"Varlığın sesini dinleyenlerin, neler konuştuğuna kulak kesilenlerin, kuşların dilini, içerdeki benin dilini öğrenenlerin hayata verdiği en doğrudan karşılıktır aşk. bu karşılıkta insan ben, sen ve o arasındaki ayrıştırıcı grameri aşarak birlik deneyiminde karar kılar. aşk ve aşkınlık kelimeleri arasında yalnızca bir ses benzerliği yok elbette. anlam ilişkisi var bu ikisi arasında. aşk gündelik hayat içinde kalıplanmış ben bilincinden geçerek bir vecd deneyimine dönüştüğünde, olup bitecek, yaşanacak olan her neyse artık aşkın bir alana ait olmuştur. gövdeyi, gündelik bakış açılarını, günübirlik duygulanımları, hayal oyunlarını, itibarî gramerin yükünü aşmışsınızdır artık. artık herşey laylâ'dır. her şey leylâ'yı gösteren bir aynadır."
"...Gençler artık hiçbir şey öğrenmek istemiyorlar, bilim geriliyor, tüm dünya tepetaklak olmuş, körler körleri yönetiyor ve onları uçuruma sürüklüyorlar, kuşlar daha uçmayı öğrenmeden yuvadan ayrılıyor, eşekler çalıyor, öküzler oynuyor."