"Belki de tükenmişimdir.. Bir şeyler yapacak, bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur. Benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır.. Hep ben yorulmak istemiyorumdur. Yeniden inanmaya ihtiyacım vardır.. Beni bana geri vermek istiyorumdur..."
Oldum olası ne aralık bırakılan kapıları sevdim ne de yalan vaatlerde bulunanları. Başına ne gelecekse gelsin, onu bunu düşünmeden sadece kalbini ve aklını dürüstçe ortaya koyanlardır, doğru insanlar.
Ya siyahsın ya beyaz grinin ömrü ne yazık ki bende üç gün..
Korku temelli sevgi realiteniz deneyimlerinizi kontrol ediyor, hatta yaratıyor. Yalnızca size verilen sevgiyi koşullu olarak almakla kalmıyor, verirken de aynı şekilde davranıyorsunuz. Sevginizi koşullara bağlarken, sevginize sınır koyarken bile - aslında - bi parçanız bunun gerçek sevgi olmadığını biliyor. Ama değiştirmek için de kendinizi güçsüz hissediyorsunuz. Kendinize şöyle diyorsunuz :"Az yaralanma yaşamadım. Nice acılar çektim. Bu kez de birinin bana acı çektirmesine izin verirsem lanet olsun! "
Ama gerçek şu ki, asıl laneti izin vermezseniz yaşıyorsunuz. Sevgi hakkındaki (hatalı) düşünceleriniz yüzünden kendinizi sevgiyi saf haliyle yaşamamaya lanetliyorsunuz.
İnsan davranışı işte bu şekilde tekrar tekrar aynı deneyimleri yaratıyor, işte bu nedenle insanlar seviyor, yok ediyor, tekrar seviyor..Sürekli sarkaç gibi bir duygudan diğerine gidip geliyorlar.
Sevgi korkuya, korku sevgiye, sevgi korkuya...
Tüm insan davranışları en derin boyutta iki duygudan biriyle motive edilir: korku ya da sevgi. Gerçekte yalnızca iki duygu vardır. Ruhun dili iki sözcükten ibarettir. Tüm diğer düşünce ve duygular bu iki temel duygunun değişik versiyonlarıdır. Aynı referans noktalarının değişik şekillerle ifade bulmasıdır.