Tiran, halk dilinde, hakka ve yasalara aldırış etmeksizin zorbaca yöneten bir krala denir. Açık ve kesin anlamındaysa, tiran haksız olarak krallık gücünü eline geçiren bir kişidir. Yunanlılar bu sözcüğü bu son anlamda alırlardı: İyi kötü ayrımı yapmadan, güçleri hakka dayanmayan bütün hükümdarlara tiran derlerdi. Demek oluyor ki, tyran ve usurpateur (gasıp) aynı anlama gelen iki sözcüktür. Aynı şeylere aynı adı vermek gerekirse, krallık gücünü zorla ele geçirene tiran, egemen gücü zorbalık ve düzenle kendine mal edene de despot diyeceğim. Tiran, yasalara göre yönetme hakkını yasalara aykırı olarak kendine mal eden kimsedir. Despot ise, kendini yasaların üstüne çıkaran kişidir. Demek ki, tiran despot olabilir; despot ise her zaman tirandır.
Hükümetin Kötüye Kullanılması ve Bozulmaya Yüz TutmasıKitabı okudu
Beklentiyi çok vermemek gerekiyor birine,verdikçe sorumluluk artar. beklentiyi az vermek gerekiyor!az verince yapıldımı şaşırılır.çok verildiğinde ise yapıldımı şaşırılmaz.üstüne üstük beklenilen çoktu diye hiç yapılmadığında şaşar,kırar,bezdirir...!
Heyecanla başlasam da kitabın geneli benim için hayal kırıklığıydı. Bir çok ihtimal varken yazar basite kaçmış.
#Spoiler
İlk kitabını iki kere okuyan ve gerilim türünü çok seven biri olarak ilk kitabın bittiği körler okulundaki maceraları okumak için çok heyecanlanarak kitaba başladım. Daha ilk sayfadan başlayan çatışmalara inanamadım ve bunun
“BÜYÜMEK”
Çoğumuz büyümeyi yaş almak ve belirli konumlara gelmiş, belirli tanımları almış olmak zanneder.
Oysa büyümenin asıl tanımı, hayatınla ilgili yaptığın tüm seçimlerin sorumluluğunu üzerine almaktır.
Filanca beni böyle yönlendirdiği için şunu yaptım demek bir bahanedir. O kişiyi yetkili gören ve yaptığının doğru olup olmadığını
Başkalarının acı çekişini görmek, mutlu kılar insanı, başkalarına acı vermek daha da mutlu: Bu çetin bir sözdür, ama eski, güçlü, insani, çok insani ilkedir, maymunlar, bile imza atabilir altına.
..Benim Sevmelere Gebe Yıllarımdın Sen...
Düşünmediklerimiz, aklımıza gelmedikler ve de tahmin etmediklerimizdir asıl canımızı yakan...
O da olduktan sonra, bu da oluyormuş der, geçer gideriz ve onun da değeri bu kadarmış deriz daha sonra...
Duvara benziyor bu, O da yıkıldıktan sonra, ah, ah, ben ne yaptım deriz...
Ahlarla, vahlarla geçen zaman
Ütopya ve distopya kavramlarını herkesin az çok bildiğini düşünerek direkt incelemeye başlıyorum. Bu kitap, tarihteki ilk ütopya olmasa da türe ismini verme özelliğini taşıyor. Üzerine düşünülesi birçok söylem barındıran bir kitap ve gerçekten Utopia dünyamızda olsa ne kadar tutarlı şekilde işleyebilirdi merak ediyorum. Kitabı üç bölüme ayırarak
Kitaptaki bilgilerin gerçek olduğunu farz edersek vay anam vay diyorum. 1970'lere kadar yazılmış çok etkili bir eser. İSMAİL CEM BÜYÜK ADAMMIŞ. Kitaptan aldığım ve unutamadığım notlardan bazılarını paylaşıyorum.
Yabancılar, geri kalmış ülkelerde sadece belirli bir ürünün gelişmesine destek veriyorlar. Brezilya kahve gibi. Müsellem, atlı
Bir dalga seni öldürebilir. Ya da üstünde süzülürsün. Bazen korkup kaçmak daha tehlikelidir. Hayatı korkarak yaşayamazsın, Tom. Sörfünün üstüne çıkıp ayakta durmaya hazırlıklı olmalısın. Burnunun dibinde bir dalga varken o korkuyu boş vermek zorundasın. O anın içinde olmak zorundasın. Korkuya kapılacak olursan kendini sörften düşmüş, başını kayalara çarparken bulursun. Ben asla korku içinde yaşamayacağım. Yapamam. Yeteri kadar kaçtım.