Eğer hakikat daha yalın ve anlaşılabilir bir form içinde olsaydı, onun vekili ya da temsilcisi olarak bunca zamandır işgal ettiği, ama tam da bu şekilde onun için açık tuttuğu konumdan dini alaşağı ederdi elbette. İşte o zaman din vazifesini yerine getirmiş ve ömrünü tamamlamış olacaktır; o zaman olgunlaşmasına önayak olduğu insan soyunun kendisinden uzaklaşmasına ses çıkarmayabilir, kendisi de huzur içinde son nefesini verebilir; bu dinin rahat, ıstırapsız ölümü olacaktır.
Bu dünyada seni ezmek ya da sömürmek yetisinden yoksun, senin özgür olmanı gerçekten isteyen, yani içinde gerçek ve içtenlikli bir istek duyan kadınların ve erkeklerin de yaşadığını anlayamazsın. Bu kadın ve erkeklerden hoşlanmazsın, çünkü onlar sana yabancıdır. Onlar yalın ve dolaysız insanlardır; sana göre taktik neyse, onlara göre hakikat odur. Sana küçümsemeyle değil, insanların yazgısı karşısında duydukları acıyla bakarlar; bakar, ve içini görürler.
"Gerçek olan gecedir. Çünkü gece, uzaydır. Bu yüzden yıldızlar bize görünür hâle gelirler. Hayatta da böyledir, hakikat, geceleri daha çıplak, yalın ve teklifsizdir."
Hakikatin önemsizleşmesi siyasetinde inandırma ya da ikna sürecinde, dinleyicilerin zihinlerine hitap etmek yerine, kalplere hitap etmek söz konusudur. Doğrudan duyguları harekete geçiren yüce kavramlar olarak "şehitlik", "kutsallık", "din", "milliyetçilik"; korku kavramları olarak "terör", "savaş", "ekonomik kriz"; öfke ve nefret kavramları olarak "şer odakları", "ülkeyi ele geçirmeye çalışan kötüler", "gizli gündemleri olan dış güçler", "kıskanan ve kuyu kazan ötekiler"; hüzün kavramları olarak da "tarih boyunca uğranılan haksızlıklar", "yaşanan mağduriyetler" ve daha birçok benzeri yaklaşım, hakikatin önemsizleşmesinin temel başvuru araçlarıdır. Batı'da, hakikat için ısrarcı olan Aydınlanmacı mirası gölgeleyen hakikatin önemsizleşmesi tehdidi, siyasi karar almanın yalnızca bir parametresi olan duygusal bağı, siyasi rekabetin temel ölçütü haline getirmiştir. Eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair'in
yakın zaman önce hakikatin önemsizleşmesi siyaseti için ifade ettiği üzere, "bunu kullananlar ve onların izleyicileri için akıl ve hakikat gerçek bir irkilme, kanıt ise bir dikkat dağıtıcıdır.
Onlar için önemli olan tek şey söyledikleri ve vaat ettiklerinin duygusal etkisi"dir.
Gerçek olan gecedir. Çünkü gece uzaydır. Bu yüzden yıldızlar bize görünür hale gelirler. Hayatta da böyledir, hakikat, geceleri daha çıplak, yalın ve teklifsizdir.
Postmodern bir ortamda hakikat artık yitmiştir ve önemli olan hakikate ulaşmak değil daha estetik olana ulaşmaktır. Siyaset dil oyunlarına dönüşmüş, sanat ile piyasa birbiriyle örtüşmüş... Gerçeğin temsil edilmediğinin düşünüldüğü bir ortamda artık temsillerin temsili yapılmaktadır ve her şey birer göstergeye dönüşmüştür. Her şey bir göstergedir fakat gösterilenin kendisi ortadan kalkmıştır.
Bir ifadenin, sözün hakikat olabilmesi için bir yargı taşıması gerekir. Örneğin tek başına “beyaz” sözcüğü ya da tek başına “kar” sözcüğü bir yargı taşımaz. Beyaz gerçek, kar gerçek, “beyaz kar” ise hakikattir.
İnsan yaratıcısına bir söz vermiş, bu söz kulluktur. Kulluğu imtihan dünyasında yürüten yegâne şey ise eylemdir. Tıpkı yazı gibi eylem de durgun sularda kokuşur. İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız, diyor Hazreti Ömer. Yalın, sahih ve apaçık bir hakikat!
"Gerçek olan gecedir. Çünkü gece, uzaydır. Bu yüzden yıldızlar bize görünür håle gelirler. Hayatta da böyledir, hakikat, geceleri daha çıplak, yalın ve teklifsizdir."