Ahmet Günbay Yıldız'ın okuduğum ilk kitabı. Bir yeşilçam dramı tadında geçen köy romanı. Ahlaki yozlaşma, kan davaları ve bütün bunlara meydan okuyan bir genç: öğretmen olup köyüne gelen Dikçe Mehmet. Daha çok muhafazakar kesime hitap eden, İslam ahlakı konu edinilerek yazılmış bir eser.
Yanık BuğdaylarAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 20183,798 okunma
AŞK MAHKUMU
Onu ilk kez gördüğümde kanadı kırık bir kelebeğe benzetmiştim. Uçmaya çalışan ama uçarken de acısını içinde yaşayan bir kelebeğe… Sanki acısını kabullenmiş gibiydi. Güçlü görünmeye çalışıyordu. Ama bu konuda pek de başarılı değildi.
Ortak bir arkadaşımızın evinde verdiği doğum günü kutlamasında karşılaşmıştık. Dikkat çekici bir
Ayşe Kulin’in her zamanki akıcı dili sayesinde hizla okunan ve “maalesef” ki “Yeşilçam” filmleri tadında olan bir kitap.
“Gizli Anların Yolcusu”nda, Bora’nın kendi hayatını yeniden kurması ve geçmişi silmesi üzerinde ilerlerken bu kitapta geçmişinin Bora’yı yerle bir ettiğini görüyoruz...
1977 yılına ait ilk baskısı okumanın keyfiyle yazıma başlıyorum. Sinemamızın Kemal Sunal gibi emektar isimleri dışında tamamen mide bulandırıcı yapımlarla rezil olduğu dönemde mesajlarını olduğu gibi veren, yüzü halka dönük bir sanatçının mücadelesinin yansımasıdır bu kitap. Kemal Sunal’ın tek farkı esprilerle ironi yaparak bu mesajları vermesi ve
"sᴇɴ ʙᴇɴɪᴍ ʜᴇʀ şᴇʏɪᴍ ᴏʟ, ʙᴇɴ ʜɪᴄ̧ ᴏʟᴍᴀʏᴀ ɢᴏ̈ɴᴜ̈ʟʟᴜ̈ʏᴜ̈ᴍ."
Dikkat dikkat, bu inceleme tüm seri hakkında olacaktır.
Evet sırayla gidelim. "Ötanazi Okulu" Maral Atmaca'nın 4 kitaplık, tamamlanmış bir gençlik serisi. Ben daha önce "Yaralasar"ı okumuştum ve şimdi de bu serisini okudum. Bu yüzden artık yazarın
Cengiz Aytmatov, Toprak Ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle bellenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi,
Seyyit Han (Toprağın Gelini 1968) filmi, hem Türk Sineması’nda, hem de Yılmaz Güney’in filmografisinde önemli bir yere sahiptir. Türk sineması açısından düşünüldüğünde, Seyyit Han, toplumcu sinema açısından bir eşik olduğu gibi, büyük bir sinemacının doğuşunu göstermesi ve dikkatleri üzerine çekmesi açısından üzerinde durulması gereken bir
Kıskanmak, ilk kez 1937 yılında ‘’Kıskançlık’’ adıyla Tan gazetesinde tefrika edilmiş. Daha sonra 1946 yılında Hilmi Kitabevi tarafından kitap olarak basılmış. 1994’ten 2020’ye kadar ise Oğlak Yayınları tarafından yayımlanmış. Yazarın yayın hakları geçen yıl Everest Yayınları’na geçmişti. Bu baskıda gazetede yapılan tefrika, 1946 baskısı ve son
Tam yağmurda okumalık bir kitap. Tam dokunaklı yeşilcam filmleri gibi hissetdirdi bana.
open.spotify.com/playlist/6pRDji...
Bu playlist ile çok güzel okunuyor. Kitapı okumadım adeta dramı yaşadım sanki. Bazı şeyler bana bile imkansız geldi, o kadar güzel bir şekilde dramı hissetdiriyor ki kitap.
Okuyun,okutturun!
Netoçka, Dostoyevski'nin tutuklanıp Sibirya'ya sürülmesi ve 10 yıl sonra döndüğünde tamamlamadığı "Roman Fragmanı."
Dostoyevski kendini ezdirmeyen, yetenekli ve iradesi güçlü bir kadın karakteri romanın pozitif baş kahramanı yaparak o güne dek Rus edebiyatında önemli bir adım atmış. Bu kadın sanata ve yüksek ahlaki değerlere bağlılıyla
Bordo Siyah yayınlarının çevirilerine dair duyduğum olumsuz yorumlar bu kitabı edinmeme engel olurdu. Fakat sahaf festivalinde dolaşan kız kardeşimin para yettirebildiği tek kitap olarak rafımıza dâhil olabildi. Kardeşimin bu fakirliği sayesinde hem bu naif hikâyeyi okuyabildim hem de bu kitap özelinde çevirinin temiz olduğunu fark ettim.
Yazarı ilk kez duydum. 18. yüzyılın aristokrat kesiminden birine uygun olarak hukuk eğitimi almış bir devlet memuru imiş. Oyunlarıyla meşhurmuş. Söz konusu roman ise - belki de kısa hikâye - sokakta keman çalarak geçinmeye çalışan ihtiyar bir adamı fark eden bir memurun merakıyla ortaya çıkıyor. İhtiyar adam, Jacop; saygın bir bürokratın oğlu ve babasının ona çizdiği hayat çizgisinde ilerleyemiyor, başarısız addediliyor ve kendisini huzurlu hissettiği kemanıyla kalıyor en nihayetinde. Baba ve diğer iki oğulun başına gelenler, kitabın sonu biraz Yeşilçam dramı havası yaratsa da Jacob'ı dinlemekten keyif aldım. Belki de kendi başarısızlıklarımı görmüşümdür. Bir keman sesi yok yarattığım ama yünlerimden gelen hışırtılardan bir yaratı çıkar mı bakalım.
Aşk nedir? Gerçek aşk uğruna neler yapılır, neler yapılmaz ya da gerçek aşk var mıdır? Zihnimizde canlandırdığımız hayallere bedenler yükleyip aşık olduğumuzu mu sanırız? Masumiyet Müzesi kitabını okuduğum zaman aklıma takılan sorular yukarıda yazdığım ve benzeri sorulardı. Bu eseri bir kaç başlık altında incelemek istiyorum;
1- Yazarın kalemi