Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
208 syf.
8/10 puan verdi
Türkiye'nin Maarif Davası
Nurettin Topçu!.. Türkiye’nin çağdaş dervişi… Nurettin Topçu'yu "Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin kalbi ve ruhu" olarak tanımlayan Üstâd Mehmet Kaplan, vefatının ardından Topçu için, "Ben onda Yunus Emre'nin çağın felsefesi ile yoğrulmuş büyük bir temsilcisini buldum. Hiç şüphe etmiyorum ki öbür dünyada yöneldiği yer
Türkiye'nin Maarif Davası
Türkiye'nin Maarif DavasıNurettin Topçu · Dergah Yayınları · 20164,675 okunma
ZÜLKARNEYN (Kur’an’da kendisine büyük güç ve imkân verildiği bildirilen kişi.) Sözlükte “sahip, mâlik” anlamındaki zû ile “boynuz, kâkül, şakak; aynı dönemde yaşayan nesil, akran” gibi mânalara gelen karn kelimesinin (Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa, “ḳrn” md.) tesniye kalıbından oluşturulan zü’l-karneyn terkibinin anlamı karn kelimesine verilen mânaya
Reklam
168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Her dost görünen dost olmuyor, Caesar!
İnsanın yaptığı kötülük yaşar ardından, İyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle. Yine attık şu zehirli oku ve Shakespeare külliyatını bitirmek için (38 eser) ikinci kez uzun ve güzel bir yolculuğa çıktık. Shakespeare kitaplarını bir defa okumaya başlayınca, çok soğuk geçen bir kışın ardından gelen bahar güneşini pencereden izlermiş gibi
Julius Caesar
Julius CaesarWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,537 okunma
208 syf.
9/10 puan verdi
"Ya daha sağlıklı bir evlilik ya da boşanma"
Kadının Görünmeyen Emeği; Bu kitabın içinde 1970'li yıllarda feminist düşünce hareketini besleyen dört makalenin çevirisi yer almaktadır. "Kadının Görünmeyen Emeği" ifadesi Türkçe literatüründe bu çeviriden sonra yer almaya başlamıştır. Bu yüzden bu kitap ve bu kitabı hazırlayan iki kadın yazar önemlidir. Bunlar: • Gülnur Acar
Kadının Görünmeyen Emeği
Kadının Görünmeyen EmeğiGülnur Acar Savran · Yordam Kitap · 201696 okunma
Başlarken..
Gördünse sen de dünyayı,/ anımsa nemli, yoğun buhar dağılmaya / başlayınca su- zülen cılız işığını... Dante, Ilahi Komedya, "Araf", XVII. Kanto.
Sayfa 25 - YKYKitabı okudu
Yakılan Kadınlar. "(Nasıl bir mantıktır Yarabbim)"
Hind uygarlığında kadın müstakil bir varlık olarak görülmez; ancak babası, eşi ya da oğluyla birlikte "insan” kabul edilirdi. Eşi ölen bir kadının hayatı hükmen bitmiş sayılırdı. Cenaze günü bir odun yığını üzerine çıkarılarak yakılırdı kadın. Hint uygarlığının bu aybı XVII. (17.) asra kadar devam etti.. ***
Reklam
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi (1789)
I İnsanlar eşit doğar. II Devletler insan haklarını korumak için vardır. III Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır, kilise veya monarşide değil. IV Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini yapabilmektir. V Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar. VI Bütün yurttaşlar demokratik sürece katılma hakkına sahiptir. VII Yasaları çiğnemedikleri sürece hiç kimse yakalanamaz ve tutuklanamaz. VIII Keyfi ve lüzumsuz cezalandırmalar yasaktır. IX Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masumdur. X Hiç kimse inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz. XI Herkesin özgür ifade ve özgür basına erişim hakkı vardır. XII Ordu sadece idarecilere değil, tüm vatandaşlara hizmet verir. XIII Gelir vergisi zorunlu kılınmıştır. XIV Bütün yurttaşlar vergilerin değerlendirilmesi ve kullanımında söz hakkına sahiptir. XV Tüm kamu görevlileri doğru ve kamuoyuna açık kayıtlar tutmalıdır. XVI Anayasa hukukun egemenliği ve kuvvetler ayrılığına dayanır. XVII Bireysel mülkiyet hakkını tanımlar.
Sayfa 138Kitabı okudu
XVI. yüzyılda İtalya'da, zinanın cezası hapisti, ortaçağda yapmazlardı böyle. Artık suç­lu kadınlar bellerine kadar çırılçıplak soyularak kırbaçlanıyor, ya da saçları kökünden kazınıyor, küçük yaştakileri ayartan­lar idam ediliyordu; ve evli ya da dul bir kadını öpen kişi, 1589'da Fermo kentinde olduğu gibi, boynunun vurulması­na kadar varabilen bedensel bir cezaya çarptırılıyordu. XVII. yüzyılın başında Napoli'de, evli bir kadını uluorta öpenlerin idamı karara bağlandı. 1556'da Fransa'da, II. Henri'nin bir fermanında, bütün hamile kızların halka gebelik duyurusun­da bulunması istendi. Cromwell'in İngiltere'sinde, zina yapan kadınlara gene idam cezası layık görülüyordu (tabii erkek­ler için yoktu böyle bir şey).
İspanya, XVI. yüzyılın ortalarında, Kral II. Felipe'nin sal­tanatı sırasında Amerika kıtasında, Afrika' da, Avrupa'da geniş topraklara sahip, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk durumunda olmasına rağmen büyük bir mali kriz yaşamaktay­dı. Akdeniz'de ve Kuzey Batı Afrika'da Türklere, Avrupa'da da Protestanlara karşı devamlı olarak sürdürülen savaşlar ülkenin ekonomisini yıpratmakta, gelir kaynaklarını tüketmekteydi. Birbiri ardınca düzenlenen askeri seferler yüzünden tarımda ve sanayideki işgücü eksikliğine bağlı olarak tarlalar ekilmiyor, tezgahlar çalışmıyordu. Bütün bunlara ek olarak devleti yöne­tenlerin akılcı bir politika izlememeleri ve harcamalarda kısın­tıya gitmemeleri sebebiyle kamu borçları her geçen yıl katla­narak artıyordu. Diğer taraftan saraylarda sıkça düzenlenen baloların harcamalarını karşılamak için devamlı artırılan vergi­ler fakir halkın sırtına yüklenmekteydi. Üretime katkısı bulun­mayan ve nüfusun büyük bir kısmını oluşturan asiller ve kilise mensupları vergilerden muaf olduklarından, ülke ekonomisi bu yükü daha fazla taşıyamadı. Nitekim XVI. yüzyılda başla­yan iktisadi kriz XVII. yüzyılda daha da büyüyerek sanayinin ve ekonominin tamamen çökmesine yol açtı. İspanya'nın her köşesinde açlık ve sefalet kol gezmekteydi.
Genel olarak valide sultanların “saltanat” dönemi, Kanuni’nin zevcesi Hürrem Sultan’dan başlayarak Nurbanu, Safiye, Kösem ve Turhan Sultanlar zamanında bir yüzyıl sürmüştür. Bu dönemde devlete hakim olan Harem’in tarihi, Osmanlı Devleti tarihinin gizli kalmış yanlarını anlamak bakımından önemlidir ve son derece dramatik sahneleriyle XVII. yüzyıldan beri Fransa’da ve Türkiye’de romancılara ve tiyatro yazarlarına ilham kaynağı olmuştur. XVII. yüzyıldan beri tarihçiler, devletin çöküşünü hazırlayan faktörler arasında “kadınlar salatanı” nı öne sürerler.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.