Toplumun esnaf kesimi ve yaşlı nesil; yeni neslin, öğrenci kesiminin, tahsil görmüş kimselerin tamamına aynı gözle bakar. Genellikle de din ve toplum adına konuşanlar da bu yalancı, hissî ve gülünç hatayı doğrular, zengin ve yaşlı kesimin hesabına gelecek şekilde konuşurlar. Zira onların işine yarayan şey o beyefendidedir; beyefendinin öğrenci olan oğlunda değil. Kalkıp da lafı eveleyip gevelemeden, saf, sade ve açık bir şekilde şunu diyemiyorlar: Beyefendi! Uzmansınız, muhteremsiniz, değerlisiniz, manevî bir şahsiyetsiniz ama tahsilli değilsiniz, okuryazar değilsiniz. Başımız gözümüz üstünde yeriniz var, ama cahilsiniz. Daha düne kadar altını ıslatan bu bacak kadar kızınız ve oğlunuz, bugün hacı amcaları, teyzeleri ve nineleri olan sizlerden daha bilgililer. Yürümeyi ve konuşmayı onlara sizin öğrettiğiniz doğrudur, ancak şimdi ilmî konuları ve toplumsal cenahları sizden daha iyi teşhis ediyorlar. Nice zorluklara katlanarak bu çocuğa namazı, dinin şartlarını, tahareti, necaseti, abdesti ve guslü, kısacası her şeyi! öğrettiğiniz doğrudur. Fakat o şimdi öyle şeyler okumakta, kavramakta, düşünmekte, istemekte, eleştirmekte ve öyle şeylere itiraz etmektedir ki; ne sen ne de yedi sülalen bunun kokusunu dahi anlayamazsınız! O bugün J. P. Sartre'ı, Marks'ı ve Brecht'i okuyor. Onun bu çağda zihninde yer eden düşünce ve fikirlere cevap verecek, problemlerini çözecek neyiniz var sizin? Siz ona ne verebilirsiniz?