Ben de susuyorum şimdi geride benimle kalan ne varsa. Yarım kalmış aşka, yarınlara ertelenmiş sevdaya ve bir daha asla yaşanmayacak olan mutluluklara...
Uzunca bir -ara- vermek gerek
yarım kalan ne varsa tamamlama savaşından kaçıp
kaybetmek gerek artık
anladım kazanmak bize ayıp.
Uzun bir yola çıkmak gerek hazırlıksız,
üzerinde olması gereken ne varsa bavula koymak gerek
bavulu kapı ağzına...
Bir evin balkonuna taşınmak gerek
kirli çamaşırları asarken,
kırmızı ışıkta bekleyen kadınları süzüp,
düşüp ölmek gerek baş üstü aşağı.
Kalbin dudağı yok sevgilim
seni yüreğinden öperken dudaklarım parçalandı benim...
kan yuttum kan!
dilim damağım kurudu avazına ulaşamadığım her gün
sen yoktun uzun bi -ara-
Düşmeden yere tutunmak gerek,
saçları küt kesilmiş bütün beyaz tenli
kadınların boynuna...
Esmer olsa ne alâ!
"En baştan yanlış başlayan şeyler kendini doğruya doğru itmiyordu. Yanlışlar bir başka yanlışları da beraberinde getiriyordu. Sanki sözleşmiş gibi yarım kalan ne varsa yerine yeni yarım kalmışları bırakıp da gidiyordu."
Bütün yarım kalan, yaşanmasına izin verilmeyen iyi kötü ne varsa her şey için kızdım. Aşkımın şiddetini görmemesine kızdım. Gördüyse bile bir tepki vermemesine kızdım.
Hayatımın adım adım çöküşüne, olmaya özendiğim her şeyin ağır ağır sulara gömülüşüne tanıklık ettim gizlice. Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü