Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ve dünyaya bir zaman gelecek, En Yüce'nin zindanı, onu yapanların bedenleri gibi zayıflayacak. Bir kez daha, O'nun görkemli pelerini De-sen'deki her şeyi kaplayacak ve Yüce Efendi elini uzatarak O'nun olanı alacak. Asi uluslar kıraç kalacak, çocukları ağlayacak. O'ndan ve gözlerini Majesteleri'ne çevirenlerden başka hiçbir şey olmayacak. Tek Gözlü Soytarı'nın yas salonlarından geçtiği ve Baş Haşere'nin Yok Edecek Olan'a özgürlük getirmek için elini kaldırdığı o gün, Düşmüş Demirci'nin gururunun son günleri gelecek. Evet, ve Yıkılmış Kurt, Ölüm'ün tanıdığı, düşecek ve Geceyarısı Kuleleri tarafından yutulacak. Ve onun yıkımı insanların yüreklerine korku ve üzüntü getirecek ve iradelerini sarsacak. Ve sonra, Akşamın Efendisi gelecek. Ve O gözlerimizi alacak, çünkü ruhlarımız O'nun huzurunda eğilecek ve O derimizi alacak, çünkü O'na etimiz hizmet edecek ve O dudaklarımızı alacak, çünkü yalnızca O'na övgüler düzeceğiz. Ve Akşamın Efendisi Kırık Kahramanla yüzleşecek ve onun kanını dökecek ve bize güzelim Karanlığı getirecek. Çığlıklar başlasın, Ey Gölge'nin kulları. Yıkımımız için yalvarın!
Gölge Kehanetlerinden
- Yine de ölmek istemiyorsunuz. - İstiyorum. - Neyi bekliyorsunuz? - Bilgi istiyorum. - Güvence mi istiyorsunuz? - Adına ne derseniz deyin. Tanrıyı duyularla kavramak, öyle amansızcasına anlaşılmaz bir şey mi? Neden yarım söz verişler ve görünmeyen mucizeler sisinde saklar kendini? Kendimize inancımız yokken, başka bir şeye nasıl inanç duyabiliriz? İnanmak isteyip de inanamayanlarımızın başına neler gelecek? Peki inanmak isteyen ama inanmaya gücü yetmeyenler ne olacak? Tanrıyı neden öldüremem içimde? Ona ilenirim, yüreğimden söküp atmak isterim de, neden böyle ağrılar içinde, böyle aşağılanarak yaşar durur? Neden, her şeye karşın, silkip atamadığım şaşırtıcı bir gerçektir o? İşitiyor musunuz beni? Bilgi istiyorum, inanç değil, varsayımlar değil, bilgi. Tanrı elini bana doğru uzatsın, kendini açığa vurup benimle konuşsun istiyorum. - Ama sesiz durur o. - Neden peki? Karanlıkta ona doğru haykırıyorum ama sanki hiç kimse yok orada. - Hiç kimse yoktur belki de. - Yaşamak iğrenç bir yılgınlıktır öyleyse. Kimse ölümün karşısında, her şeyin bir hiç olduğunu bilerek yaşayamaz. - İnsanların çoğu ölüm ya da yaşamın boşluğu üzerine kafa bile yormaz. - Ama bir gün yaşamın o son ânına varıp karanlığa doğru bakmak zorunda kalacaklar. - O gün geldiğinde... - Korku içindeyken, bir görüntü yaratırız, sonra da Tanrı deriz o görüntüye.
Sayfa 34
Reklam
Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz. Yeni gün çoktan geldiği halde Yeni bir gün düşlüyoruz. Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz. Çağrıyı duyuyoruz, ama hiç önemsemiyoruz Gelecek henüz bir planken, o gelecek için ümitleniyoruz. Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz Kurtuluş elimizdeyken, kurtarıcı için dua ediyoruz. Ve hala uyuyoruz. Ve hala uyuyoruz. Ve hala dua ediyoruz Ve hala korkuyoruz...
