Türk Efsaneleri
Kim demiş Türkler denizci bir ulus değil diye!
İnsanlığın ikinci atası Nuh Türk olup insanlığı gemisi ile Anadolu'da kurtardı.
Son Türk efsanesini canlı ölüler ibreti ile mahşer tufanı efsanesi olarak yaşıyoruz.
Yaşananlar yaşandı, yaşanacaklar yaşanacak.
Yaşadıklarınıza bir anlam veremiyorsanız, ilmi bir mana ile
"Deniz o kadar durgun o kadar durgundu ki, karıncalar su içerdi..."
Bir Karadeniz balıkçı deyiminden almış adını kitap. Ada hikayesi, rızkın deniz olması böyle bir isimle taclanmış. Etkileyici.
Ada serisinin ikinci kitabı bu.
Hikayeye yeni katılan yeni karakterler var. Karadenizli Nişancı Veli, Girit göçmeni Musa Kazım Ağaefendi ile
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
"Gerçek cennetler kaybettiklerimizdir," demiş Proust. Bir koku bizi çocukluğun ego nedir bilmez, saf ve masum zamanlarına alır götürür. İnsan güzellikle yaşar. Güzelliğin bizi alıp götürmesine izin verelim. Gü- zel görelim, güzel konuşalım, güzeli arayalım. Güzelin bendeleri olalım. Ola ki yaralı ruhlarımız teselli bulur.
güzel, görkemli, kanatlı düşüncelerini söylüyordu, insanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale
dini bütün Müslüman bir adam, buna çok öfkelenmiş, bağırmış, bağırtısından, öfkesinden taşlar sallanmış, toprak çatlamış, ben, demiş, hiçbir Müslümanın ölüsünü açıkta bırakıp kurda kuşa yem edemem. Orduyu ikiye ayırmış bundan sonra, yarısı kuyu kazıyor, yarısı da çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın kız demeyip Müslümanları doğruyormuş. Murat Paşa elhamdülillah Müslüman adam, dini bütün adam, o savaşta, tepeden tırnağa kana batmış çıkmışken bile bir kerecik olsun namazını kazaya bırakmamış Murat Paşa öyle dini bütün bir Müslümanmış ki bir kuyuya kadını erkeği bir arada gömdürmezmiş. Müslümanlıkta kadınla erkeğin bir arada, üst üste yatması var mı?"
"İşte dini bütün Murat Paşamız da doğradığı Müslümanların bebelerini ayrı bir kuyuya, çocuklarını, kızlarını, kadınlarını, yaşlılarını, gençlerini de ayrı ayrı kuyulara gömdürmüş.
Yıllar önce sosyal demokrat bir politikacı bir gün Yaşar Kemal'e milletvekilliği önermiş.
"Gelin" demiş, "sizi önce milletvekili, sonra da kültür bakanı yapalım!"
Yaşar Kemal "iyi ama bu halk beni seçmez, oy vermez!" diye cevaplamış politikacıyı.
İyice şaşıran adam "Neden?" diye sormuş.
Yaşar Kemal "Ben bu halkı hiçbir kötülük yapmadım ki beni seçsinler" demiş. "Onları ne sömürdüm, ne hakaret ettim, ne ekmekleriyle oynadım, ne geleceklerini kararttım. Bana niye oy versinler ki?"
Yaşar Kemal, elbette çocukluktan beri ismini duyduğumuz efsanevi bir yazar. Fakat benim bu güne kadar elime almak nasip olmamıştı. Geç kalıp kalmadığım muhabbetini yapmayacağım. Sonuçta zaman bir illüzyondur. Şu anki aklınız ile şu an vardır. Tüm hayat bu ikisinin çekişmeleri üzerine konuludur.
Yaşar Kemal ise, yine konudan devam edelim, zaman
| Serinin son kitabı olan İnce Memed 4 eserinin yorumu ile merhaba. Koskoca bir seriyi bitirdiğim için hem mutlu, seriden ayrıldığım için de hüzünlüyüm. Bu iki duyguyu beraberinde yaşamak güzel ama yine de buruk bir tadı var..
| İnce Memed bizlere kısaca anadolunun her bir karışını, insanıyla beraber köy ve kasaba arasındaki farkı ilmek ilmek
Sabahattin Ali'nin öğretmen okulundan mezuniyeti sonrası Almanya'ya eğitim için gönderilmesiyle başlıyor hikaye. Burada geçirdiği süre boyunca siyasi, kültürel & sosyal birçok yeni şeyle karşılaşmış, 21 yaş itibariyle kaleminin de gücünün farkına vararak bazen hırsla bazen kibirle bazen de alayla yazmaya daha cesur devam etmiş.
İlk
"Köroğludur ki, delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu, bize bu dünyada iş kalmadı, demiş, kıratı salivermiş, kendisi de gitmiş kırk ölmezlere karışmış."
Ben ne bileyim kızım, dedi, hep böyle söylüyorlar. Deli Durdudan sonra Memedin adı söyleniyor. Ünü sardı dört bir yanı. İnce Memed diyorlar da bir daha demiyorlar. Ben ne biliyim kızım? Ben de elin yalancısıyım. Abdi gavuru Memedi böyle duyunca, bir ay kadar evinin yöresine her gece dört beş tane nöbetçi koydu. Köylüler diyor ki, dışarda beş tane silahlı nöbetçi beklerken, içerde gene korkuyor, sabahlara dek gözlerine uyku girmiyormuş. Evin içinde dolanıp duruyormuş. Sonra, evine Asım Çavuş gelmiş, İnce Memedi takip ettiğini söylemiş. Bu dağlar, İnce Memed gibi bir eşkıya daha görmedi, demiş. O olmasaydı, ben Deli Durdu çetesini darmadağın ederdim, demiş. Bunun üstüne, Abdi Ağa başını aldı, köyden gitti. Kimi diyor ki kasabada oturuyor, kimi diyor ki aşağı Çukurova köylüklerine inmiş. Kimi de Ankaraya, büyük hükümete kaçmış diyor. Yani Abdi Ağa Memedden kendisini saklıyor. Ben de Abdi Ağa köyde yokken gül kızıma gideyim, dedim. Yaa gül kızım işte böyle...'
Bunları anlatırken yüzü rahat, gülümser gibiydi. Bitirince, yüzü yemyeşil, ölü yeşiline kesti. Boğulur gibi bir hal aldı. Memedin eşkıya oluşuna Iraz da, Hatçe de sevinmişti. Göz göze geldiler. Gözleri konuştu.