Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yakın tarihimiz boyunca insanların ölümüne yol açmış başlıca hastalıklar -çiçek hastalığı, grip, verem, sıtma, veba, kızamık ve kolera- hayvan hastalıklarının evrimleşmiş halidir, işin tuhafı bizim salgın hastalıklarımızın çoğunun nedeni olan mikropların büyük bir kısmı artık neredeyse yalnızca insanlarda görülür. Hastalıklar insanların ölüm nedenlerinin başında geldiği için tarihi biçimlendirmede de önemli rol oynamışlardır.
Hekimlerin verem için söyledikleri burada da geçerlidir: Başlangıçta bu hastalığı iyileştirmek kolay, ama teşhis etmek zordur; zaman geçtikçe, başlangıçta teşhis ve tedavi edilmediği için, hastalığı teşhis etmek kolaylaşır, ama iyileştirmek zorlaşır. Devlet işlerinde de aynısı olur: Devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde (bunu ancak uzak görüşlü birisi yapabilir) çabuk iyileştirilirler; ama bu hastalıkların görülmemesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda, artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.
Reklam
"Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz... "
"Her şey ağır geliyor. Depresyondayım ben.” Bu sefer Ülker Abla bir hahahaha çaktı bana. “Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz...”
Yakın tarihimiz boyunca insanların ölümüne yol açmış başlıca hastalıklar çiçek hastalığı,grip,verem,sıtma,veba,kızamık ve kolera hayvan hastalıklarının evrimleşmiş halidir.
Yakın tarihimiz boyunca insanların ölümüne yol açmış başlıca hastalıklar -çiçek hastalığı, grip, verem, sıtma, veba, kızamık ve kolera-hayvan hastalıklarının evrimleşmiş halidir.
Reklam
Yetişkinlerin bazısı, çocuklarınsa çoğu bulaşıcı hastalıkları ev hayvanlarından kapar. Genellikle bu hayvanların rahatımızı ka­çırmaktan öte bir zararları yoktur ama çok ciddi birkaç zarar­ları vardır. Yakın tarihimiz boyunca insanların ölümüne yol aç­ mış başlıca hastalıklar -çiçek hastalığı, grip, verem, sıtma, veba, kızamık ve kolera- hayvan hastalıklarının evrimleşmiş halidir, işin tuhafı bizim salgın hastalıklarımızın çoğunun nedeni olan mikropların büyük bir kısmı artık neredeyse yalnızca insanlar­ da görülür. Hastalıklar insanların ölüm nedenlerinin başında geldiği için tarihi biçimlendirmede de önemli rol oynamışlardır. II. Dünya Savaşı’na kadar savaşlarda ölenlerin çoğu savaş ya­ralarından değil savaşla taşınan hastalıklardan ölüyordu. Bü­yük komutanları göklere çıkaran bütün o askeri tarihler insan egosunun balonunu söndüren bir doğruyu hafife alıyorlar: Eski savaşların galipleri her zaman en iyi komutanlara ve silahlara sahip olan ordular değil, çoğu kez yalnızca düşmanlarına bulaş­ tıracak en berbat mikropları taşıyanlardı.
Sayfa 229
Doktorlar verem hastalığı için, başlangıçta teşhisi zor ancak tedavisi çok kolaydır; teşhis edilmeyip tedaviye başlanmadığı takdirde hızlıca ilerler ve zamanla teşhisi kolaylaşır ama tedavisi zorlaşır, derler. Bu durum devletler için de geçerlidir; eğer sorun ileri görüşlülükle erkenden teşhis edilirse hemen çözüme kavuşturulabilir ancak sorunun ne olduğu hemen anlaşılmaz ve artık herkesçe görülebilecek denli büyürse, geriye hiçbir çare kalmaz.
