Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
288 syf.
4/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Öncelikle kitap beklentilerimin altında bir kitaptı. İlber Hocamız' ın sürekli bir şeylerden şikayet ettiği bir kitap olmuş. Özellikle Türk milletinden aşırı şikayetçi bir insan. Sürekli eskileri övmüş. Kendisinin bir İtalya hayranı olduğunu bu kitapla öğrenmiş oldum . Yabancılara da aşırı bir hayranlığı var. Kitabı okurken bunaldım gerçekten. İlber Hoca kitapta dil öğrenme işinin çok önemli olduğunu sürekli vurgulamış. Yurtdışına mutlaka çıkılmasını tavsiye etmiş. Gezilecek yerler hakkında güzel bilgiler verilmiş.Lakin bu ekonomide gerçekten hayal bir şey benim için bu kitap. Yani realist olmak istersek kitap pratiğe tam dökülebilecek tarzda bir kitap olmamış. Teorik tarzda güzel diyebiliriz. Kendisi operaya, edebiyata, sanata, sinemaya, tarihe önem veren gerçekten önemli bir insan. Ömrüne çok şey sığdırmış gerçekten takdir edilesi. İnsanlar çoğu zaman fikirlerine saygı duymadığı için terk etmek zorunda kaldığı yerler olmuş. Bende olsam bende öyle yapardım. Akademik hayatı hakkında bir şey söyleyemem ama kişisel olarak gerçekten bir kibir içerisinde gibi gördüm. Yaşlılığında etkisiyle daha bariz görülüyor. Atatürk hakkındaki düşüncelerini de sevdim. Bazı görüşleri gerçekten dar perspektifte bakıyor. Örneğin: insan 15 yaşından sonra bir şeyi öğrense de tam anlamıyla öğrenemez diye bir düşüncesi var. İnsan her yaşta her şeyi öğrenebilir yeter ki istesin. Yaşa oranla biraz daha uzun sürede öğrenebilir lakin yine de öğrenir. O yüzden bu düşüncesine katılmıyorum. Peki kitabı beğendim mi? Maalesef pek memnun olamadım. Kendisi çok değerli bir insan ama kendisine bu kitabı yakıştıramadım maalesef.
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?İlber Ortaylı · Kronik Kitap · 202055,1bin okunma
Neydi hayat şu kâinatın yaşadığının önünde... Bir an, belki de bir an içindeki bir an kadar kısa. Neden uzun gelir insan oğluna hayat? Neden an dediğimiz o zaman diliminde yaşamaz ki kendini? Geçmişten bu güne bakarsan hep görürsün hayaller ve hedefler koyarak mutsuz yaşayan nice insanı. Nice gözleri açık gidenler var bu hayattan ve sormak lazım onlara gerçekten varsa diğer Dünya'da, "Sen ne anladın onca bekleme içinde kendi hayatından?". Eminim ki verecekleri tek cevap sadece " Hiç" olacaktır. İnsan yaşamalı bu hayatı ruhumdaki ruhum. İnsan hissettiği için insan ise eğer, yaşamalı en derinine kadar bu an'ı, bu hayatı. Hiç ölmeyecekmiş gibi sevebiliyor ise, hiç ölmeyecek kadar uzun hedefler ve hayaller kurabiliyor ise, o zaman da her an ölecekmiş gibi yaşamalı içinde ne varsa. Bu günün sabahını düşün! Düşün sen gözlerini açabilmiş iken ne kadar çok açamayanların da olduğunu. Bunların çoğu yaşlı ve çoğu da çocuk. Yaşa ruhum. Yaşa kendini, sevgini, aşkını, hayatını, kendini yaşa. Almak istediğin ne varsa gelmesini beklemeden yaşa. Onu tut bırakma ve al. Ne diyor Ali Şeriati; Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir. Dışarda yangın var ruhum. Ve ben seni asla içine kapanmaya davet etmem. Gel savaşalım diyorum. Bu güne kadar bizden alınan ne varsa onu gerekirse koparıp alalım. Başaralım, kazanalım. An dediğimiz şeyin hakkını verelim. Hakkını verelim bu savaşın, kendimizle savaşın... Yalnız Bir Yolcu
Reklam
Beylik sözler etmene gerek yok. Edebinle yaşa bu hayatı kafi.
