Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta, sây:
Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray;
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
...
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; mâlini,
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini,
Bütün ferâğ-ı hâlini, olanca şevk-i bâlini...
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak!
Yarın, bakarsınız, söner bu gün çıtırdayan ocak!
Bu gün ki mideler kavi, bu gün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
-Tevfik Fikret, Han-ı Yağma