İnsanın vebayı veremden daha çabuk ve ko­lay kontrol altına alması ve ona hakim olması bir raslantı değildir. Veba, korkunç bir şekilde ve ölüm saçarak gelir, verem ise yavaş yavaş kemirir. Biri müthiş bir korku yaratır, öteki tedricen artan bir aldırışsızlığa sevke­der. Bunun sonucu şudur. Bütün enerjisi ile ve hiçbir engelden çekinme­den vebaya karşı yürüyen insan, vereme karşı set kurmakta çok yavaş hareket etmiştir. Bu şekilde insan vebaya hakim olmuştur, fakat verem de insana hükmetmektedir. Millet organizmasındaki hastalıklar da aynen böyledir. Hastalık daha başlangıçta facia getirmiyorsa, insan ona yavaş yavaş alışır... ve uzun­ca bir zaman geçtikten sonra da bu hastalıktan ölüp gider. Ne kadar acı da olsa, bu bozulmayı kaderin hastalığa yaklananın üzerinde göstermesi­ne yine de şükretmelidir. Çünkü böyle bir facia bir defa olur. Ve ancak bu şartlar altında üstün bir çaba ve kesin bir kararla bir tedavi yolu bulmaya çalışılır. Fakat böyle bir durumda bile bilinmesi gereken ilk şey sözkonu­su hastalığı meydana getiren asıl sebeplerdir.
Sayfa 162 - PDF - ANONİM YAYINCILIK TAM METİNKitabı okudu
Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz...
Reklam
Prag'da yaşayan Alman şair Franz Kafka evvelki gün, Viyana dolayındaki Klosterneuburg yakınlarında bulunan Kierling Sanatoryumu'nda hayatını kaybetti. Onu burada pek az insan tanırdı, çünkü kendi kabuğunda yaşayan biriydi, bilen ve dünyadan korkan bir insandı; yıllardır verem hastasıydı ve bir yandan hastalığı iyileştirmeye çalışsa da, diğer yandan bilinçli olarak onu besliyor ve kafasında geliştiriyordu.
Sayfa 366 - Can YayınlarıKitabı okudu
depresyon zengin hastalığı kızım!bize gelmez.biz kanser oluruz,verem oluruz,ülser oluruz....
Bilge Bir Yönetici ileri Görüşlü Olmalıdır
Bilge prensler, yalnızca var olan sorunları değil, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları da dikkate alırlar ve her tür çabayı göstererek bunları önlemeye çalışırlar; çünkü sorunlar önceden görüldüğünde, çareleri kolayca bulunur; ama kapına dayanmalarını beklersen, hastalık artık iyileştirilemez hale geldiği için, ilaç çok geç kalmış olur. Hekimlerin verem için söyledikleri burada da geçerlidir: Başlangıçta bu hastalığı iyileştirmek kolay, ama teşhis etmek zordur; zaman geçtikçe, başlangıçta teşhis ve tedavi edilmediği için, hastalığı teşhis etmek kolaylaşır, ama iyileştirmek zorlaşır. Devlet işlerinde de aynısı olur: Devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde (bunu ancak uzak görüşlü birisi yapabilir) çabuk iyileştirilirler; ama bu hastalıkların görülmemesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda, artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.
“Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz…”
Aşkın bir hastalık olarak tanımlanmasını anlarım. Hem de öyle bir hastalık ki pek öldürücü! Verem gibi gençlerin başına musallat! Bulaşıcı! O kadar bulaşıcı ki bir hasta tarafından diğerine gönderilen kağıtlar aracılığıyla bile bulaşıyor. Toplumu sarsan bu müthiş illet, nice evliliklere yol açıyor. Ne babalar, ne veliler bu hastaların önüne geçemiyor. Nasihat bunlara deva olamıyor. Bu illetin devası yalnızca “kavuşmak” Evet, kavuşmanın ardından bu hastalık atlatılmış oluyor. O aşıklar, sevilenler birbirleri hakkında kayıtsız olmaya başlıyorlar. önceki mecburiyet yerine bir kayıtsızlık, o hayranlık ve tutkunluk yerine bir ehemmiyetsizlik ve vazifesilik o önemli meseleyi gereksiz bir hale getiriyor. ”Kavuşmak” bu hastalık için bir şifa çaresi ya da bu hastalığı ezip öldürecek, mahvedecek veya yatıştıracak bir ilaç oluyor. Aşıklar var olan kusurlarını, hatalarını işte ondan sonra görüyorlar! Aşk ve sevdanın uygun ve yakışan bir tesadüfü, gerçi meseleyi pişmanlığın takibinden kurtarır, onun yerine mutluluk gelir. Fakat çoğunluk böyle mi? Manevi tahribatı insanlığı sarsmakta olan bu hastalığın, Kavuşmaktan başka devası bulamayacak mı? Sevda bir hastalıksa acaba diğer hastalık illetlerden daha az dikkate değer ve ehemmiyetsiz midir?
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
364 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.