gerçekten istediğin hayatı mı yaşıyorsun yoksa onların istedikle­rini mi? ne kadar dinliyorsun içindeki sesi? “sus!” mu diyorsun düşüncelerine, öldürüyor musun onları? yoksa doya doya nefes almalarına izin mi veriyorsun? kurduğun hayalinin gerçekleşmesi için mi uğraşıyorsun, yoksa “sen bunu yap.” dedikleri bir hayalin peşinde misin? birini unutmak için başka birini kullanarak, onu sevmeye mi çalışıyorsun? yoksa gerçekten iliklerine kadar sevdiğin biriyle misin? cevap ver... ben değil ama “kendin” senden cevap bekliyor. hep başkalarını suçluyorsun. anlamıyorlar. sana “bir” hayat verildi ve “bir” gün gülerek hatırlanan, bu dünyadan geçip gidenlerden “biri” olacaksın sadece, ne yarın ölecekmişsin gibi ne de uzun yılların varmış gibi yaşa. kendine iyi bak.
Ne Kadar Yaşarsan Yaşa Sonunda Ölüm Var .
😥😥😥😥😥😥😥😥😥😥 Bu Hayatı Öyle Bir Yaşaki Öldüğünde Herkes Seni Arar Olsun . Yer Arasın Gök Arasın . Hep Yaptığın Bütün Güzelliklerin Anılsın Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var Ölüm Var 😥😥😥😥😥😥😥😥😥
Ahlak filozofu Sokrates, 51 kişilik jüri önünde yargılanıyor ve idam kararı verilip, baldıran zehiri ile öldürülüyor. Öldürülmeden önce sevenleri, "Seni hapishaneden kaçıralım." diyorlar. "Bu ahlaksızlıktır! " diyor ve kabul etmiyor. "Uyduruk sözlere başvurursan jüri seni affedebilir. " diyenlere de itiraz ediyor ünlü filozof. Tarihe geçen savunmasında, idam kararı veren jüriye şunları söylüyor: "Ölümden korkulmaz çünkü ölümün çaresi var. Ölürsün, kurtulursun.. Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur. Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle birlikte gelecektir! " Bugün, 2.500 yıl geçmesine rağmen, Sokrates'in ismini bilmeyen yok yeryüzünde. Peki, onu idam ettiren jüri heyetinin isimlerini bilen var mı? Yok! "Şu hayatı öyle bir yaşa ki, Kapanışta kendini alkışlayabilesin... "
Reklam
6.cilt
Cihadın bütün ibadet ve hayırların üstünde kabul edilmesinin sebebi, dinin ve dünyanın düzeninin ona bağlı oluşu, İslâm'ı yeryüzüne yayma ve insanları Allah'ın dinine davet etme faaliyetinin cihad kabul edilmesindendir. Bu inanç, hangi yaşa gelmiş olurlarsa olsunlar, sahâbîleri hayatları boyunca cihaddan geri kalmama şuuruna kavuşturdu.
Kadın Korsanlar
Lâtif cinsten korsanlardan söz edilmeyegörsün, korsan kılı­ğına girmiş olmalarına karşın ev kadını oldukları bir bakışta anlaşılan hanımların kartondan tuzlu deryalarda tepindik­leri küflenmiş bir müzikal komedinin mahalle tiyatroların­dan birindeki içler acısı sahnelenişi akla gelir hemen. Ama bakmayın siz, gerçek kadın korsanlar da geçmiştir bu
160 syf.
