Ameliyat
Başasistan Meggie, yeni çıkmış olduğu art arda iki kroner baypas ameliyatının yorgunluğunu taşıyordu. Dördüncü ameliyatın raporunu gösterdiğimde yumruğunu vurup isyan etmesini bekliyordum. Böyle yapacağına muzip bir gülümseme ile bana baktı: "Frank, yaşasın bir ameliyat daha yapacağız Oh zevke bak! Bu işi sevmek lazım!" dedi. Enerjisine şaşarak, değişiklik olsun diye arada bir de bovling oynasa iyi olur diye düşündüm.
Feda
Bu aralık gecesinde Stock’un kaderi galiba belirlenmiş oldu. Sabah, Stock, Baudin ve birkaç yüz işçi, “Silâhlara! Barikatlara! Yaşasın Anayasa!” çığlıklarıyla nöbetçileri silâhsızlandırıp barikat kurmaya koştular. El konulan birkaç araba, sokakta barikat kurmak için yetersizdi. Bir süre sonra da ayaklananları ‘yatıştırmak’ için askerler geldi. Mücadele etmenin hiçbir işe yaramadığını gören bazı eylemciler, çatışmayı beklemeden gitmeye hazırlandılar. Baudin ve Stock, ne kadar uğraştılarsa da kalmaları için onları ikna edemediler. “Bunlar barikat değil, elek. Sadece birkaç franklık günlüğümüzü korumak için ölmek istemiyoruz,” dedi zayıf bir terzi ve tüfeğini attı. Bu arada bir bölük asker işçilere doğru yürüdü. “Durun, kardeşler! Bir parça ekmek için nasıl ölündüğünü göreceksiniz,” diye bağırdı çaresizlik içinde Baudin ve barikatın üzerine çıktı. Sağır edici bir silâh sesi duyuldu. Kafasına isabet eden üç kurşunla, Baudin cansız bir halde Stock’un kucağına düştü. ‘Dağ Partisi’ işçilerin saygısını kazanan, kararlı, en dürüst üyelerinden birinin ölüm haberi, bir anda işçi mahallelerini dolaştı: Haber, bir kıvılcım etkisi yaratarak kenti canlandırmayı başarmıştı. Her taraf kaynıyordu. Kısa bir sürede, yeni iktidara karşı yeni isyan odakları ortaya çıktı. Evlerin duvarları, halkı, iktidarı zorbalıkla ele geçiren adamla mücadele etmeye çağıran, elyazısı bildirilerle örtüldü.
Sayfa 425Kitabı okudu
Reklam
yaşasın uygar toplumumum ve onun pek kıymetli vahşileri
Kantçı ahlak yasasını çözümlerken Hegel, öncelikle genel olarak arzulanır olduğunu kabul edilmesini ahlak kuralının haklı çıkarılması olarak kabul etmenin yanlış olduğuna işaret etti. Her davranış için genel bir zemin bulmanın, hatta her davranışı görevin saygınlığına yükseltmenin mümkün olduğunu gösterdi. Ve gerçekten hepimiz de biliyoruz ki yalnızca vahşiler görev duygusu nedeniyle bizim bilincimizin isyan ettiği bazı eylemler sergilerler (çocukların öldürülmesi, kan davası); uygar toplumlar bile pek çoğumuzun mutlak suretle aykırı olarak göreceği bazı eylemleri genel yasa olarak kabul ederler. (Ölüm cezası, emeğin sömürülmesi, sınıf eşitsizlikleri vs.)
Sayfa 251 - Öteki Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Mezopotamik isyan.
Ölen bebeyi, kefensiz gömülen bebeyi mezarından çıkar, çek fotoğrafını kapanmış gözkapaklarının, erimiş dudaklarının, şişmiş karnının, yolla... Fotoğraf demek uygarlık demek. Tüm uygarlıkların üstüne sıçtığım burda, bu uygar aygıtı al, bul buluştur, içine filmini yerleştir, objektifini ayarla, karanlık odaya gir, binlerce metrekarelik fotoğraflar bas, siyah-beyaz, binlerce metrekare büyüklüğünde, kesilip yan yana yapıştırıldığında, zavallı bir insanlık freskini oluşturacak olan fotoğrafları yolla, yalnız sana bunu öneren sevgiline değil, tüm tanıdıklarına, tüm insanlara, uygarlığın ortasında yaşayan tüm insanlığa yolla ki, duvarlarını bu güzel görünümle, bu çağdaş freskle kaplasınlar ve içinde bulundukları durum için Tanrılarına yatıp kalkıp şükretsinler, adaklar sunsunlar. Yaşasın fotoğraf! Yaşasın bana bunları yazdıran sevgilim! Yaşasın içine sıçtığım uygarlıklar! Onlar için yaşasın!..
Sayfa 80 - Sel Yayınları, 19. basımKitabı okudu
" Ritüeller ülkesi" olduğumuza katılıyordum. Hep ...mis gibi, rencide olmuş gibi, bıçak kemiğe dayanmış gibi, isyan edermiş gibi, inanırmış gibi, hatta eğlenirmis gibi yaptığımız doğruydu. Kim daha iyi ...miş gibi yaparsa o kazanıyordu.
Bir de «kanunu-esâsî» kelimesi vardı ama, halk ve hele çocuklar arasında, bun u pek anlayan ve tuta n yoktu Esasen bütün diğer kelimeleri de ne anlayan, ne de anlatan olduğu için, onlara herkes dilediği gibi mana veriyordu, Türkler, Bulgarlar, Rumlar bu manalar ı diledikleri: gibi kendi taraflarına çekiyorlardı. Köşe başlarında türeyen hatiplerden her biri bir kürsü veya bir taş üstün e çıkıp da «Yaşasın hürriyet! yaşasın adalet!» dediği zama n bunu söyleyen ister Türk, ister Ru m veya Bulgar olsun, herkes etrafını alıyordu. Kalabalıklar alabildiğine «yaşasın!» diye bağırıyor, alkışlıyorlardı. Fakat bu olan şeylerin manası biz Türklere sorulsa, me selâ benim mahalle halkına anlattığım gibi şu demekti ki: Osmanlı devletine Düveli muazzama artık karışmayacaktı. Dağlardan, kırlardan çetecilik kalkacaktı. Hiç bir yerde artık isyan olmayacaktı. Hatta iş bununla da kalmayacaktı. Girit, Kafkas, Bosna-Herse k geri alınacaktı! Bulgar prensi ile Karadağ kralı bize vergi vereceklerdi. Hudutlar tekrar Tuna'ya varacaktık
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.