Sezai Karakoç
Monna Rosa -III-
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür;
Bir odun parçası aydınlatır ocağı.
Anne ateşin önünde perişan,
Anne ateşin içinde hür...
Rüzgar eser, yağmur yağar, tilkiler üşür.Yağmurlar sırtıyla sırtımın arasındadır;
Şarkılar dudaklarıyla dudaklarımın.
Bin parçaya böldü beni bir divane sır,
Sesi geliyor sesi
- Hiç unutmam, on altı yaşındaydım, bir gece mahallede yangın çıktı, bu müezzin korkmayayım diye beni evine götürdü, yangının alevlerine bakarak çubuğunu yaktı; ben ağlayacak gibiydim: "Acaba yangın bizim evi yakar mı?" diyordum. Adamcağız, en şefkatli bakışıyla bana dedi ki:
“A kızım, a yavrum, yangınlar yalnız tahtaları yakar. Biz tahta mıyız ya? Biz insanız, mâneviyatımız var, yangından ne pervamız olacak ki? İki rekât namazı nerede olsa kılarız, secde-i rahmana kapanırız.” Bana bu sözler ne büyük ideal verdi. Tasavvur edemezsiniz.
_Evet Tolgonay, ama yalnız sen değildin o acıyı
çeken, ben de çok acı çektim. Yaz boyunca o çıplak tarla beni deşilmiş bir yara gibi yaktı, uzun zaman acılarım dinmedi. Tarlaları ekinsiz bırakmak, benim kanımı boşaltmak demektir Tolgonay. Savaş süresince nice nice tarlalar ekinsiz kaldı! Benim en büyük düşmanım savaş başlatandır.
_Haklısın Toprak Ana, oğlum Maysalbek ne diyordu mektubunda?
_Evet Tolgonay, hatırlıyorum.
_Evet Toprak Ana, ikimiz de unutmuyoruz. Bugün Ölüleri Anma Günü, bugün yine her şeyi hatırlıyoruz.
_Hatirlayalım Tolgonay, Maysalbek yalnız senin
değil benim de çocuğum idi, toprağın çocuğuydu. O mektubu tekrar oku bana Tolgonay.
o ân, yıldırımların kalbine indi hüzün
o ân, ıztırap sızdı toprağına bir yüzün
o ân, bir yalnızlığı vurdu uzaktan avcı
o ân, omuzlarıma çöktü isyan ve acı
o ân, öldü anılar döşeğinde sessizlik
o ân, bir yılan gibi büyüdü çaresizlik
o ân, yaralı asker kurşunlandı alnından
o ân, kılıç eriyip aktı yere kınından
o ân, palandökenler yakalandı
Sigarasını yaktı, iyi geceler diledi ve yoluna devam etti. "Gel de şaşma," diye fısıldadı kendi kendine. "Aynasız beni sarhoş sandı." Sonra gülümseyip düşündü. "Belki de sarhoştum," diye devam etti. "Ama buna bi' kadın yüzünün neden olacağı aklıma gelmezdi hiç."
o ân, yıldırımların kalbine indi hüzün
o ân, iztirap sızdı toprağına bir yüzün
o ân, öldü anılar döşeğinde sessizlik
o ân, bir yalnızlığı vurdu uzaktan avcı
o ân, omuzlarıma çöktü isyan ve acı
o ân, bir yılan gibi büyüdü çâresizlik
o ân, yaralı asker kurşunlandı alnından
o ân, kılıç eriyip aktı yere kınından
o ân, Palandökenler yakalandı sıtmaya
o
"fakat müzeyyen, beni hatırlamış olman canımı öylesine yaktı ki bir bilsen.
Çünkü hatırlamak için önce unutmak gerekir.
Senin beni unutmuş olmana katlanamıyorum."
Ateşe yaktı beni ey gözleri ela sen!
Eyledim en sonunda dertlere müptela sen.
Dumanlar kaplamışken dağlar gibi başımı,
Az diyorsun çektiğim acılara hâlâ sen!