Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Plajda uzanmış konuşuyorduk. Ona en sevdiği ressamı sordum. - Van Gogh, dedi. - Neden? - Kulağını kesebilmiş; sol kulağını. Bunu yapan ilk adam o. Sustu. Az sonra değişik bir sesle, - Ama o bile eksik adamdı. Tımarhanede yaptığı kendi portresinde insanlara yüzünün kulaksız yönünü gösteremedi. Tam adam yok!
Bu kitap aracılığıyla tanıttığım pek çok baş döndürücü keşif, ilk yapıldığı zamanda şaşkınlık yaratıcıydı. Bu keşiflerin arkasındaki matematiği öğrenmek zorundaysak, gerçekten insanın gözünü korkutabiliyor. Fakat umarım bu çığır açıcı keşiflere dair anlattıklarım, bunların ne kadar heyecan verici ve güzel olduklarını görmenizi sağlamıştır. Tıpkı Cezanne, Monet, van Gogh, Picasso, Matisse, Mondrian, Maleviç, Kandinski, Brancusi, Duchamp, Pollock ve Warhol'un, sanat dünyasına meydan okuyan yeni yollar açmaları gibi, Newton ve ardından gelenler de bize yeni bir görme gücü verdi.
Reklam
"Bipolar bozukluğu olan kişiler hipomanik ve manik episodlar sırasında sık sık sıradışı yaratıcılık patlamaları segilerler. Vincent Van Gogh, Poul Gaugin, Jacson Pollack,Mark Twain, Ernest Hemingway, Willam Faulkner,Ludwig Van Bethoven, Robert Schuman ve Brian Wilson de dahil en ünlü ressam, yazar ve müzisyenlerimizden bazılarının bu hastalığı olması şaşırtıcı değildir."
Kulak kesilecek bir söz kalmadığını görüp Van Gogh gibi kulağımı kesiyorum.
İnsanı kendi içinde kapalı tutan, çevresine aşılmaz duvarlar ören, hatta sanki toprağa gömen şey nedir, her zaman bilemeyebilir, ama gene de birtakım parmaklıkların, kapalı kapıların, duvarların varlığını hissederiz. Bütün bunlar hayali mi, kafamda uydurduğum fanteziler mi? Sanmıyorum. Sonra soruyorsun kendi kendine: ''Tanrım! Daha çok sürecek mi bu? Hep mi böyle sürüp gidecek? Sonsuza dek mi?'' Kişiyi bu esaretten çekip kurtaran nedir bilir misin? Çok derin ve ciddi sevgi. Dost olmak, kardeş olmak, sevmek... En üstün erk ile, sanki sihirli bir güçle hapishanenin kapısını açan bu işte. Bu olmadı mı insan ömür boyu hapiste yaşıyor. Duygu birliğinin yeniden doğduğu yerde yaşam yeniden başlar.
Peygamberlerin , Van Gogh gibi sanatçıların, Gandi'nin ve başka birçoklarının hayatını okumuştu. Her zaman , hayatla karşı karşıya süren bir çatışma vardı ve böylesi bir çatışmadan güzelliği ayıklayıp çıkarmak.Van Gogh gibi bazıları tam olarak bunun sonunu getirememişti;ancak Eyüp , Musa ,Davud ve İsa Peygamberler karşılarına çıkan tüm zorluklarla sabrın kılıcıyla savaşmışlardı.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Sizi bekleyen savaşsa savaş, cinayetse cinayet, içinde zehirli yılanların kımıldandığı üzüm sepeti ise üzüm sepeti, çöllerde yapayalnız dolaşmaksa dolaşmak. Hektor’u yerlerde sürüyeceklerse sürüsünler, Aşil’i topuğundan vuracaklarsa vursunlar, siz Helena’yı kaçırın. Sevdiğiniz kulağınızı beğendiyse, kesip ona verin kulağınızı, sonra oturup kulaksız halinizin bir resmini yapın. Sarı Ayçiçek tarlalarının resmini yapın, sarı buğday başaklarının resmini, tutkular sizi alıp götürüyorsa ve götürdüğü yerde bir şey bulamıyorsanız, sarıların üzerine siyah kargalardan oluşan son bir resim yapın Van Gogh gibi ve tabancanızı ıssız bir tarlada çıkartıp ateşleyin. Bir kadını fethedemediği için bütün Avrupa’yı fetheden Napolyon’u düşünün. Josephine’i mi kaybetmek daha acıydı, yoksa Waterloo’yu mu diye sorarlarsa, Josephine’i diye cevap verin. Orospuluk istiyorsanız bütün şehirle yatın, imparatorluk istiyorsanız memelerinizle emzirin Sezar’ı. Çıldırın artık. Tutkuların kafeslerini açın. İğde çiçeği kokuyor her yan, sardunyalar ateş topları gibi, deniz bulutlarla sevişerek uyanıyor. Paris Helena’yı böyle bir sabah vakti kaçırdı. Otello, Desdemona’yı öldürmeye böyle bir sabahta karar verdi. Çıldırmanın vaktidir, tutkularınızı koştuğunuz kanatlı arabanızla yola çıkın. İstediğinize doğru gidin. İstediğinizi alacaksanız çılgınlığınızla alacaksınız, akıl size yalnızca istemediklerinizi verecek, iğde kokularının, sardunyaların, Paris’in, Helena’nın, Otello’nun aşkına çıldırın.
(...) kendi kabuğuna böylesine kapalı olan Japonya'nın dünyaya açılımı 1800'lü yılların ikinci yarısında, İmparator Meici tarafından sağlanmıştır. Bu dönemde Avrupa tabak, çanak, fincan gibi Japon seramiklerini çok sevmiş ve ithal etmeye başlamıştır. Tüccarlar, uzun süren deniz yolculukları sırasında eşyanın kırılmaması için kağıtlara sıkıca
İnsanlar beni bir şeylerle suçluyor... Bir şey saklıyor olmalıymışım... Vincent, arkasında utanılacak bir şey saklıyormuş... Pekala, bayım, sana ne sakladığımı anlatacağım: —sen ki ahlakını ve dürüstlüğünü kanıtlamış adam— soruyorum sana: bir kadını terk etmek mi daha erkekçe, ahlaklıca yoksa terk edileni korumak mı?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.