Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
68 syf.
·
Puan vermedi
Uzun zaman önce okuduğum ve açıkçası saçma ünlü olan bir kitap. Bu kitabı gerçekten okuyanlar kitabın aşk üzerine değil de takıntı üzerine olduğunu anlar. Kesinlikle daha fazla öne çıkması gereken kitaplar var. İçinde çizilmelik cğmelelr var mı? Var? Elbette. Ama hikaye akışı olsun, hikayenin kendisi olsun kesinlikle beğenmedim. Bu hikayeyi hastalıklı bri takıntı olarak enpoze etselerdi rahatsız olmazdım ama buna aşk adını verdiler. Ya ben hiç aşk kitapları okumadım (aşık olmadım demiyorum bakın dkdkdkdk) ya da bu kitaptaki şey kesinlikle aşk değil. Bunun yerine martın eden okuyun. Ha ben yok ince bişi istiyorum derseniz Beyaz geceler okuyun. Ama bunu... Cık....
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022225bin okunma
Rilke'nin çalışma temposu harikuladedir. Geceyi gündüze katıp baş döndürücü bir gayretle yazar. Çok defa bir mola vermeye bile yanaşmaz. Bir mektubunda şöyle der: "Masamın başında dikilip duruyorum bütün zaman, başka bir şey yaptığım yok." Edebî tatmine ulaştığı son dönemlerinde dahi Rilke boş durmaz, Fransızcadan çeviriler yapar. Eş zamanlı olarak kendisi de pek çok Fransızca şiir kaleme alır, bunların bazıları 1926 yılında Vergers adıyla yayımlanır." Bir Dipnot: Rilke'nin bu çalışma aşkından ben de nasiplenmiş oldum. 1000K'da sıkı okur olmam sonucunda(çok şükür) ilk defa yeni bir 'konu ismi' oluşturmuş oldum, mutluyum :) O zaman Yaşasın "Çalışma Aşkı!"
Sayfa 6 - Rainer Maria Rilke
Reklam
Kendimi asla şimdi hissettiğim gibi alçalmış hissetmemiştim. Belki de bir fahişe olarak o kadar aşağılanmıştım ki, hiçbir şeyin önemi kalmamıştı. İnsan sokağa düştüğü zaman hiçbir beklentisi kalmaz, hiçbir şey umut etmez. Oysa ben aşktan bir şeyler beklemiştim.
Yaşam bana hep kök gövdeden beslenen bir bitkiyi anımsatır. Yaşamın kök gövdesinde saklandığı ve görünmez olduğu doğrudur. Toprağın üzerinde görünense yalnızca tek bir yaz dayanır; sonra da solar gider. Kısa ömürlü bir görüntü bu. Yaşamların ve medeniyetlerin sonu gelmeyen oluşumlarını ve yok olup gidişlerini düşündüğümüzde mutlak bir hiçliğin etkisinden kurtulamayız. Buna karşın ben, hiçbir zaman sonsuz akışın altında yaşayan ve sürekliliği olan bir şeyin var olduğu duygusunu yitirmedim.
152 syf.
8/10 puan verdi
Ben derim ki:
Tiyatrosunu da izlemiş biri olarak trajikomedi türünde güzel bir tiyatro kitabı. Kitap bence her zaman ve zemin diliminde var olan "hastalık hastası" denilecek kişiyi oldukça güzel tarif etmiş. Tıp ilmine güvenip hastalığı olmasa bile kendini hasta hisseden, hastalığı çıksa bile daha çok hastalığı olduğunu iddia eden, sürekli kendini "hasta" konumundan terfi ettirmeyen insanı ve çevresiyle ilişkisini muazzam bir şekilde aktarmış. Moliére'nin bizzat yer aldığı sonunda öngörüsüyle yaptığı konuşmanın gerçekte başına gelmesi de etkileyiciydi. Ve yaşadığı dönemde "tıpa yönelik takınılan tavırlara" karşı eleştirileri sayesinde, o dönemle sınırlı kalmayıp çağın ötesine geçmiş bir yazar olmuştur. Zira çağımızda da, yaptığı eleştirilerin vücut bulmuş halini görmekteyiz.
Hastalık Hastası
Hastalık HastasıMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,2bin okunma
Hz. Enes (radıyallahu anh], Resûl-i Ekrem'in (sallallahu aleyhi veselem )şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Su altı şeyi yapmaya Söz verin ben de sizin cennete gireceğinize kefil olayım." Sahâbeler, "Onlar nelerdir?" diye sordular. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: 1. Sizden biri konuştuğunda yalan söylemesin. 2. Söz verdiği zaman sözünü yerine getirsin. 3. Emanet edildiği zaman emanete hiyanet etmesin. 4. Gözleriyle harama bakmaktan sakınsın. 5. Edep yerini muhafaza etsin. 6. Ellerini harama uzatmasın."
Reklam
Bu­ oda­ yal­nız­ bu­gün­ de­ğil,­ her­ za­man­ böy­le­ karanlık...­Bu­ra­da­ ki­tap­la­rım­la­ ben­ ya­şa­rız­ ve­ bi­ze­ ay­dın­lık­ ge­ti­re­cek­ kim­se­miz­ yok...­ Ben­ bu­ra­da­ yalnız­lı­ğı­ bar­dak­ bar­dak­ içi­yo­rum.­
-Acımak... Ben insan ruhlarındaki derinliğin ancak onunla ölçülebileceğine kaniyim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir...
“Ben ki bu dünyada herkesler gibi gittim geldim, yüzüm çok güneşler gördü; sesleri kokuları, bunu, bunsuzluğu, yenilgiyi, utkuyu tanıdım. Elim yerküreye dokundu. Ama yalnız o sizin koyduğunuz korkunç dokunulmazlık sürdü durdu bende . Bir ona yenik düştü. Bir onda yıkıldı, parçalandı, unufak oldu. Bu yüzden değil midir ki ben ne zaman sizinle olsan, her seferinde yanınızdan küllerle çıktım. Orda sayrılı, varla yok arası kaldım.”
Sayfa 313 - Yapı Kredi Yayınları
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.