Elerimi, kollarımı şu ağaca sımsıkı bağladın
Ama orda duran ben değilim, sadece bedenimdir,
Zavallı kardeşim Abdilhan!
.. Benim ruhum rüzgâr olup uzaklara gitti,
Sonra yağmur olup toprağa karışt,
Sevgilimden asla aynı değilim,
Ben onun saçlarıyım, nefesiyim..
.. Sevgilim gün doğarken uyandğında
Bir dağkeçisi olup ineceğim dağlardan.
Bir kayaya cikip dikilecek.
Onun çadırdan çıkmasını bekleyeceğim.
O ocağı yaktığı zaman ateşinin dumanı olacağım,
Çevresinde dolanacağım!
Atını dörtnala sürüp giderken
Dere geçidini geçerken
Su olup atının toynakları altında sıçrayacağım.
Yüzüne, ellerine serpileceğim
Sevgilim türkü söyleyende
Onun sesi, türküsü olacağı
Seninle başladı, bitsin seninle…
Ve gün be gün, ben seni düsünürüm.
Sen benim herseyimsin ey sevgili.
Rüzgarlara ezberlettim türkülerimi,
Ben hep uzaklara türkü yazarım
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Okuduğum romanlardaki gökyüzünü doğup büyüdüğüm vadiye taşıyorum. Hangi öyküden bir çift güvercin havalansa daima çocukluğumun gökyüzüne kanatlanıyor. Kaç zamandır senin bitkin ve kırgın sesinle uyanıyorum. Uyanınca içimdeki şair tabiatlı mahcup çocuk, hemen kaynayan bir bulut oluyor ve tek başına yağacağı yerler arıyor. Bir türkü olup içime yağıyorum…
Kılıçla yaşayan kılıçla mı ölürdü? Yüksekte ölenlere türkü yakan, yüksekte ölmüştü.
"Kış çöker birden, solar iklim
Ses döner geri, kaçar sokak sokak
Kim sorar? Neden? Nasıl anlar insan?
Kaç diyor hemen, bırak hayatını
Dön uzaklara, unut bu yolları
Kaç diyor hemen, bırak hayatını
Dön uzaklara, unut bu yolları
Sis yağar birden, yiter deniz
Kör kalır bu kent, ağlarken kendine
Kim bilir? Nasıl yapar insan, niye?
Sis yağar bazen, yitik deniz
Kör kalan bu kent, ağlar mı kendine?
Sor o gün. Nasıl yapar insan, niye?"
youtube.com/watch?v=FThOby5...
Kaç zamandır senin bitkin ve kırgın sesinle uyanıyorum.
Uyanınca içimdeki şair tabiatlı mahcup çocuk, hemen kaynayan bir bulut oluyor ve tek başına yağacağı yerler arıyor. Bir türkü olup içime yağıyorum...
seni beklerdim. seni karşılar, sana eşlik eder ve sana sarılırdım. inan, istediğim bu değildi. ama sen seni incitmemi istedin. ben de seni kırdım. bir daha kimse parçalarını birleştiremez. üstelik ben kırabildiğim kocaman bir adamı ciddiye alamam bir daha. bir gün birine daha önce hiç kimseye kullanmadığım bir kuvvetle saldırmıştım. dimdik durdu
Murad Adj’nin araştırmalarına göre, takriben 200 bin yıl önce Altay’a yerleşen Tükler, Çin vakainamelerine göre, sarı saçlı ve mavi gözlü insanlardı. Bu bölgeye geldiklerinden itibaren bunlar mağaralarda yaşamaya başladılar.
Altay Türkleri hakkındaki bütün bilgiler meşhur arkeolog Aleksey Pavloviç Okladnikov’un uzun ve titiz çalışmaları ile
Bir eviniz var mı?
Bir eve ait misiniz?
Sizin için "ev" ne ifade ediyor?
Bu iki harf nasıl bir çağrıştırım uyandırıyor zihninizde?
Çok mu soru sordum? Öyle bir eser ki okurken çok daha fazlasını soracaksınız kendinize... Varlığınızı, aidiyetinizi, kimliğinizi, geçmişinizi, hayatınızdakileri ve hayatınızdan çıkanları, kısacası her şeyi
Sonra günlerden bir gün bir türkü sardı ortalığı… Uzak bir türkü. Bir almıştı ki dört bir yanı… Yanık, sevdalı..Bu türkü yüreğinden yakaladı onu. Çekti ötelere, uzaklara çekti. O gidiyor, türkü gidiyordu.Düştü ardına… Hayal içindeydi. Düş içindeydi…
düştü hançerin sapı tenimde gülü kaldı
yaramı sana çözdüm içim hep bana kaldı
annemin aklında çok kız vardı
benim aklımda bir
kapı ağzında çok sümbül yetiştirdim
tükendi tütünü içerde tutan ciğer
beni kollarımdan tutup germediler çarmıha
türkü üflemediler kulağıma kalbimi sıvazlayıp
âşıktım, aşkın müddetini Allah verirdi
bana olan bir tutam