Bediüzzaman kâinata, bakmayı ve görmeyi, yorumlamayı, sonuçlara varmayı doğuracak şekilde bakar. O kâinatı ve insanı bir mekanik canlı olarak göstermekle mekanik kurguların düzeni ile insan vücudu arasındaki mekanik düzen benzerliğine dikkati çeker. 0 anlaşılmaz kâinat birdenbire düzenli bir mekanik durum kazanır. Meselâ şu örnekte dünya bir fabrikadır:
”Bu kâinat ve bu küre-i arz daim işler bir büyük fabrika, ” (Külliyat, Lem’alar, s. 797)
”Hem şehir ve memlekettir. Şu kâinat öyle bir saraydır ki o sarayda mütemadiyen tahrip ve tamir içinde çalkanan bir şehir var. Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var” (aynı eser, 5. 800).
Örnek daha netleşir:
”Kâinatın mevcudatı envaları en muntazam bir fabrika çarkları gibi birbirine muavenet eder, birbirinin vazifesini tekmile (tamamlamaya) çalışır. " (aynı eser, 5. 806)
"Hem hayat bu kâinatın tezgah-ı âzamında öyle bir istihale (eşyanın mahiyetini daha iyi bir mahiyete değiştirme) makinasıdır ki mütemadiyen her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor” (a. g. e. , s. 812)
”Bahar mahzen-i erzak (erzak hazinesi) bir vagondur, gaipten gelir” (Külliyat, Sözler, s. 20)
”İşte gel bak: Bu muhteşem şimendiferler, tayyareler, techizatlar, depolar, sergiler, icraatlar gösteriyorlar ki, perde arkasında pek muhteşem bir saltanat vardır. ” (a. g. e. , s. 21)
Bediüzzaman o koca kâinatı bir sanat eseri, bir mekanik canlı olarak göstermek suretiyle bir delil suretine getirir. Bir gözlem alanına, bir inanç |aboratuvarina dönüştürür.