Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"... Netice-i Kelâm: Ey insafsız ve dikkatsiz ve imanı zaîf, felsefesi kavî, hodbin, münekkid adam! Şu " *On* Asl"ı nazara al. Sonra sen hilaf-ı hakikat ve kat'î muhalif-i vaki' gördüğün bir rivayeti *bahane* ederek *ehadîs-i şerifeye* ve dolayısıyla *Resul-i Ekrem* Aleyhissalâtü Vesselâm'ın mertebe-i ismetine halel verecek İTİRAZ PARMAĞINI UZATMA! Zira evvelâ o " *On* Asl"ın on dairesi, seni inkârdan vazgeçirir. "Hakikî bir kusur varsa bize aittir" derler, *hadîse raci' olamaz* . "Eğer hakikî değilse, senin *sû'-i fehmine* aittir" derler. Elhasıl: İNKÂR ve REDDE gitmek için, şu " *On* Asl"ı tekzib ve ibtal etmek lâzım gelir. Şimdi insafın varsa bu " *On* Usûl"ü kemal-i dikkatle düşündükten sonra, *o aklın* hilaf-ı hakikat gördüğü bir *hadîsin inkârına* *kalkışma* ! "Ya bir TEFSİRİ, ya bir TEVİLİ, ya bir TABİRİ vardır" de, İLİŞME."
Sayfa 349 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Hiçbir tarihte ve zemin yüzünde emsali vuku bulmayan bir zulme ve on vecihle kanunsuz bir gadre ve tazyike hedef olmuşum. Şöyle ki: Hem şiddetli sû'-i kasd eseri olarak zehirlenmeden hasta; hem gayet zaîf, yetmişbir yaşında ihtiyar; hem kimsesiz, acınacak bir gurbette; hem palto ve fanila ve pabucunu satmakla maişetini temin eden
Reklam
S- Ecnebilerden gelmiş olan o hiss-i husumet (yani dine karşı) İslâm âleminde cây-ı kabul görmemiş ise, bize bu derece sirayetinin sebebi nedir?!. C- Nasılki bir söz, maânî-i sâneviye tesmiye edilen maksatları ile, fikirleri bazan tenvir, ya da karartması olduğu gibi; öyle de bir kelâm, "maânî-i ûlâ" tabir edilen tarz-ı ifadesi ve
25. Lem'a 25 deva- Hastalar Risalesi
25.lema hastalar risalesi 25 devadır Hastalara yazılmıştır.bir merhem, bir teselli, bir reçete bir geçmiş olsundur. İhtar= Risalenin tamamı 4 buçuk saatte telif edilmiştir. gayet süratli. Kelimelere takılmayın.bana da dua edin diyen üstat Sure-i Bakara 156 sure-i Şura 79-80** tefsiri yapılmıştır. [: Insanlığın on kısmından bir kısmı
Altınbaşak neşriyatKitabı okudu
Bu münasebetle; bir zaman işittim ki, birisi evinin damı altındaki direkte bir gevşeklik ve zaafiyet görür.. Onun yerine kuvvetli bir direk koymadan evvel, o zaif direği sallamağa başlar.. haliyle evin damı başına yıkılır. Hem gördüm ki; birisi Hz. İmam-ı Ömer'in (R.A.) celalet ve büyüklüğüne delil getirmek yolunda, boyunun bir minare cesametinde olduğunu söyledi. Başka birisi de Hz. Ömer'in büyüklük ve celaleti, onun ruhunun azametinden kinayedir diye olan hakikatı ikame etmeden evvelki adamın delilini çürüttü. O da dedi ki: "O halde Hz. Ömer de bizim gibi birisi imiş!.." Feteemmel!. Hem müşahade ettim ki: Birisi, *dininde salabetli bir adamın* *taasubuna hücum ediyordu.* Lakin salabet-i diniyenin kıymet ve ehemmiyeti olan takva, hakda sebat, ahlâkta metaneti, delil olarak yerine ikame etmeden önce... İşte bu adam, o fakirin salabet-i diniyesini böylece ifsad etmiş oluyordu.. Evet, kim ki evinin tavanı altındaki zaif direği çekmek istiyorsa, evvelen onun yerine kuvvetli bir direkle muhafaza altına aldıktan sonra kaldırsın. *Yoksa bilmeden evi harab etmiş olacaktır.* *Hem bir fâsid delili iptal edip çürütmek isteyen adam, sahih bir delil ile hak olan neticeyi tesbit ettikten sonra etsin. Aksi halde düşünmeden ifsad etmiş olur.* *Hem taassuba hücum etmek isteyen kimse*, evvelâ salâbet-i diniyenin hürmetini muhafaza altına aldıktan sonra hücum etsin. *Yoksa şuûru ermeden idlâl etmiş olur. *
Birisi, dininde salabetli bir adamın taasubuna hücum ediyordu. Lâkin salâbet-i diniyenin kıymet ve ehemmiyeti olan takva, hakda sebat, ahlâkta metâneti, delil olarak yerine ikâme etmeden önce... İşte bu adam, o fakirin salâbet-i diniyesini böylece ifsad etmiş oluyordu.. Evet, kim ki evinin tavanı altındaki zaif direği çekmek istiyorsa, evvelen onun yerine kuvvetli bir direkle muhafaza altına aldıktan sonra kaldırsın. Yoksa bilmeden evi harab etmiş olacaktır.
