Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben Yapı Kredi Yayınlarından okumuştum.
— Bizim hanım öyle şeylerden hoşlanmaz, dedi; ona kaç kez biraz jimnastik yapması söylenildi ama odasına kapanıp kitap okumayı tercih ediyor. Leon: — Ben de öyleyimdir, dedi; akşam rüzgâr pencereye vurur, lamba yanarken ateşin başına oturup bir kitap açmaktan daha tatlı ne var ki? Emma, iri iri kara gözlerini ona dikerek: — Değil mi?, dedi.
Sayfa 85 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Sokrates, seni serbest bırakıyoruz. Ama bir şartımız var! Bundan böyle bu araştırmalarına ve felsefe yapmaya son vereceksin, aksini yaptığın görüldüğünde de ölüme mahkûm edileceksin.” diyebilirsiniz. Beni bu şartlarla serbest bırakırsanız, size yanıtım şöyle olur:“Atinalılar, sizi sayar ve severim, ama size değil tanrıya itaat edeceğim. Nefes
Reklam
Ben o adamı severim ki; ruhu ve kalbi özgürdür. Böylece kafası yalnız kalbinin kabıdır, ama kalbi onu yok etmeye sürükler.
" “... Sizin ağaçlar için hissettiklerinizi ben çöl için hissediyorum.” dedim. Didiani'nin çocuksu gözleri kırpıştı “Çöl çalılık ve kızgın kumlarla dolu.” dedi. “Ağaçların dünyası beni şaşırtıyor efendim. Hayalet ve iblislerin gizemi ve korkusuyla dolu. İleri bakamazsınız. Çevreniz sarılmış ve karanlıktır. Güneş, ağaçların alaca karanlığında kaybolur. Bu alacakaranlıkta her şey gerçek dışıdır. Ormanın gölgesi içime ağırlık veriyor. Dallarının hışırtısını duymak karamsar yapıyor. Ben basit şeyleri severim. Rüzgâr, kum ve kayalar... Çöl bir kılıç hamlesi gibi basittir. Orman ise kördüğüm gibi karmaşık. Ormanda yolumu kaybederim efendim.” Didiani düşünceli bir şekilde bana baktı. “Sende çöl insanın ruhu var,” dedi. “Belki de insanlar arasında tek gerçek farklılık budur. Orman insanları ve çöl insanları. Doğu'nun kuru sarhoşluğu çölden gelir. Orada yakıcı rüzgâr ve kızgın kum insanı sarhoş eder. Hayat basit ve sorunsuzdur. Orman ise sorularla doludur. Sadece çöl sormaz, vermez ve vaat etmez. Çöl insanı, görebildiğim kadarıyla, yalnız bir yüze sahiptir ve bir gerçeği bilir. O gerçek de onu tatmin eder. Orman insanlarının birçok yüzü vardır. Tutucu çölden, yaratıcı ormandan gelir. Belki Doğu ve Batı'nın en büyük ayrımı budur.” "
Sayfa 46 - Elhamra YayınlarıKitabı okudu
Küçük köylü Mustafa henüz sekiz yaşında idi. Babası onu Yalova’ya bir çiftliğe yetmiş beş kuruş haftalıkla yanaşma vermişti. Vazifesi sığırtmaçlıktı. Bir gün sığırlarını alıp dağa çıktı, ağır ağır Balaban deresinin yolunu tuttu. Hava biraz serindi. Sığırlar ısınmak için sağa sola kaçışmağa başlayınca, arkadaşı Çoban Ahmet’i bir telâştır aldı.
Sayfa 136Kitabı okudu
Ben o adamı severim ki; ruhu ve kalbi özgürdür. Böylece kafası yalnız kalbinin kabıdır, ama kalbi onu yok olmaya sürükler.
Reklam
.Bütün bunlara rağmen kadın gene benim en zayıf tarafımdır. Fena bir zamanımda bana her haltı ettirebilir. Kadın benim etimin, kemiğimin, kanımın ve muhayyilemin müthiş bir ihtiyacıdır. Buna mağlup olmak bir hayvanlık, bunu inkar etmek daha büyük bir hayvanlıktır. Onlarla beraber olduğum zaman donuk, ihtirassız, adeta cinsi hislerimden uzaklaşmış bir adam oluyorum. Ve kadın muvaffakiyetsizliklerimin en büyük sebebi de, zannediyorum ki, budur. Bilmem bunun sebebi bir utanma veya bir korku mu? Fakat dimağımın, içimde kabarmak isteyen bu ihtiyacı bana adi, pis ve gülünç göstererek beni susturduğunu biliyorum. Ama yalnız ve kadından uzak kaldığım zamanlar… O zaman dimağım da beni yalnız bırakıyor: Yahut bana hükmünü geçiremiyor ve ben feci bir hırs ve imkansızlık içinde çırpınıyorum. Öyle zamanlarım olur ki, -bunun için de mesela bir kitabın çok masum bir cümlesi veya sokaktan gelen bir kadın sesi kafidir- o zaman benim için yalnız kadın vardır. İliklerimin içinden bile -Kadın!- diye bağıran sesler işitirim. Ve o zaman benim için yalnız bir tek kadın vardır. Yani, bütün kadınlar benim için birdir. O zaman genç, ihtiyar, güzel, çirkin, herhalde bir kadına malik olmak, benim için su içmek gibi bir şeydir. Hatta bu ihtiyacın derece ve şiddetini anlamak için muhayyilemde kabaran kadın hayallerini gittikçe çirkinleştirir, kötüleştiririm. Nihayet öyle bir an olur ki, bu hayal pis ve korkunç bir acuzeye kadar iner. Ve ben, ben onu da isterim. Böyle zamanlarımda kadınları yalnız bir tek hissimle severim, hatta anamı bile… Her gelişinde boğmaya mecbur olduğum bu hislere gitgide daha çok esir oluyorum.