8/10 puan verdi
Dr. Moreau ve Kapitalizm Üzerine
Okuduğum ilk ingilizce kitap olması üzerinde daha derin araştırmalar yapmamı gerektirse de, Dr. Moreau'nun Adası'nın distopik bir eser olduğunu söylemeliyim. Prendick'in bir gemi kazasından sağ kurtulduktan sonra yaptığı veya gördüğü vahşi deneyleri, günümüzde insanlar üzerinde denenen ve çeşitli kimyasallara benzetiyorum. Söz konusu çeşitli kimyasallar veya bize iyi geldiği söylenerek reçete edilen ancak belirli bir süre sonra kullandıktan sonra bize onarılamaz hasarlar oluşturan "antidepresanlar" ile genetiği değiştirilmiş milyarlarca besin.. Birilerini daha zengin etmek için çalışıyor, hayatı kaçırıyor, onları daha zengin ederken cebimize az para girse kendimizi "zengin" hissediyoruz. Hayvanların insanlaştırıldığı, insanların hayvanlaştırıldığı ve tüketime alıştırıldığı, birbirine yabancılaştırıldığı ve toplumdan koparılışın bu denli hızlı olduğu hakikati size yabancı geliyor mu? Dr Moreau'ya gelince.. İnsanın doğasının bazı durumlarda ne kadar tehlikeli olabileceğini, bilim adı altında yapılan bazı deneylerin canlıları nasıl mahvedebildiğini gergin atmosferiyle tasvir edebilmeyi başarmış. Olay sade bir dille işlenmiş, sembolizasyonla ve mesajlar, kitabın erken dönem bilimkurgu eseri olmasına karşın oldukça yeterli. --post-antroposentrik değilim-- “Dört ayak üstünde yürümeyeceksin; Yasa böyle buyurur. Biz İnsan değil miyiz?”
H. G. Wells
H. G. Wells
The Island of Dr Moreau
The Island of Dr MoreauH. G. Wells · Alma Books · 07,6bin okunma
Bende bir tevazu hastalığı varmış bir aydınlanma yaşadım. Ama atalarımızın hakkını vermek lazım ki fazla tevazunun sonu da vasat insandan akıl dinlemeye çıkıyor. Bunun üniversitede ortaya çıktığını düşünüyorum. İnsan belli bir standartın üstünde yetiştirilince ve başka türlüsünü bilmeyince dışlanabiliyor. Özellikle maddi durumu iyi olan kişiler
Reklam
Yaşlılık
Yaşlılık Erik Erikson'un dile getirdiği gibi, "hayatın bütünlüğünün kavrandığı bir durak"tır ve insan oradan biriktirdiği bilgelikle hayatı seyredebilir. Doğu veya İslam kültürlerinde yaşlılığın bilgelikle bir tutulması, "ak sakallı ihtiyar" ların her zaman bir hürmet nesnesi olması, önemli hakikatlerin onların dilinden aktarılması, bu kültürde yaşa verilen değeri gösteriyor.
Ormana gittim çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyorum! yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak için. ve ecel geldiğinde fark etmemek için yaşamamış olduğumu.' Kısa bir ara verdi. Bu şiir e.e. Cummings'ten: Düşler âlemine dal yoksa bir slogan seni de deviriverir (onların kökleridir ağaçlar ve rüzgar da rüzgardır) Yüregine güven denizler tutuşsa da (ve aşkla yaşa yıldızlar geri çekilse de) Geçmişi onurlandır ama geleceği Kucakla (ve dans ederek bu düğünde unutuver ölümü) İtibar etme bir dünyaya hain ve kahramanlarla dolu olan (çünkü tanrı kızları sever bir de yarını ve toprağı)
Sayfa 124
Ey dost! Bu varlık sırrını çözeceğim diye ne yorulup duruyorsun? Neden boş düşüncelerle gönlünü üzüyorsun? Neşeli yaşa ve hayatı bu neşe içinde geçir; çünkü, bu varlık yaratıldığı zaman, herhalde sana danışan olmadı.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.