Günaydın 1K.
Edit: Kimse yaptıklarımı yapmasın:) En çok da 1. Şık. Bu bir hayal. Yalnız hayal edin:)
Bu gün sizinle bir sırrımı paylaşmaya karar verdim. Ama yargılayacak olanlar yazmasın, yorumu kaldırırım.
Ölmeden önce yapmak istediklerim listesi var aklımda. Hiç bir yere kaydetmedim. Buraya yazacağım ki, her satrım gibi burada dursun.
"Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.”
HENRY DAVID THOREAU
Kitaba başlamadan önce, buraya yazılan üst sıralardaki incelemelerin hepsini okumakla meşgul oldum ve bu incelemelerin yazarları gerçekten çok iyi iş çıkarmışlar. Bazılarıysa şahane felsefik tahliller çıkarmış. Hepsini tebrik ediyorum.
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
Kitabı en sonunda bitirdim. İlk bölüm inceleme, ikinci bölüm ise bir öyküdür. Keyifli okumalar dilerim.
İlk Bölüm:
Maksim Gorki’nin bir eseri daha biter ve böylelikle onun gönlümde yükselişi tüm hızıyla devam eder. Bilemiyorum… Okuyacağım sürüyle kitap, tanışacağım onca yazar olacaktır lakin mümkün müdür? Gorki’nin samimiyetini, çocuksu ruhunu,
Her birey farklıdır.
Farklılıklar güzeldir.
Gidilecek yer aynı olsa bile herkes aynı yolu kullanmak zorunda değildir..
Dışarıdan bakan gözler için pembe tekerlekli sandalyede, sıradan bir kız çocuğu gibi görünen ancak bunun çok ötesinde sıradanlıkla alakası olmayan çok zeki bir kızın hikayesi..
Melody on bir yaşında. Konuşamıyor ve
Osho ne cevap vermiş:
“Evet, EGO insanın hastalığıdır. Çünkü, menfaat grupları senin hasta olarak kalmanı ister. Onlar senin sağlıklı ve sağlam olmanı istemez. Senin sağlıklı ve sağlam olman menfaat grupları için bir tehlikedir. Bu yüzden hiç kimse basit olmak istemez, hiç kimse bir şey olmamak istemez.
Evet, insanlar kendilerine gösterilen yolun tam tersine, canlarının istediği yöne yürümüşler; akıl almaz, çetin, neredeyse karanlık yollarda yürümek için direnmişlerdir.
" Ben yazıyorum çünkü heybem ağırlaştıkça yürümek zorlaşıyor. Ben yazıyorum çünkü gemi su almaya başlayınca yüklerden birazını feda etmek şart oluyor. Ben yazıyorum çünkü keder kalbe ve yüze vurunca herkesten aynı ses çıkıyor aslında..."
Ahh! İçimize attıklarımız, dilimizin ucuna getirip getirip sustuklarımız... Arkasından
"Yokuşunda yorulduğun yolu sev"
Evet, insan yokuşunda yorulduğu yolu sevmeli. Bunu, kitabı okuduktan sonra daha iyi anladım. Nasıl mı? Anlatayım;
Önümde 100-150 sayfa yokuşlarla (betimlemelerle/tasvirlerle) dolu bir yol vardı ama ben bu yokuşu bu yolu kararlı bir şekilde (şey biraz kararsız) yürüyordum, yürümek istiyordum bana bu yokuşu