İnsan unutabilir bazen her şeyi; geçmişinden başlayarak, çocukluğundan ilerleyerek, hayallerinden tüketerek, bugünlerinden ümidi keserek, geleceğinden soğuyarak. İnsan unutabilir bazen her şeyi; kendini unutmadan öncesinde varlığının değerini, can sızısını, can acısını, tükenişini ve en büyük hakikati. Bazen de unutmak için hatırlamak gerekir.
“Kadın; hayat, hayatın sahibi, hayatın nedeni, hayatın varlığı, güvencesi. Baz'ın kadınları, kızları. Varlığının ve yaşamasının nedenleri. Bu gece evlenecek, ama kadın ve kızları hayatının varlık nedenleri olmaya devam edecekler.”
Uzun zamandan sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. En son B1, Kyoka'nın evinde tutuklanıp cezaevine gönderilmişti, sonraki günlerde Rei gelmiş ve hayatının intikam etrafında döndüğü ve intikamının sonucuna dair her şeyi Rei'ye açıklamaya başlamıştı. Bu ciltte B1'in keşfettiği LL cinayetlerinin ardındaki gerçek nedir? B1, SKALL'a nasıl bağlandı? Peki B1'e göre Yoko kimdi? Bunları öğreniyoruz. Ciddi anlamda B1'in gerçek suçluyu bulmak için herkesi kullandığını ve asla pişman olmadığını öğreniyoruz. Son bölümde ise sürpriz bir son ile şaşırtıcı bir şekilde cildi bitiriyoruz.
Esere geçmeden önce yazar hakkında bilgi vermem gerekirse
Albert Camus 7 Kasım 1913' te Fransız sömürgesi Cezayir' de doğmuştur. Babası o daha küçükken I. Dünya Savaşı'nda ölmüştür. Annesi, büyükannesi, kardeşleri ve felçli dayısı ile küçük bir evde yoksulluk içinde yaşamıştır. Bu Camus' nün hayatındaki ilk zorlu mücadelesidir.
Rabbine isyan ettiği ve Mevlâsının emirlerine karşı geldiği olmuştur. Sabah akşam Allah'ın gazap ve hoşnutluğu arasında gidip gelmiştir. Hayatının, bu ikisinden hangisiyle noktalanacağını ve gerçek akıbetinin ne olacağını bilemez.Bundan dolayı, Allah katındaki hâlinin ne olacağını bilinceye dek kaygısı büyük, üzüntüsü uzun, sıkıntısı ise şiddetli olmalıdır.
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
İnsan, şahsi hayatının sürdürülebilirlikle ilgili olan kısmını değişken, kendinden bağımsız olarak hareket eden fani bir şeye bağlarlarsa ayvayı yiyor gerçekten de. Tutunacak bir şey arayan herkese kendilerine tutunmalarını tavsiye ediyorum.
“Bir zamanlar, benim zevkim için yaratılmış olan cennetin yapraklı korularında yürümüştüm. Sevmiş ve sevilmiştim. Çocuklarımı besler gibi ilk bahçemle ilgilenirdim. Ama kulluk şartını kabul etmedim ve kovuldum.”
“Ben yeryüzüne atılmış, haykıran kadınım.
Bu dize beni her seferinde sessiz gözyaşlarına boğuyordu. Çünkü o bendim. Ben o kadınım. Kaybettiklerim için haykırmıştım. Bir kenara atılmıştım. 1000 yıl boyunca yeryüzünde dolaşmıştım. Bu, kendi tabiriyle hayatının eseriydi. Benim içinse bundan çok daha fazlasıydı. Uğruna çabaladım her şeydi bu. Çok uzun zaman önce, dişi tanrısallık ve bilgelik sürgüne gönderildiğinde, cenneteki her şey tüm denge ve uyumla alt üst olmuş ve yeni ve korkunç bir inanç doğmuştu: erkeğin üstünlüğü,hiyerarşik sistem kadınların ve yeryüzü üzerinde tahakküm, yargı ve kontrol. Bu Adem’in tanrısı tarafından tasdik edilen yoluna karşı bir düzenleme, bir reddedişti.”
Lilith mitosuna çok farklı bakış açısı açıkçası okurken böyle olacağını tahmin etmemiştim daha farklı beklentilerim vardı yazar Lilith efsanesini değiştirerek mi kurguladı yoksa daha farklı olayları mı ele alarak yazdı orasını pek bilmiyorum fakat gerçekten başarılı bir kitaptı Lilith her kadının tanıması gerektiğini düşündüğüm mitolojik varlıktır Lilith ilk feministtir Lilith bir isyandır bir baş kaldırıdır bu nedenle Lilith mitosunu gerek bu kitapla gerek başka kaynaklarla okunması gerektiğini düşünüyorum özellikle her kadının Lilith’i tanımasını ve anlaması gerektiğini düşünüyorum
LilithNikki Marmery · Eksik Parça Yayınları · 20241 okunma
Ben yeryüzüne atılmış, haykıran kadınım.
Bu dize beni her seferinde sessiz gözyaşlarına boğuyordu. Çünkü o bendim. Ben o kadınım. Kaybettiklerim için haykırmıştım. Bir kenara atılmıştım. 1000 yıl boyunca yeryüzünde dolaşmıştım. Bu, kendi tabiriyle hayatının eseriydi. Benim içinse bundan çok daha fazlasıydı. Uğruna çabaladım her şeydi bu. Çok uzun zaman önce, dişi tanrısallık ve bilgelik sürgüne gönderildiğinde, cenneteki her şey tüm denge ve uyumla alt üst olmuş ve yeni ve korkunç bir inanç doğmuştu: erkeğin üstünlüğü,hiyerarşik sistem kadınların ve yeryüzü üzerinde tahakküm, yargı ve kontrol. Bu Adem’in tanrısı tarafından tasdik edilen yoluna karşı bir düzenleme, bir reddedişti.