Ben şahsen Kilise’nin tarihsel ve somut olarak ortaya koyduğu birçok davranışıyla Hıristiyanlığa, İsa’nın öğretisine bir ihanet olduğu­nu düşünenlerdenim. Nietzsche’nin tam olarak bununla ilgili olmasa da bir sözünü çok severim ve doğru bulurum: “Dünyaya bir tek inanan gelmiştir. Onu da insanlar çarmıha germiştir.”
"Çok güzel bir dua! Öbür dünyaya olan sevgim beni çileciliğe itmez ve yaşamaktan mutsuzluk duymama neden olmaz. Hepiniz benim hayatı ne kadar çok sevdiğimi bilirsiniz. Neden öyle olmasın ki? Hayat herşeye kadir olan Allah'ın yarattığı bir şeydir, O onu gözyaşlarıyla ve mutluluklarla doldurur. Dolayısıyla izin verin, insanlar saygılarını ve teşekkürlerini sunsun. Ben hayatı tüm renkleri ve sesleri, geceleri ve gündüzleri, mutlulukları ve üzüntüleri, başlangıçları ve sonlarıyla severim. Yaşayan, hareket eden ve etmeyen her şeyi severim. Her şey saf ve erdemlidir. Kötülük, hastaların çatlakların içinde gizlenen iyiliği görme âcizliğinden başka bir şey değildir. Hasta ve zayıf olanlar Allah'ın dünyasından şüphe duyar. Ben hayat sevgisinin ibadetin yarısı, ahiret sevgisinin de ibadetin diğer yarısı olduğuna inanırım. Dolayısıyla ben de dünyayı bunaltan gözyaşları ve istırap, kızgınlık ve öfke, kin ve hainlik, hasta ve zayıf insanların dünyaya getirdiği eleştiriler karşısında şaşkınlığa uğruyorum. Acaba dünyaya gelmemeyi mi tercih ederlerdi? Hiç yoktan yaratılmış olsalardı herhangi bir sevgi besleyebilirler miydi? Gerçekten ilahi hikmeti inkar etmek mi istiyorlar?"
Sayfa 281Kitabı okudu
Madam Bovary Altını Çizdiklerim
•Mademki görmemi yasak ediyorlar, ben de onu severim işte! •Halbuki bir erkeğin her şeyi bilmesi, bir çok sahalarda elinden iş gelmesi, kadına ihtirasın kudretlerini, zarafet içinde yaşamayı, bütün sırların inceliklerini öğretmesi lazım değil mi? •Sanki ömrü küçük bir patika, bunlar da onun üzerine kum gibi serpilmiş altın tozuydu. Öyle zaman olurdu ki, ocağa attığı kütüklere, asma saatin rakkasına bile dert yanası gelirdi!... •Bilmem size de hiç oldu mu?... Bazen insan bir kitapta kendisinin de aklından geçmiş bir fikre, ta derinden hatıra gelen silinmiş bir hayale rast gelir ki bu, en ince hissinizi anlatıyor sanırsınız.️ •Onun sandığına göre aşk, şimşek parıltıları ve gök gürültüleri ile kendini birdenbire gösterir, göklerden düşüp hayatı altüst eden iradelerimizi birer yaprak gibi söken, bütün kalbi uçuruma sürükleyen bir kasırgaya benzerdi.️ •En soylu içgüdüler, en temiz sempatiler hırpalanıyor, kötüleniyor; ama iki zavallı gönül birbirine kayacak olursa, kavuşmamaları için her türlü oyunlar oynanıyor. •Fakat sevdiğimiz kimseleri hor görmek bizi onlardan az çok uzaklaştırır. Mabutlara dokunmamak lazımdır, yoksa yaldızları elimizde kalır.
1.000 öğeden 661 ile 670 arasındakiler gösteriliyor.