Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gazneliler
10. yüzyıl ortalarında Afganistan ve Horasan'ın bir bölümünü kaplayan geniş alanda Gazneli Türk Devleti kurulur. Devlet, Samanoğullarından kopmuştur. Samanoğulları ordusunda yetişen Alp Tekin, Horasan valiliğine atanır. Daha sonra burada kesin bir haksızlığa uğrayacağını anlar ve buyruğundaki Türklerle birlikte Afganistan'daki Gazne şehrini ele
Uzun Ayaklanma
Sonra göğüslerinin o mağrur uçurumu O ebruli başdönmesi gamzelerinde tüten Ağzın ki bir uzun ayaklanma ölüme karşı Yürüdükçe yolları gelincik tarlasına çeviren Öyle kısa sürüyor ki gelişinle gidişin Ne çekiyorsam ayaklarından çekiyorum 1995
Reklam
II. Abdülhamid'in, zorlu bir döneme rastlayan ve oldukça uzun süren iktidarı karşısında ciddi bir muhalif yapılanma oluşmuştu. Bu karşıtlığın, siyasi ve sosyal boyutuyla, entellektüel bir hareketten, askeri yöntemleri kullanan aksiyoner bir boyuta ulaşması özellikle 1906-1908 arasındaki dönemde mümkün olmuştur . Rejime karşı ilk ciddi ayaklanma girişimi olarak ifade edilebilecek Resneli Niyazi Bey'in beraberindeki asker ve sivillerle dağa çıkması olayı, muhaliflerin en etkin girişimidir. Rumeli bölgesinde çıkan irili ufaklı isyanlarda gösterdiği büyük başarı nedeniyle Sultan'ın güvenini kazanmış olan Şemsi Paşa, Niyazi Bey liderliğindeki çetenin ortadan kaldırılması ve bölgede bir süredir etkinliği göze çarpan gizli cemiyet yapılanmasının çökertilmesi ile görevlendirilir. O güne kadar üstlendiği tüm vazifeleri başarıyla yerine getirdiği için, bunda da muvaffak olacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Şemsi Paşa, beraberindeki silahlı Arnavut grup ve askerleriyle, önce ittihatçı yapılanmanın merkezi olan Selanik'e uğrar ve oradan da Manastır'a ulaşır. Burada yaptığı incelemeler ve görüşmelerin ardından Resne'ye doğru yola çıkmaya hazırlandığı esnada, gizli cemiyetin fedailerinden teğmen Atıf Bey tarafından telgrafhane kapısında öldürülür. Rumeli'deki en büyük askeri birliğin bulunduğu Manastır'da, padişahın en güvendiği komutanlardan bir orgeneralin bu şekilde öldürülmesi Abdülhamid'i uyguladığı politikalarda önemli bir değişikliğe gitmeye zorlayacaktır . Nitekim bu sayede, kısa bir süre sonra, anayasal bir meşrutiyetin ilanı suretiyle parlamenter idarenin yeniden başlaması mümkün olacaktır.
Sayfa 17
Mark Zepezauer – CIA’nın Büyük Operasyonları
Sukarno, 1945'ten 1965'e kadar Endonezya Devlet Başkanı'ydı. Üçüncü Dünya liderleri arasında bir yıldızdı. Anti-emperyalist Bağlantısızlar Hareketi içinde aktifti. Uzun süreden beri ABD tarafından diken olarak görülüyordu. Daha da kötüsü, Komünist Partisi, kurduğu koalisyon hükümetinin ortağıydı. CIA, 1958'de kendisine karşı başarısız bir ayaklanma kışkırttı! Öldürme girişiminde bulundu ve hatta benzerinin oynadığı bir porno film çekerek onu zor durumda bırakmaya kalkıştı. 1965'te CIA nihayet başardı. ABD, eğittiği ve desteklediği Endonezya ordusunu, ordunun başı General Suharto'ya karşı bir sol darbe için kışkırttı. Darbe başarısız olunca, ordu, bu olayı Sukarno'yu devirmek ve yerine Suharto'yu iktidara geçirmek için bahane olarak kullandı. (Diplomatik belgelere göre, darbe ordunun yönetime el koymasını meşrulaştırmak için düzenlenen bir oyundan başka bir şey değildi.) Tıpkı Tehlikeli Hayat adlı filmdeki gibi, aklın almayacağı şeyler oldu. Yalnızca birkaç hafta içinde, çoğu tüyler ürpertici biçimde 500 bin ila bir milyon arasında Endonezyalı öldürüldü. (Fakat endişeye gerek yoktu; Suharto rejimi hepsinin komünist olduğu garantisini verdi.) Sonra öğrenildi ki, ölüm mangaları, ABD Dışişleri Bakanlığının hazırladığı ölüm listelerine göre iş gördü.
