Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Babıâli, 1898'de, büyük devletlerin, özellikle İngiltere'nin ve Rusya, Fransa ve İtalya'nın baskılarıyla, Ada'dan askerlerini çekmeyi ve Girit'in özerk bir vilayet olmasını kabul etti. Ada'daki Osmanlı varlığı yalnız sembolik olarak kaldı ve 1899'da Girit için yeni bir Anayasa hazırlandı. Buna göre Ada, Padişahın hükümdarlığı altında ve büyük devletlerin garanti ettiği tarafsız, özerk bir bölge teşkil etmekteydi. Ada, mali bakımdan tamamen bağımsız olacak ve Babıâli Ada'nın iç işlerine karışmayacaktı. Vali Yunan kökenli olacaktı, beş sene süreli görevine büyük devletlerce atanacak ve Padişah tarafından da tanınacaktı. Bütün Osmanlı askerleri derhal Ada'dan çekilecekti. Yabancı şubaylar kendileri ayrıldıktan sonra yerlerini alacak olan yerel milisleri örgütlemekle görevli olacaklardı. Resmi dil Yunanca olacaktı. Girit 1913'te Yunanistan'la birleşmesine kadar özerk bir bölge olarak kaldı.
Sayfa 26 - Afa YayınlarıKitabı okudu
İspanya'da çalışma saatleri genellikle sabah saat 09.00'da başlar, 14.00'de bir ya da iki saatlik molalar verilir. İş randevuları her zaman mektup, faks veya elektronik posta yoluyla önceden teyit edilerek belirlenir. İspanyollar yabancı ziyaretçilerden dakiklik bekler fakat kendileri randevularına yarım saat kadar geç kalabilirler.
Sayfa 283Kitabı okudu
Reklam
Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanını bilmemektir. Bu, sadece eski ve yeni lügatleri kapsayan bir sorun değil; lügatle çözülemeyecek bir sorundur. Bunlar cümle kurmayı bilmiyorlar, gramerleri yok. Başka dil bilip ona hâkim olsalar anlarım. Ne var ki Türkiye'nin aydınları; yabancı okula da gitseler, hatta yurt dışında da okusalar, çok uzun zamandan beri gramer denen dalla ve zenginlikle ilgi kuramamıştır. Dil bilmeyen insanların, kuralları tanımayanların, şüphesiz iyi yazmaları mümkün değildir. Bugün dil bilmeyen yazarlarımız bazen ön planda da duruyor.
Sayfa 225Kitabı okudu
A.Başmakof da Kürtlerin "Ön-Asya'ya geldiği zaman dilinin Kürtçe olmaması ve Kürtçenin ona, kendisini boyunduruk altına alan İranî unsurlarla temasa geçmesi sonucunda kabul ettirilmiş olması mümkündür."demesi bir gerçeğin daha yabancı bir yazar tarafından bölücülerin yüzüne çarptırılmsıdır. Buradaki; Kürtlerin ön Asya'ya geldiği zaman ,dilinin Kürtçe olmaması sözlerinin işaret ettiği gerçek,Kürtlerin İran'ın doğusundan yani Orta Asya'dan ön Asya'ya geldiklerini ve eski dillerini yani asıl ana dillerini Kürtçe değil başka bir dil olduğudur
Sayfa 111
LİTVANYA, LETONYA (ESTONYA), BELORUSYA VE POLONYA TATARLARI
Tatarlar yukarıda sayılan ülkelere takriben 600 yıl önce Altın Orda İmpatorluğu topraklarından, yani bugünkü Rusya'dan (Kırım, İdil-Ural bölgesi vb.), çeşitli zaman ve vesilelerle gelip yerleşmişler. O dönemlerde henüz Estonya, Belorusya gibi ülkeler mevcut değildi. 1 6. yüzyılda Polonya Krallığı ile Litvanya birlikte aynı devletin sınırları
Yenileşme girişimlerini Lale Devri'ne kadar götürmek mümkünse de ciddi anlamda modernleşme ve yeni düzen (nizam-ı cedid) arayışları, Fransız Devrimi'nin olduğu yıl (1789) tahta geçen III. Selim devrinde başlamıştır. III. Selim öncelikle Batı'yı analiz etmek ve sorunu tespit etmek için bilim adamlarına raporlar hazırlattı.
Reklam
* Avrupa’da yabancı dil sorunu olan iki büyük kitle, İspanyollar ve Yunanlılardır. *
Sayfa 373 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Dedemin Mezar Taşını Okuyamıyorum (!)
Osmanlıca bir lisan değil, bir bürokratik jargondur. Çok hoş bir bürokratik dil olduğu kesindir. Bütün imparatorlukların böyle bir bürokrasi jargonu vardır. Sokaktaki insanın bilmeyeceği veya herhangi bir okumuşun yazamayacağı şekilde yazar ve konuşurlar. "Harf devrimi yaptık, Osmanlıcayı öldürdük” gibi sloganların anlamı yoktur. Çünkü
Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanlarını bilmemektir. Bu, sadece eski ve yeni lügatleri kapsayan bir sorun değil; lügatle çözülemeyecek bir sorundur. Bunlar cümle kurmayı bilmiyorlar, gramerleri yok. Başka bir dil bilip ona hâkim olsalar anlarım. Ne var ki Türkiye'nin aydınları; yabancı okula da gitseler, hatta yurt dışında da okusalar, çok uzun zamandan beri gramer denen dalla ve zenginlikle ilgi kuramamıştır. Dil bilmeyen insanların, kuralları tanımayanların, şüphesiz iyi yazmaları mümkün değildir. Bugün dil bilmeyen yazarlarımız bazen ön planda da duruyor. Bazılarının yazdıklarını, İngilizce tamir edilmiş tercümelerden okuyabilirsiniz. Ama herhâlde Türkçenin lezzetini ortaya koyan, geliştiren yazarları mumla arayacaksınız.
Sayfa 225Kitabı okudu
Harf devrimi yapılmıştır, çünkü mevcut yazı okuma yazmada imla sorunu yaratıyordu. Bu böyle, sadece şahsi mektup yazarken hissedilen bir zaruret değildir. Çünkü adamlar askerdi ve kumandan dediğin doğru mesaj çeker, çabuk yazar, imla yanlışı yapmaz, talebenin okul ödevi gibi metin yazmazdı. Çok açık ki şehrin adını yanlış okursun veya köyün adını yanlış yazarsan, okunmaz. Sekiz tane sesli harf telaffuz eden bir dil sahibinin elinde sadece üç tane sesli harfi olan bir alfabeyle bilinmeyen köylerin adını yanlış yazması, bilinmeyen isimleri yanlış yazması kaçınılmaz. Goethe'yi "Kute" diye yazmaları gibi yer ve şahıs isimlerinde sorun yaratır. Bu konuda 20. yüzyılın başındaki aydınlar radıkaldir. Osmanlı mirasının ölmesi o kadar kolay değildir, Osmanlıca öğrenilir. Yabancı talebenin on beş günde öğrendiği harfleri ve okumayı sökmeyi bizimki de on beş günde öğrenir; söz konusu olan Çince değildir.
Sayfa 355Kitabı okudu
73 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.