“Karıcığım,
“Kol saatim bozuldu. Ben de mekanizmayı çıkardım ve çerçevenin içine sizin resimlerinizi koydum. Şimdi saate bakmıyorum, çünkü saat mefhumunu zaten yavaş yavaş kaybetmekteyim, saate bakmıyorum, bileğimde senin mini mini başına bakıyorum.”
Nazım Hikmet: Portreler
Nâzım, Piraye’ye yazdığı bir şiirinde şöyle der:
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım…
Francis Bacon der ki: "Sanat, tabiata iIave ediImiş insandır."
☀
Geçmişten bugüne, ifadenin en düşsel biçimi sanat.
Benim nefes alma, kendini dinleme ve kendini var etme yerim oldu her zaman.
Sanata dair ne okusam, ne öğrensem ve yeteneklerim izin verdiğince ne üretsem az geliyor. Sanatla ilgili bitmez bir açlık, sonsuz bir merak içindeyim.
Ve biliyorum ki ucundan kıyısından bile olsa hayatına sanatın değdiği kim varsa, artık o kişi için çok şey değişmiştir.
☀
Dünya Sanat Günü kutlu olsun.
Yaşamak” sözcüğüne çok geniş anlam verirsek “Her sanatçı yaşadığını yazar” diye-biliriz. Düşünmek, düş kurmak, okumak, başkalarının yaşadığından etkiler almak da yaşamaktır çünkü. Şapkanın içinden sözcükler çekmenin bile bir gerçek iş olduğu, yaşamakla sıkı bir ilgisi bulunduğu söylenebilir. Düşüncenin anlamlarla oynayışı ön-lenebilecek bir şey değil
William Shakespeare ' in sone çevirilerini çok aşırı bulur ve der ki: "Açıkça görülüyor ki, Can Yücel en yakın olduğu zaman bile Shakespeare’in dediğini demiyor; ama en uzak olduğu zaman bile onun anlattığını anlatıyor."
''Anneni daha sık görmeni istiyorum. Bak, bir daha tekrar edeyim, şahsen benim üstümde, iyi kötü bazı eserler verebildimse onların üstünde annenin selim zevkinin, dürüst aklının, pırıl pırıl karakterinin çok ama çok tesiri olmuştur. Sanat eserinin halisini sahtesinden ayırdetmekte onun kadar becerikli ikinci bir insana daha rastlamadım dersem inan. Bundan dolayı yazdığın her şeyi mutlaka ona oku. Hatta hikâye, şiir vesair tarzlarda yapmayı düşündüğün yenilikler varsa bunları ilkönce onunla münakaşa et. Şunu bil ki, o her hususta, yalnız sanatta değil, her hususta sana en doğru, en iyi ve en soyluyu gösterebilecek biricik insandır.''
*
(Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar) (Sayfa: 9)
*
Fotoğraf: Nâzım Hikmet, sağlık nedenleriyle cezasını 6 ay erteletip, 1939 haziranında Erenköy’e geldiği günlerde, Memet Fuat’ la..
*
''..hiç kimseden gizleyecek hiçbir şeyimiz olmadığı için: öyle ya, birbirimizi ne kadar sevdiğimizi, yetmiş yaşında ihtiyarlar olduğumuz zaman da bu sevginin aynı berraklık, aynı vefa, aynı temizlik ve derinlikle devam edeceğini, mütemadiyen maddi sıkıntı çektiğimizi, yediğimiz ekmeği büyük emek ve eziyet pahası elde edebildiğimizi, oğlumuzun hasta olduğunu, yani bütün saadet ve felaketlerimizi, bunların hiçbiri utanılacak şeyler olmadığı için, kimseden saklamaya, gizlemeye lüzum görmeyiz, hayatımız berrak bir su gibidir, onu merak edenler üstüne eğilirlerse dibini görebilirler. Uzun lafın kısası, beni mektuplarından, yüreğinin sesinden mahrum etme.''
*
Nâzım Hikmet (5.7.1946) (Sayfa: 7)
*
Kapımın önünde üç selvi vardı.
Üç selvi.
Selviler rüzgarda sallanırdı.
Üç selvi.
Kökleri yerde, başları yıldızlarda
üç selvi.
Selviler sallanırlardı rüzgarda
Üç selvi
Bir gece düşman bastı evi.
Üç selvi.
Yatağımda öldürüldüm ben.
Üç selvi
Kesildi selviler köklerinden
Üç selvi
Artık ne kökleri yerde, başları yıldızlarda
üç selvi
Selviler sallanmıyorlar rüzgarda
Üç selvi.
Mermer bir ocakta parçalanmış yatıyor
üç selvi.
Kanlı bir baltayı aydınlatıyor
üç selvi.
1933
Seçme Şiirler,