Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En kanlı ölümün en acımasız tanığı, zift karası bir yürektir. Kara bir yüreğin sebep olduğu ölümün sancısını çeken ruhta intkam, filizlenen bir çiçektir.
Sayfa 119Kitabı okudu
"Güzel olan herkesin şüpheli sayılacağı bir dünya geliyor. Ve yetenekli olan herkesin. Ve karakter sahibi herkesin dedi sert sert. Boğuk bir sesle konuşuyordu. ' Anlamıyor musunuz? Güzellik bir hakaret olacak. Yetenek bir kışkırtma. Karakter ise bir suikast. Çünkü şimdi onlar geliyor, sürüne sürüne dört bir yandan ortaya çıkıyorlar, yüz binlercesi, belki daha da fazlası. Her taraftan geliyorlar. At hırsızları. Yeteneksizler. Karakter fukaraları. Ve güzel olanın üzerine vitriol dökecekler. Yeteneğe zift, kükürt ve iğrenç iftiralarla zulmedecekler. Geldiler bile. Ve sayıları gittikçe artıyor. Dikkatli olun."
Sayfa 296Kitabı okudu
Reklam
Hislere tercüman...
Yas tutmanın beş evresi var derler: inkar, öfke, pazarlik, falan filan.. Kağıtta çok şık durur, okuduğunda vay canına dersin, kim bulduysa bravo. Fakat başina gelince,söyledikleri gibi olmadığını anlarsın. Kitaplarda ne yazarsa yazsın, herkes kendi yasını kendi bildiği gibi yaşıyor. Benimkinin sadece iki evresi vardı: zift karası ve duman grisi... Zamanla karalar griye döndü.
Sayfa 276Kitabı okudu
Onu peşindeki gölge gibi takip eden yedi gözlü yaratığı kimse görmezdi fakat içine girdiği alanın bozulan havası, sirayet eden kasveti, iliklere işleyen habisliği algılamamak mümkün değildi. Diğerlerinin aksine o canavarı görebiliyor ama artık çocukluğundan beri onsuz geçirdiği tek bir anı dahi hatırlamadığından adeta yokmuş gibi davranıyor, iki kelam etmeyi başardığı birine “ardımda duran şu çirkin şeyi görüyor musunuz?” gibi son derece insani soruları sormuyordu. Bakmayı bilen gözler bu anomaliyi görse bile musallat olur kaygısıyla görmezden geleceği için aşırı sevimsiz dostunu biriyle paylaşma ya da birine kaptırma endişesini hiç yaşamamıştı. Yaratığın kara kara bakan gözleri ve zift gibi karanlık derisinden ibaret yüzünde bir ağız burun seçmek mümkün değildi. Neyse ki konuşmuyordu da. Ara sıra homurdanıyor ve et dolu bir genizden gelen soluma sesi dışında bir şey işitilmiyordu. Birbirinden ayrı bakan yedi gözün neredeyse hiçbiri aynı anda açık değildi. Biri fal taşı gibi pörtleyip etrafı kolaçan ederken diğerleri ya pinekliyormuş gibi yarım açık ya da tamamen kapalı oluyordu. Göz zevkine bıraktığı olumsuz etki dışında bir zararı yok gibiydi ancak pek de evde beslemek istenilecek türden bir canlı olduğu söylenemezdi. Zaten Feyza’nın deliliği peşinde dolanan bu hilkat garibesi değil, onun çirkin, tuhaf ve korkunç bir kılıkla ete kemiğe bürünerek temsil ettiği katlanılmaz hissi sarsıntılardı.
Güneşi tuttu çamur; Elmas mahçup,zift mağrur. Yakın kandili,yakın; Ne donanma,ne yangın; Nur bize,Allahım,nur! Sen ol dersin ve olur!
Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift...
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Küp içindekini sızdırır. İçinde zift varsa zift sızar, gül varsa gül kokusu yayılır….
AŞK DA ÇEVREYE UYAR Sevgilim aşk da çevreye uyar, Susuzluk kaktüsü dikenle kaplar. Bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların Uzun bacakları olmuşlar. Ve bazı giysiler içinde çalımla Merdivenden iniyor adamlar. Çocukların gül dudağında Zift gibi yapışkan kara sakızlar. Öyle yalnızız ki bu panayırda Sevgimiz durmadan bir taşı ovar. Sevgilim aşk da uyar çevreye Ve kendine parlak bir yalan arar.
Biri aşık biri nefret; bizim kanadımız çift... Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift...
Zift kadar kara olan, kar kadar beyaz olanı kavramakta zorlanıyor belki de.
Reklam
ÇİFT KANAT
Biri aşk biri nefret: bizim kanadımız çift… Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift…
Sayfa 104Kitabı okudu
Necip Fazıl Kısakürek
NUR Sen ol dersini ve olur! Pırıltı dolu billûr, Çığlık içinde fağfur. Bir renk bize öteden Ve bir ses, o besteden; Nur bize, Allah'ım, nur! Büyük divan ve huzur... Bekliyor mezarı Sûr. Sonsuzluk, ölümsüzlük, Bitmez tükenmez düzlük; Nur bize, Allah'ım, nur! Güneşi tuttu çamur; Elmas mahcup, zift mağrur. Yakın kandili, yakın; Ne donanma, ne yangın; Nur bize, Allah'ım, nur! Sen ol dersin ve olur! (1947) |Necip Fazıl Kısakürek
Sayfa 21 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Ne kadar kötüyse o kadar iyi...
O günlerde kendini bilmez bir tıp canavarı zift gibi bir şeyi ilaç diye ortaya çıkarmıştı. Ablam da bu suyun, tadı ne kadar kötüyse o kadar şifalı olduğuna inandığı için dolaptan eksik etmezdi.
"Anlamıyor musunuz? Güzellik bir hakaret olacak. Yetenek bir kışkırtma. Karakter ise bir suikast. Çünkü şimdi onlar geliyor, sürüne sürüne dört bir yandan ortaya çıkıyorlar, yüz binlercesi, belki daha da fazlası. Her taraftan geliyorlar. At hırsızı tipliler. Yeteneksizler. Karakter fukaraları. Ve güzel olanın üzerine vitriol dökecekler. Yeteneğe zift, kükürt ve iğrenç iftiralarla zulmedecekler. Ve karakter sahibi olanı bıçaklayacaklar. Geldiler bile. Ve sayıları gittikçe artıyor. Dikkatli olun."
Sayfa 296Kitabı okudu
Yunus Emre
Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yersin kozumu Kerpiç koydum kazana Poyraz ile kaynattım Nedir diye sorana
Sayfa 103 - Diriliş yayınları 10 baskıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.