Nurettin Topçu!..
Türkiye’nin çağdaş dervişi…
Nurettin Topçu'yu "Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin kalbi ve ruhu" olarak tanımlayan Üstâd Mehmet Kaplan, vefatının ardından Topçu için, "Ben onda Yunus Emre'nin çağın felsefesi ile yoğrulmuş büyük bir temsilcisini buldum. Hiç şüphe etmiyorum ki öbür dünyada yöneldiği yer
ZÜLKARNEYN
(Kur’an’da kendisine büyük güç ve imkân verildiği bildirilen kişi.)
Sözlükte “sahip, mâlik” anlamındaki zû ile “boynuz, kâkül, şakak; aynı dönemde yaşayan nesil, akran” gibi mânalara gelen karn kelimesinin (Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa, “ḳrn” md.) tesniye kalıbından oluşturulan zü’l-karneyn terkibinin anlamı karn kelimesine verilen mânaya
İnsanın yaptığı kötülük yaşar ardından,
İyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle.
Yine attık şu zehirli oku ve Shakespeare külliyatını bitirmek için (38 eser) ikinci kez uzun ve güzel bir yolculuğa çıktık. Shakespeare kitaplarını bir defa okumaya başlayınca, çok soğuk geçen bir kışın ardından gelen bahar güneşini pencereden izlermiş gibi
Kadının Görünmeyen Emeği;
Bu kitabın içinde 1970'li yıllarda feminist düşünce hareketini besleyen dört makalenin çevirisi yer almaktadır. "Kadının Görünmeyen Emeği" ifadesi Türkçe literatüründe bu çeviriden sonra yer almaya başlamıştır. Bu yüzden bu kitap ve bu kitabı hazırlayan iki kadın yazar önemlidir. Bunlar:
• Gülnur Acar
Hind uygarlığında kadın müstakil bir varlık olarak görülmez; ancak babası, eşi ya da oğluyla birlikte "insan” kabul edilirdi. Eşi ölen bir kadının hayatı
hükmen bitmiş sayılırdı. Cenaze günü bir odun yığını üzerine çıkarılarak yakılırdı kadın. Hint uygarlığının bu aybı XVII. (17.) asra kadar devam etti..
***
I İnsanlar eşit doğar.
II Devletler insan haklarını korumak için vardır.
III Egemenliğin temeli, esas olarak ulustadır, kilise veya
monarşide değil.
IV Özgürlük başkalarına zarar vermeden istediğini
yapabilmektir.
V Yasa sadece topluma zarar verebilecek eylemleri yasaklar.
VI Bütün yurttaşlar demokratik sürece katılma hakkına
sahiptir.
VII Yasaları çiğnemedikleri sürece hiç kimse yakalanamaz ve
tutuklanamaz.
VIII Keyfi ve lüzumsuz cezalandırmalar yasaktır.
IX Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masumdur.
X Hiç kimse inançları nedeniyle sorumlu tutulamaz.
XI Herkesin özgür ifade ve özgür basına erişim hakkı vardır.
XII Ordu sadece idarecilere değil, tüm vatandaşlara hizmet verir.
XIII Gelir vergisi zorunlu kılınmıştır.
XIV Bütün yurttaşlar vergilerin değerlendirilmesi ve
kullanımında söz hakkına sahiptir.
XV Tüm kamu görevlileri doğru ve kamuoyuna açık kayıtlar
tutmalıdır.
XVI Anayasa hukukun egemenliği ve kuvvetler ayrılığına dayanır.
XVII Bireysel mülkiyet hakkını tanımlar.
XVI. yüzyılda İtalya'da, zinanın cezası hapisti, ortaçağda yapmazlardı böyle. Artık suçlu kadınlar bellerine kadar çırılçıplak soyularak kırbaçlanıyor, ya da saçları kökünden kazınıyor, küçük yaştakileri ayartanlar idam ediliyordu; ve evli ya da dul bir kadını öpen kişi, 1589'da Fermo kentinde olduğu gibi, boynunun vurulmasına kadar varabilen bedensel bir cezaya çarptırılıyordu. XVII. yüzyılın başında Napoli'de, evli bir kadını uluorta öpenlerin idamı karara bağlandı. 1556'da Fransa'da, II. Henri'nin bir fermanında, bütün hamile kızların halka gebelik duyurusunda bulunması istendi. Cromwell'in İngiltere'sinde, zina yapan kadınlara gene idam cezası layık görülüyordu (tabii erkekler için yoktu böyle bir şey).
İspanya, XVI. yüzyılın ortalarında, Kral II. Felipe'nin saltanatı sırasında Amerika kıtasında, Afrika' da, Avrupa'da geniş topraklara sahip, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk durumunda olmasına rağmen büyük bir mali kriz yaşamaktaydı. Akdeniz'de ve Kuzey Batı Afrika'da Türklere, Avrupa'da da Protestanlara karşı devamlı olarak sürdürülen savaşlar ülkenin ekonomisini yıpratmakta, gelir kaynaklarını tüketmekteydi. Birbiri ardınca düzenlenen askeri seferler yüzünden tarımda ve sanayideki işgücü eksikliğine bağlı olarak tarlalar ekilmiyor, tezgahlar çalışmıyordu. Bütün bunlara ek olarak devleti yönetenlerin akılcı bir politika izlememeleri ve harcamalarda kısıntıya gitmemeleri sebebiyle kamu borçları her geçen yıl katlanarak artıyordu. Diğer taraftan saraylarda sıkça düzenlenen baloların harcamalarını karşılamak için devamlı artırılan vergiler fakir halkın sırtına yüklenmekteydi. Üretime katkısı bulunmayan ve nüfusun büyük bir kısmını oluşturan asiller ve kilise mensupları vergilerden muaf olduklarından, ülke ekonomisi bu yükü daha fazla taşıyamadı. Nitekim XVI. yüzyılda başlayan iktisadi kriz XVII. yüzyılda daha da büyüyerek sanayinin ve ekonominin tamamen çökmesine yol açtı. İspanya'nın her köşesinde açlık ve sefalet kol gezmekteydi.
Genel olarak valide sultanların “saltanat” dönemi, Kanuni’nin zevcesi Hürrem Sultan’dan başlayarak Nurbanu, Safiye, Kösem ve Turhan Sultanlar zamanında bir yüzyıl sürmüştür. Bu dönemde devlete hakim olan Harem’in tarihi, Osmanlı Devleti tarihinin gizli kalmış yanlarını anlamak bakımından önemlidir ve son derece dramatik sahneleriyle XVII. yüzyıldan beri Fransa’da ve Türkiye’de romancılara ve tiyatro yazarlarına ilham kaynağı olmuştur. XVII. yüzyıldan beri tarihçiler, devletin çöküşünü hazırlayan faktörler arasında “kadınlar salatanı” nı öne sürerler.