,,,yazar uzun uzadıya incelemiş olduğu bir konu üstüne yazmak üzere kalemi eline aldığında şunu düşünmek zorunda: O konuyla hiç uğraşmamış bulunan vasat okur, eğer yazdığını okuyorsa, ondan bir şeyler öğrenmek için değildir, tersine, kendi kafasındaki sıradan düşüncelerle örtüşmediğinde eleştirmek içindir. Şayet kitleyi oluşturan bireyler kendilerini özel yeteneklerle donatılmış sansalardı, ancak kişisel bir hata karşısında kalırdık, ama toplumsal bir ayaklanma söz konusu olmazdı. Oysa yaşadığımız anın özelliği sıradan ruhun, kendi sıradanlığını bile bile, sıradanlık hakkını ileri sürmesi ve onu her yerde dayatmasıdır.
Sayfa 46 - İşkültür yay. 1.baskıKitabı okudu
...deneyim sanki barış ve dirlik ve düzen için tüm iktidarın bir tek kişiye ait olması gerektiğini öğretiyor gibi görünür. Gerçekte, hiçbir Devlet, Türklerinki kadar uzun süre, hiçbir önemli değişim geçirmeksizin kalmamıştır ve, buna karşılık, hiçbir Site, halka dayalı ya da demokratik sitelerden daha az kalıcı olmamış ve böylesi Sitelerdeki kadar çok ayaklanma hiçbir yerde çıkmamıştır. Ama eğer barış, kölelik, barbarlık ve yalnız kalmak adını taşıyacaksa, insanlar için barıştan daha acınası bir şey yoktur. Ebeveynler ve çoocuklar arasında, kuşkusuz, efendiler ve köleler arasında olduğundan daha çetin kavgalar ve tartışmalar olur, ama yine de, baba otoritesinin bir hakimiyete dönüşmesi ve çocukların köleler gibi olması ne ailenin ne de yönetimin menfaatinedir. O halde, tüm iktidarın bir tek kişinin elinde olmasını talep eden barış değil köleliktir: daha önce de söylediğimiz gibi barış savaşın yokluğundan değil, ama ruhların birliğinden, yani dirlik ve düzenden ibarettir.
Sayfa 44 - Dost Kitabevi
Reklam
Yaşlı eşek Benjamin, Ayaklanma'dan bu yana hiç değişmemiş gibiydi. Tıpkı Bay Jones'un zamanında olduğu gibi, gene uyuşuk ve dik kafalıydı; ne işten kaytarıyordu ne de fazla çalışmaya gönül veriyordu. Ayaklanma ve sonuçları konusunda en küçük bir görüş belirtmiyordu. Jones çiftlikten gittikten sonra daha mutlu olup olmadığı sorulduğunda, "Eşekler uzun yaşar. Hiç ölmüş bir eşek gördünüz mü hayatınızda?" demekle yetiniyor, herkesi bu belirsiz yanıtla yetinmek zorunda bırakıyordu.
Açlığı hazırlayan ve ayaklanmanın açlıkla boğulacağı üzerinde hesap yürütenler Rodziyanko ve hempalarıdır,burjuvazidir.Açlıktan kurtulmanın ancak bir yolu vardır,o da köylerde köylülerin büyük toprak sahiplerine karşı ayaklanmaları ve kentlerde de işçilerin kapitalistleri yenilgiye uğratmalarıdır.Açlıktan kurtuluşun başka yolu olamaz.Ayaklanma olmadan tahıllar zenginlerin elinden alınamaz,onların baltalamalarına karşın nakledilemez,ahlaksız memurların ve zenginleşmekte olan kapitalistlerin direnci kırılamaz,sıkı bir denetim kurulamaz.Kapitalistlerin baltalamalarından durmadan yakınmış olan ve onlara ancak kendine acındırmalarla ve yakarmalarla karşı koyabilmiş olan ''demokrasi''nin iaşe örgütlerinin ve bürokratik sisteminin tarihi,tek çözüm yolunun bu olduğunu gösterir. Yakınmalardan ve yalvarmalardan devrimci harekete geçebilecek,zafer kazanmış proleter devrimin gücünden başka güç yoktur dünyada.Ve proleter devrim ne denli geciktirilirse,kararsızların ve işe yaramaz olanların bocalamaları da o ölçüde uzun sürecek,devrim o ölçüde daha büyük özveriler gerektirecek ve ekmeğin ulaşımının ve dağıtımının örgütlenmesi o ölçüde güçleşecektir. 'Ayaklanmada oyalanmak ölüm demektir',işte,büyüyen ekonomik yıkım ve yaklaşan açlık karşısında,üzücü bir 'cüret' gösterenlere ve işçileri ayaklanmaktan caydıranlara(yani onlara beklemeyi ve burjuvaziye bir süre daha güvenmeyi öğütleyenlere) verilecek yanıt budur.
Sayfa 197 - SolKitabı okudu
Geri116
255 öğeden 241 ile 255 arasındakiler gösteriliyor.