindeydi, yürüyor, düşlere dalıyordu; Tanrının geceleri uyuyamayanlara gösterdiği büyük gizemli görüntülerin tamamını ruhuyla ve düşüncesiyle seyre dalıyordu.
"Yataktasınız uykunuz gelmiyor. Çünkü zihniniz meşgul. Uykuyu getirmek için en iyi çare nedir, biliyor musunuz? Bazıları sayı sayarlar. Birden bine kadar sayanlar vardır. Hayır. Bu kolay bir şey olduğu için insan hem bir taraftan birden bine kadar sayar. Hem de düşüneceği şeyi düşünerek bir türlü uyuyamaz. Biraz daha güçce bir hesap yapmalı. Mesela... Kerrat cetvelini okumalı. Beş kere beş yirmi beş, beş kere altı otuz, beş kere yedi otuz beş... devam ediniz.
Hem bu rakamların yeknesak bir musikisi de vardır. Kabil değil ki uyku gelmesin!"