472 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayat aklimizin bile alamayacagi kadar kisa... Kim bilir belkide gün'de hatta an'da yasamak gerek, nefes aldigimiz her an'in kiymetini bilerek sevdiklerimizle dolu dolu gecirmeli her an'i. "Hicligin kiyisinda" da iste bunu anlatiyor yazar. Ölüm sevenleri kac kere ayirabilir, kac kere insani tüketebilir...? Kac kere bittim dedirtir...? Bazen sonlar yeni bir baslangic oldugu gibi, ölümde yeni bir hayat olabiliyor... Bazen yasanilan bir beraberlik ask ile adlandiriliyor, sonra bir bakmisinki daha önce yasanilan o beraberlik ask degilmis, ve bunu insan gercek ask'i buldugunda anliyor... "Hicligin kiyisinda" bir otobüs yolculuguyla baslayan, sonra kendini yeni bir ask'in icinde bulmanin, buldugun yerdede kaybetmeyi, yeniden ölüm korkusunu yasamayi anlatiyor... Ask romanlari okumayi seven herkesin sevecegi türden bir kitaptir "Hicligin kiyisinda". Buram buram masumiyet'i, ask'i, bagliligi, fedakarligi, dostlugu ve daha bir cok insanlik adina güzel seyi anlatiyor... Iyi ve kötü arasindaki farki, insanlarin göründügü gibi degilde, iclerinde gizlediklerinden ibaret olduklarini anlatiyor... Ask romani okumayi seven herkese gönül rahatligiyla tavsiye edebilecegim bir kitap. Hatta "Hicligin kiyisinda" yi okurken an gelecek gülümseyecek, an gelecek hüzünleneceksiniz.. Ve mutlaka kendinize ders cikaracaginiz bir seyler buldugunuz kadar sahib olduklariniz icinde sükredeceksiniz ;) Herkese iyi okumalar :)
Hiçliğin Kıyısında
Hiçliğin KıyısındaJ. A. Redmerski · Ephesus Yayınları · 20141,183 okunma
Telefon çalıyor; bilinmeyen numara. Açıyorum, pardon numaranız çıkmadı, diyorum. - Hayır, diyor ses, çıktı! - Evet, diyorum sese, çıktı! Rahatlıyorum, demek ki bilinen numara, numara yok! - Sen misin? diye soruyor ses. - Benim, diyorum. Peki ya sen, sen misin? - Benim, diyor ses. Ortak bir yön bulmanın rahatlığına kavuşuyoruz; ikimiz de
40 Yaşındasın Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, lemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Reklam
Hatice ölürken de mutluydu. Çünkü O âşıktı ve aşkı sonsuzdu. Bir ölüm ayırdığı gibi iki kalbi, gün gelecek bir ölüm kavuşturacaktı. Öyleyse sevgilinin aşkını hissederken ölmek de güzeldi.
Sayfa 336Kitabı okudu
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
"Ne beklersen kendinden bekle , günleri geçiriyoruz hep bişeyin umuduyla gelecek sanıyorsun belki de aksakalıyla dede gelip sana değneğiyle dokunacak ve değişecek herşey öylemi. ? Bak günler ay aylar yıl olmuş, şimdi benim dediğin yanımda dediğin bir anda yok olmuşta duvarında cebinde çekmecende bir kitabın arasında yada kimsenin bilmediği o yerde resmiyle sana bakakalmış. Kim bilebildi ki avcundaki kelebeğin kıymetini, sıksan ölecek bıraksan uçacaktı da anlayamadık, anlayamadık neye sahip olduğumuzu ..anca elden gidince di mi ? Peki bir şans daha yok mu illa duvardan kaldırdığımız o tablonun bıraktığı tozlu izi görmek zorunda mıyız .. Çözümü var elbet : Farket eldekinin değerini kaybetmeden sahip çık. Neye sahip olduğunu bil. Örnek mi .. Ailen , sağlığın ,aşkın, işin … :) Sırayı sen yap sen belirle sıralamanı "
"Bekleyin!" demişti. "Burada bekleyin onlar size gelecek." "Kimler?" diye sormuştu Filipinli. "Hayatının anlamını bulmuş olanlar. Hayatlarını adayacakları şeyi bulmuş olanlar gelecek. Siz de kalplerini söküp, yerine, o şeyleri koyacaksınız. Sonra da kalpleri fırlatıp atacaksınız!" "Ama..." demişti Kızılderili. "Kalpleri olmadan nasıl hayatta kalırlar?" "Göreceksiniz!" demişti bina da. "Peki ya kimse gelmezse?" diye sormuştu Filipinli. "Kim kalbinden vazgeçecek kadar kendini bir şeye adayabilir ki?" "Onu da göreceksiniz !" demişti bina. "Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?" diye söze girmişti Kızılderili. "Onlar ne olacak?" "Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!"