Reklam
İnkilâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adam, dinden hissesi beytül-ankebut gibi zaif düşmüş cehalettir, onu korkutur; takliddir, onu telaşa düşürttürür. Zira, itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle saadetini yalnız hükümetin cebinden zannettiğinden kalbini, aklını da hükümetin kesesinden tahayyül eder, korkar.
Ücret alındığı zaman veya mükâfat tevzi edildiği vakit, rekabet, kıskançlık mikrobu oynamaya başlar. Fakat iş zamanında, hizmet vaktinde o mikrobun haberi olmuyor. Hattâ tenbel olan adam çalışkanı sever. Zaîf olan kavîyi takdir ve tahsin eder. Fakat çalışmasını ister ki, iş hafif olsun, zahmetten kurtulsun.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓى اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَ الْفُرْقَانِ Birinci Nükte: Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeair-i İslâmiyenin a'zamlarındandır. İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri;
Sedat

Sedat

@Sedat_2121
·
15 Mart 07:42
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓى اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَ الْفُرْقَان
ÜSTEĞMEN — (Yüzbaşıya) Akıntıyı yenebilecekler mi, yenemeyecekler mi? YÜZBAŞI — Evet, suâl bu... Ama şöyle: Aldatabilecekler mi, aldatamayacaklar mı? Akıntı haşarı bir ata benzer. Dalgın bir anını bulup sırtına atlayabilmek lâzım... ÜSTEĞMEN — Bana öyle geliyor ki Yüzbaşım, ümit zaif... YÜZBAŞI — Allahın dediği olur. TEĞMEN —(Patlarcasına)
Sayfa 77 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / KUMANDANKitabı okudu
Reklam
Kibir ve Gurur Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı, kendini başkasından üstün görme hastalığıdır. Kibir; hak ve hakikati kabul etmemektir. Kibrin çok dereceleri vardır. Bazısı vardır ki, insanı küfre kadar götürebilir. Şeytan, gurur ve kibrinden dolayı Allah’ın
Bir şeyin vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir. Ademi ise, bir cüz'ünün ademiyle olduğundan; zaîf adam, iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı oluyor, müsbet yerine menfîce hareket ediyor.
Sayfa 116Kitabı okudu
Ve işte 31 Mart hâdisesinin Padişah kaleminden teşrihi: 31 Mart 1917 - Beylerbeyi... Tarihi vaz’ederken bilâ ihtiyat titredim. Vakiâ, yeni tarih hesabiyle o güne on üç gün daha var. Bu isim, rakkam olmaktan çıkmış, bir devr-i tarihe âlem olmuştur. 31 Mart vak'asının tehaddüs edeceğini evvelden pek az kimseler hissettiler. Fakat hakikatı ve sebep
Bir şey'in vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir(bağlıdır). Ademi(yokluğu) ise, bir cüz'ünün(kısmının) ademiyle olduğundan; zaîf adam, iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı oluyor, müsbet yerine menfîce hareket ediyor.
Süheyl Ünver:
"(...) Din herkese lazımdır. Başka türlü birçok üzüntülerle dolu olan dünyanın teselli tarafı zaif kalır. Dinî terbiye esas olmalıdır. Bu, vatandaşları dürüst ve ahlâklı ve idealist yetiştirmek demektir. İdeal vatanımızın ilerlemesidir. Memleket menfaati şahsî menfaatlerin üstünde görülmelidir. Vatanım varsa ben yaşarım. Bütün doğru ve iyi düşünceleri çocukluğumuzda aldığımız dinî terbiyeye borçluyuz. Ben çok hür ve liberal bir insanım. Lakin çocukluğumda çok sıkı bir dinî terbiye aldım. Gençlere din terbiyesini iki esaslı kaynaktan verebiliriz. Onların kafasına fen terbiyesini sokalım. Gökyüzünü iyi öğretelim, fena ihtiraslarının önlerine geçeriz. Evolüsyonu öğretelim. Determinizmi anlatalım. Sonra onlara sanat terbiyesi verelim. İnce ve güzel sanatlardan, edebiyat ve tarihten de zevk duysunlar. Musikiyi sevsinler. Bununla da ruhları incelir, bambaşka insan olurlar. Kafaları fennî bilgilerle dolduğu kadar ruhları da bunlarla inceleşir. Halihazır din durumumuz hakkında bir mütalaa yürütmek istemiyorum. Zira bu mevzu yeniden ele alınmış bulunmaktadır. lyi sonuçlar alınacağı ümidindeyim. Laikliğe gelince: Laiklik dinsizlik demek değildir. En dindar bir adam laik olabilir. Yani çalıştığı saha da dinî tesirler yapmaz. Nitekim cismimizle dünyaya, ruhumuzla vicdanlara bağlıyız. Bunları birbirine karıştırmamak lazımdır".
143 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.