kimi sevsem sensin
hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin
hayret senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim
ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin
hayret kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin
senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin
hayret in misin cin misin anlamıyorum
ATTİLA İLHAN
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır!
Ay düşünce denize seni hatırlarım
İnce ince yağan yağmur,
iskeleye yanaşan vapur
Haydarpaşa garı
seni hatırlarım.
Ay düşünce denize kalbim çarpar,
telaşlı bir kuş olur,
siyahlar içinde bir kadın
ve yakasında ipiri kırmızı bir gül
seni hatırlarım.
Ay düşünce denize
söylenmemiş sessiz bir şarkıydım,
tozup giden bir ilk kar solgun begonya
kalkmak üzere bir tren
seni hatırlarım.
BEHÇET AYSAN
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Yüzüme bir daha çiçekli masa örtüleri sermeyeceğim.
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni
konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben,
kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım
Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor.Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
Bu yorgunluk neyin nesi Allah'ım.. şu yağan yağmur mu, yoksa hüznüme taktığım birkaç kelâmın dize bulmuş hâli mi? bu çöken omuzlarım mı Allah'ım! Tutmaz mı olmuş ellerim, yoksa tutunamaz mı?.. Sana emanet Allah'ım, ne desem diyemiyeceğim bu bitkinliğim de, hâlsiz düşmüş hallerim de sana emanet.. Ve iyi ki de sana emanet.
sen olmadığın vakit büyük yalnızlığım var
dalgaların kendilerini taştan taşa vurmaları
sonbahar yıldızlarının sessiz sedasız çırpınmaları
ve büyük yalnızlığım var
biliyorsun hani o
rüzgârın gözüne karanlık bir yelken gibi açtığım
içimsıra vahşi bir kadın gibi taşıdığım
yalnızlığım
.
.
sen olmadığın vakit ben de olmuyorum
Yağmur altında çamura bulanmış bir avuç toprak içinde yalın ayak üç çocuk gördüm,ağlamışım farkinda olmadan gözlerim bunu izlerken içim kan ağlıyordu geçmişin acı yüzü kendini her zaman hatırlatmakta
Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de ben bu hayattan bıktım, türünde sözlerimi etmeliyim?
İşim çok dediğimde bana sahip çıkacak birine ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri... Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu Yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır!
Olmayacak duaya amin deme duygusunu yaşıyorum sürekli.