Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
depresyon zengin hastalığı kızım!bize gelmez.biz kanser oluruz,verem oluruz,ülser oluruz....
Bilge Bir Yönetici ileri Görüşlü Olmalıdır
Bilge prensler, yalnızca var olan sorunları değil, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunları da dikkate alırlar ve her tür çabayı göstererek bunları önlemeye çalışırlar; çünkü sorunlar önceden görüldüğünde, çareleri kolayca bulunur; ama kapına dayanmalarını beklersen, hastalık artık iyileştirilemez hale geldiği için, ilaç çok geç kalmış olur. Hekimlerin verem için söyledikleri burada da geçerlidir: Başlangıçta bu hastalığı iyileştirmek kolay, ama teşhis etmek zordur; zaman geçtikçe, başlangıçta teşhis ve tedavi edilmediği için, hastalığı teşhis etmek kolaylaşır, ama iyileştirmek zorlaşır. Devlet işlerinde de aynısı olur: Devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde (bunu ancak uzak görüşlü birisi yapabilir) çabuk iyileştirilirler; ama bu hastalıkların görülmemesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda, artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.
Reklam
“Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz…”
Aşkın bir hastalık olarak tanımlanmasını anlarım. Hem de öyle bir hastalık ki pek öldürücü! Verem gibi gençlerin başına musallat! Bulaşıcı! O kadar bulaşıcı ki bir hasta tarafından diğerine gönderilen kağıtlar aracılığıyla bile bulaşıyor. Toplumu sarsan bu müthiş illet, nice evliliklere yol açıyor. Ne babalar, ne veliler bu hastaların önüne geçemiyor. Nasihat bunlara deva olamıyor. Bu illetin devası yalnızca “kavuşmak” Evet, kavuşmanın ardından bu hastalık atlatılmış oluyor. O aşıklar, sevilenler birbirleri hakkında kayıtsız olmaya başlıyorlar. önceki mecburiyet yerine bir kayıtsızlık, o hayranlık ve tutkunluk yerine bir ehemmiyetsizlik ve vazifesilik o önemli meseleyi gereksiz bir hale getiriyor. ”Kavuşmak” bu hastalık için bir şifa çaresi ya da bu hastalığı ezip öldürecek, mahvedecek veya yatıştıracak bir ilaç oluyor. Aşıklar var olan kusurlarını, hatalarını işte ondan sonra görüyorlar! Aşk ve sevdanın uygun ve yakışan bir tesadüfü, gerçi meseleyi pişmanlığın takibinden kurtarır, onun yerine mutluluk gelir. Fakat çoğunluk böyle mi? Manevi tahribatı insanlığı sarsmakta olan bu hastalığın, Kavuşmaktan başka devası bulamayacak mı? Sevda bir hastalıksa acaba diğer hastalık illetlerden daha az dikkate değer ve ehemmiyetsiz midir?
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Atina'ya götürülen Ethem Bey'in uzun süredir çektiği hastalığı (midesinden rahatsızdır, verem olduğu da söylenmektedir) tedaviye alındı. Çeşitli işbirliği tekliflerini geri çevirse de uçaklarla cepheye atılacak Milli Mücadele karşıtı bir bildiriyi imzaladı.
Mustafa Kemal, Manastır Askeri Lisesine devam ederken sıtma hastalığına yakalanır. Oğlunun sıtma olduğu haberini alan annesi telaşlanır. Zübeyde Hanım eşinin yakın dostlarından biri olan Selanik Askeri Hastahanesinin Başhekimi Muhsin Bey'e gider ve rica eder: "Oğlum ağır hastaymış, verem olmuş. Oğlumu getirtiniz, teşebbüse geçiniz. Ben burada tedavi ettireceğim". Muhsin Bey hemen Manastır'a telgraf çeker ve aldığı cevabı Zübeyde Hanım'a iletir. "Oğlunuz yarın geliyor, gidip karşılayınız, kendisine üç ay izin verilmiştir". Mustafa Kemal Selanik'e geldiğinde ateşler içindeydi. Annesinin hastalığını haber alışına hayret eder. "Senin heyecanlanacağını bildiğim için bir şey yazmasınlar diye arkadaşlarıma yalvarmıştım" der. Henüz bir delikanlı olan Mustafa Kemal geçirdiği sıtma nöbetlerinin tesiriyle bir hayli zayıflamıştı. Okulda hastalığı şiddetlenir, kendini kaybettiği sırada bir zamanlar babasının kullandığı, sonra da kendisine hediye ettiği altın saati çaldırır. Bu yüzden de üzüntü içindedir. Evinde kendisine güzel bir yatak hazırlanır. İki günde bir nöbet gelmektedir. İki ay evde kalır. Annesi ve kız kardeşi sıhhatine, gıdası ve her şeyine büyük bir dikkat gösterirler. İki ay sonra iyileşir ve tekrar mektebine devam etmeye başlar.