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Kan ter içinde gece Kan ter içinde her yanım Her yanım bu gece vurgun içinde Kurşun yemişim, sürgün yemişim Bu sana ilk gelişim Vur emriyle düşmüşüm kapına Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana
276 syf.
6/10 puan verdi
Kitapta 26 tane öykü var. Öyküler başlarken sımsıcak köy tasvirleri ile (genelde Ege, çoğunlukla İzmir) başlıyor. Hani şu bizim zamanımızda ortaokul - lise Türkçe kitaplarındakiler gibi. Gelgelelim öyküler tamamen soft erotik. Edebi kaynakların çoğunda "yazar burada taşralı kadınların acılarını, yaşadığı baskıları, cinsel dünyalarının karanlığını..." diyerek methiyeler düzülmüş. Lakin uygulamada her yerde kitabın müstehcen yönü ön planda. Hatta öykülerden birisi kitapla aynı isimde filme çekilmiş, filmin konusu, google görselleri ortada... Hikayeler ilerledikçe seviye yükseliyor. Müstehcenlik azalıyor. İlk öykülerde durum iyice vahim. "İğneci" diye öykü var be. Hem gerçek hem mecazi anlamıyla adam iğneci. Öte yandan insanımızın "başkasına verir talkımı, kendi yutar salkımı" anlayışı masaya yatırılmış diyebilirim. Başkalarına ahlak dersi verip her türlü ahlaksızlığı yapanlardan da bahsedilmiş. Kimseye yakalanmadıkça istediğiniz yapmak serbest. Ayrıca medyada çok az bahsedilen, çocuk gelinlerlerden (ki bu konudan da bahsedilmiş) tartışma sırası gelmeyen çocuk damat konusuna bile taa o yıllarda (1969) değinmesi başarılı. Diline, anlatımına diyecek bir söz yok. Özellikle Halim Gelecek, Uzun Bir Gece ve Aylı Bıçak isimli öyküleri beğendim. Yine de denk gelirse bir göz atın, illa okuyacağım diye uğraşmayın diyeceğim bi kitap.
Ay Büyürken Uyuyamam
Ay Büyürken UyuyamamNecati Cumalı · Cumhuriyet Kitapları Yayınları · 2019267 okunma
".....onu birkaç kişiyle beraber, çukura bırakacaktım. Herkesle beraber oradan ayrılacak, bir müddet sonra, gizlice mezarın başına gelecek ve onunla yalnız kalacaktım. Ve işte her şey bu anda başlayacaktı. Onu asıl bu andan itibaren kaybetmiş olacaktım. O zaman ne yapacaktım? . . . .onu toprağın altına koyduktan ve mezarının başındakiler dağılıp onunla baş başa kaldıktan sonra ne yapabilirdim? Bu anda ona ait bütün işler bitmiş olacağına göre, benim yeryüzünde bulunuşum kadar gülünç, sebepsiz bir şey olamazdı... Bütün ruhum korkunç bir boşluk halindeydi."
Sayfa 130Kitabı okudu
Günlerce, haftalarca, aylarca süren motosiklet yolculuklarını paylaşmak o kadar kolay değil. Dünyayı hiç rahat olmayan bir yönüyle tanımaya çalışıyorsun. Etrafında dört duvar olmadan, korunak olmadan, rüzgarı göğsünde hissederek gidiyorsun. Şu dağlar, şu vadiler ve bozkır hep böyle kalırken tüm canlılar bir an gelecek ölecekti. Yağmur olmamış salkım saçak bir bulut kadar bile hayatı sezemeden ölecekti. Şu vazgeçilmezimiz metaller de ölecek! Dünya nimetleri, rahat bir yaşam, sonsuz zenginlikler, mutluluk bile ölecekti...Dünya nimetleri insan hayatından çabucak silinen nesneler değil miydi?
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.