Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zeynep

Akıp gitsin anılar..
“Piedra Irmağı’nın kıyısında oturdum ve ağladım. Kışın soğuğu, yüzümdeki yaşları hissettirdi bana ve bu yaşlar, önümden akıp giden donmuş sulara karıştı. Bu ırmak bir yerlerde başka bir ırmağa kavuşuyor, sonra bir başkasına ve bütün bu sular, gözlerimden ve gönlümden çok uzaklarda, sonunda denize ulaşıncaya kadar böylece akıp gidiyor. Gözyaşlarım böylece çok uzaklara akıp gitsin ve aşkım, bir gün onun için ağladığımı hiç bilmesin. Çok uzaklara aksın gözyaşlarım ve ben, ırmağı, manastırı, Pireneler’deki kiliseyi, birlikte yürüdüğümüz yolları unutayım.”
Reklam
“Umarım bu gece köpekler havlamaz. Hep benimkiymiş gibi geliyor.”
“Hiyerarşik toplumun varlığı, uzun sürede, ancak yoksulluk ve cehalete yaslanarak sürebilirdi.”
Sayfa 220Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bindokuzyüzseksendört
“Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.”
Sayfa 197Kitabı okudu
“Macide kendini yapayalnız hissetti. Bu his, ona şimdi yabancı bir şey gibi geliyordu. Evvelce de uzun yalnızlık seneleri yaşamıştı, fakat o zaman bundan kurtulmak için çabalıyor ve bir şeyler, bir şeyler yapıyordu. Halbuki şimdi ruhunda ufak bir kımıldama bile yoktu. Yalnızlık hissi asabına tatlı bir rahatlık veriyor ve kafası, uzun zaman koşup yorulduktan sonra güneşin altına ve sarı otlara yatan bir çocuk vücudu gibi ince sızılarla karışık bir uyuşukluğa gömülüyordu.”
Sayfa 302Kitabı okudu
Reklam
“Canları istediğinde istedikleri şeyleri yapabilmelerine rağmen Cesur Yeni Dünya’daki bedenler tuhaf bir şekilde ruhsuzdur, ki bu da Huxley’nin değindiği noktalardan birinin altını çizer: HER ŞEYİN ULAŞILABİLİR OLDUĞU BİR DÜNYADA HİÇBİR ŞEYİN ANLAMI YOKTUR.”
Sayfa 15 - ÖnsözKitabı okudu
İnsanı dış ortamdan soyutlayarak psikolojik işkence yapmak ?
“İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.”
Life is like a box of chocolates
“Bilirsin işte, çikolata kutularının içinde her tür çikolata olur; bazılarını seversin, bazılarından hoşlanmazsın. İlk önce sevdiklerini yersin ve geriye pek sevmediklerin kalır sadece. Ben acı veren şeyler yaşadığımda hep böyle düşünürüm işte. Şimdi bunu bir atlatırsam, her şey yoluna girecek. Hayat bir çikolata kutusudur. “
“Üzülme, insan bir zalimi sevindirmek için Allah’ı incitirse, Allah ona aynı mahluku musallat eder. Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden çetin olacaktır.”
Sayfa 200Kitabı okudu
“Tecrübelerim bana, insanların yalnızca, elde edip edemeyeceklerinden emin olmadıkları şeylere değer verdiklerini öğretti”
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
“En iyi dostum da, en kötü düşmanım da bendim”
“Bazı gecelerde gönlümden kuşlar havalanıyor efendim, özgür olup gidiyor. Bazen de bir sığırcık pencereme ziyarete geliyor bana özgürlüğü getiriyor. Böyle gecelerin uyanışları da bambaşka oluyor. Uyanıp bıkmadan, usanmadan beni her gün avuç içi kadar bir menfezden yoklayan yegane ziyaretçimi, güneşi beklemek, beklemek ve onu karşılamak çok heyecan verici oluyor. Öyle gecelerde yaratan ile aramda bir bağ kuruluyor sanki. İçimi artıran bir süreç gibi... İltica ediyor, sığınıyor ve mutlu oluyorum. İstesem bir kuş gibi ziyaretçimin geldiği pencereden çıkıp gideceğimi hissediyorum nedense. Yusuf için izinden neyse, burası benim için o hale geldi. Hüseyin Hoca herkese sevmekten, dostluktan, gülümsemekten, yardımlaşmaktan, vatan sevgisinden, hoş geçimden ve çalışmaktan bahsettikçe zindanımız çiçekli bahçelere dönüyor. Meğer bizi ne kadar bölmüşler, ne derece ruhlarımızı incitmişler efendim. Bunu ideolojik hasmımıza ait yan koğuştan kokusu gelen sahanda yumurtaya ekmeğimizi hep birlikte banarken hissedebildik.”
Sayfa 182Kitabı okudu
“Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz. “
Sayfa 182Kitabı okudu
“Milyonerler, kendilerini milyoner sananlar, bir de milyoner olmak isteyenler. Festival sırasında kentin bu yöresi tımarhaneye döner. Herkes müthiş önemli biriymiş gibi davranır; gerçekten önemli olanlardan söz etmiyorum tabii, onlar çok daha kibardırlar; kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değildirler.”
moda
“Moda. İnsanlar ne düşünüyor olabilirler? Modanın mevsime göre değişen bir şey olduğunu mu sanıyorlar? Dünyanın dört bir yanından gerçekten de giysileri, mücevherleri ve ayakkabı koleksiyonlarıyla gösteriş yapmak için mi geldiler? Anlamıyorlar. “Moda”, aslında, “Ben sizin dünyanızdanım. Sizin ordunuzla aynı üniformayı giyiyorum, onun için beni vurmayın,” demenin bir biçimidir. Erkekler ve kadınlardan oluşan toplulukların mağaralarda ilk kez birlikte yaşamaya başladıklarından bu yana, moda herkesin, hatta tümden yabancıların bile anlayabildiği tek dil olmuştur. “Aynı biçimde giyiniyoruz. Ben sizin kabilenizdenim. Hadi varlığımızı sürdürebilmek için güçsüzlerin üzerine çullanalım.” “
KÜÇÜK AĞAÇ
“Artık onun geldiğini hissettiler, Orman ve koru rüzgarı, Dağ baba şarkısıyla ona “hoşgeldin” diyor. Küçük Ağaç’tan korkmuyorlar, Onun çok duygulu olduğunu biliyorlar. Ve şarkı söylüyorlar “Küçük Ağaç yalnız değil.” Küçük ağaç’ın ben olduğumu biliyordum ve onların beni sevip istemelerinden dolayı mutluydum. Böylece uyudum ve ağlamadım.”
Sayfa 12 - Say yayınlarıKitabı okudu