Sayfa 143 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Milena’nın Franz Kafka’yı anma yazısı
Prag’da yaşayan alman şair Franz Kafka evvelki gün, Viyana olaylarındaki Klosterneuburg yakınlarında bulunan Kierling Sanatoryumu’nda hayatını kaybetti. Onu burada pek az insan tanırdı, çünkü kendi kabuğunda yaşayan biriydi, bilen ve dünyadan korkan bir insandı; yıllardır verem hastasıydı ve bir yandan hastalığı iyileştirmeye çalışsa da, diğer
:D
“Depresyon zengin hastalığı kızım! Bize gelmez. Biz kanser oluruz, verem oluruz, ülser oluruz…” “Öyle deme Ülker Abla,” dedim “benim beyim iyi kazanıyor şükür. Ben girebilirim depresyona.”
Sayfa 96 - Everest Yayınları, 6.BasımKitabı okudu
Hekimlerin verem için söyledikleri burada da geçerlidir: Başlangıçta bu hastalığı iyileştirmek kolay ama teşhis etmek zordur, zaman geçtikçe başlangıçta teşhis ve tedavi edilmediği için hastalığı teşhis etmek kolaylaşır ama iyileştirmek zorlaşır. Devlet işlerinde de aynısı olur: Devlette ortaya çıkan hastalıklar önceden görüldüklerinde ( bunu ancak uzak görüşlü birisi yapabilir) çabuk iyileştirirler ama bu hastalıkların görülmemesi ve herkesin görebileceği şekilde büyümelerine izin verilmesi durumunda artık herhangi bir tedavi söz konusu olamaz.
*** "Şu an bilimin zayıf hatta kayıtsız kaldığı verem hastalığı, dostluğun suistimali, ihanete uğramış aşklar, hüsranla sonuçlanan ihtiraslar, ailevi acılar, kaybedilmiş rekabet, tekdüze yaşamın tatminsizliği, bastırılmış coşkular şüphesiz intihar nedenlerindendir, hele de bunlardan cömertçe nasibini almış kişiler için." ***
Reklam
Verem zengin hastalığı. Fakir vereme yakalanırsa tedavi olamaz.
Sayfa 107Kitabı okudu
Hayat paylaştıkça mı güzel ?
O zaman haftayı bölüşelim, diyorum. Kemik hastalığı, beyin parazitleri ve verem Marla'nın olsun. Ben de erbezi kanserini, kan parazitlerini ve organik bunamayı alayım
Artık insanın en doğal, en kendine özgü süreçlerine müdahale ediliyor. Bir kayıba verdiğimiz en doğal tepki olan yas bile istenmiyor artık. Çünkü 'verem olmak üretimi düşürür.' Çünkü ilaçlara yeni kullanım alanları açılmalıdır.
Bariz olarak, çiftçilik verem, cüzam, frengi, veba, çiçek ve grip dahil olmak üzere bir salgın hastalık çağı başlatmıştır. Bu avcı-toplayıcıların hastalanmadıkları anlamına gelmez, fakat çiftçilikten önce insanlar temel olarak diğer memelilerle temas halinde olmalarından ötürü bit, kirlenmiş yiyeceklerden edinilen bağırsak solucanları ve uçuk gibi hastalıklara sebep olan virüslerden ve bakterilerden mustariptiler. Büyük ihtimalle sıtma ve frambezi (frenginin cinsel yolla bulaşmayan atası) gibi hastalıklar da avcıtoplayıcılarda görülüyordu, fakat bunların görülme oranı çiftçilere göre çok daha düşüktü. Aslında, avcı-toplayıcıların popülasyon yoğunlukları kilometre başına bir kişiden daha düşüktü ve bu sayı, bulaşıcı hastalıkların yayılabilmeleri için gerekli eşik değerin altında olduğundan Neolitik'ten önce salgın hastalıklarin görülmesi mümkün değildi. Örneğin çiçek hastalığı insanlara maymunlardan veya kemirgenlerden bulaşmış (hastalığın kökeninin tam olarak ne olduğu belli değildir) ve büyük, yoğun yerleşim yerlerinin ortaya çıkmasına kadar ciddi anlamda yayılmayı başaramamış, çok eski viral bir hastalıktır.
Sayfa 282Kitabı okudu
Dergilerde ve gazetelerde, Prozac-mania olarak sunulan bir toplumsal çılgınlığı okuduk. Amerikan toplumu hep bir mutluluk hapının peşinde: Valium bir zamanların en çok tüketilen ilacıydı, bugünün mucize ilacı Prozac. Newsweek'te yas tepkisi  nedeniyle kendisine Prozac verilen kişi aynen şöyle diyor: "Tamam kendimi biraz daha iyi hissediyorum ama içimde koca bir boşluk, bir şeylerin çözülmediği, tam hallolmadığı hissi kaldı." Bu örnekte de görüldüğü gibi, artık insanın en doğal, en kendine özgü süreçlerine müdahale ediliyor. Bir kayıba verdiğimiz en doğal tepki olan yas bile istenmiyor artık. Çünkü 'verem olmak üretimi düşürür.' Çünkü ilaçlara yeni kullanım alanları açılmalıdır.
368 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.