Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1128 syf.
7/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Bir büyüme aynı zamanda olasılıklı bir yaşam hikayesi. Archibald Isaac Ferguson romanda çoğu yerde geçen diğer ismiyle Archie Ferguson’un hikayesi. Bölümlere ayrılan kitap 1.0 ismiyle büyükbabanın Newyork’a gelip yerleşmesi, evlenip çocukları olmasıyla başlıyor. Çocuklarından Stanley’in de Rosa ile evlenmesiyle Archie doğuyor. işte bizlerde Archie’nin 20’li yaşlara kadar 4 farklı versiyonunu olasılıklı şekilde okuyoruz. Öyle değil de şöyle olsaydı? Oraya gitmeseydim de buraya gitseydim. Şunu değil de diğerini yapsaydım gibi. 1.1 - 2.1- 3.1-4.1-5.1-6.1-7.1 ‘de normal yaşamı devam ederken diğer sayılarda da diğer olasılığı okuyoruz. Aynı zamanda İkinci dünya savaşı, Kennedy dönemi, Soğuk savaş gibi toplumsal ve siyasi olaylara da tanık oluyoruz. Edebiyata doyacağınız bir kitap. yalnız okuyacak olanlara tavsiyem farklı bir kitap okuyacağınızı bilerek, not alarak ve doğru zamanda sakin bir şekilde okumanız. çünkü karakterler bölüm değiştikçe farklı şekillerde karşınıza çıkıyor. bir bölümde sevgili ise diğer bölümde üvey kardeş diğer bölümde arkadaş gibi. eşler değişiyor, işler değişiyor, cinsel tercihler değişiyor. 1130 sayfa gözünüzü korkutmasın oldukça akıcı ilerliyor
4 3 2 1
4 3 2 1Paul Auster · Can Yayınları · 2017446 okunma
·
Puan vermedi
Kiraz Çiçeklerinin Altında
'Kiraz Çiçeklerinin Altında' kitabıyla Ango Sakaguçi ile tanışmış oldum. Kitap, 2 hikayeden oluşuyor. İlk hikayenin anlatısını biraz sığ ve fazla gerçeküstü buldum. Aslında gerçeküstü olmasında bir sorun yok ama anlatım itibariyle bana şunu çağrıştırdı: Hani yaşlı kadınların küçük çocuklara geceleri yatmadan anlattığı korkunç masallar
Kiraz Çiçeklerinin Altında
Kiraz Çiçeklerinin AltındaHeigo Sakaguçi · İthaki Yayınları · 2023400 okunma
Reklam
240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Bazen insan, toprağa basmak yerine uçmak ister. Yaşadığı hayatı gökyüzünden görmek ister. Bilmediği bir şey vardır; uzun süre yürüyen insanın ayaklarının ağrıdığı gibi uzun süre uçan kuşun da kanatları yorulur." Üç neslin yaşadıklarına tanık oluyoruz kitapla .Bazen bir günlükle bazen de (Victoria) Cavidan'ın anlatımıyla
Posta Güvercinleri
Posta GüvercinleriZeynep Perçin · Siyah Beyaz Yayınları · 20243 okunma
Bence beslenme şekli değişikliklerinin hanedanlığın ve hatta dinin değişikliklerinden daha önemli olduğu makul bir şekilde tartışılabilir. Örneğin konserve yiyecek icat edilmemiş olsaydı, 1. Dünya Savaşı asla gerçekleşemezdi. Ve Orta Çağ'ın sonunda kök bitkiler ve kakao gibi alkolsüz içeceklerle bira içen İngilizlerin alışık olmadığı damıtılmış likörler günlük hayata girmeseydi, İngiltere'deki son 400 yılın tarihi son derece farklı olurdu. Yine de gıdanın öneminin bu kadar nadiren fark edilmesi ilginçtir.
Sayfa 99
Yakup Kadri ve Peyami Safa
Gençliğinde Fecr-i Ati topluluğuna katılmış ve "sanat için sanat" ilkesini benimsemiş olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı'nın etkisiyle bu anlayışını değiştirmiş, sanatın toplum için olması gerektiğine inanmış ve doğal olarak, birçok başka yazar gibi o da romanlarında, Türk ulusunun içine düştüğü durumla ilgili sorunlara eğilmiştir. Çağdaşı Peyami Safa, göreceğimiz gibi, bu sorunları madde-ruh karşıtlığına indirgeyecektir. Karaosmanoğlu ise Türk toplumunun sorunlarına tarihsel açıdan bakmaya çalışır.
Sayfa 179 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Ey Türk Gençliği aşağıda paylaştığım yazıyı çok dikkatli okuyun
YENİ DÜNYA DÜZENİNİ TÜRKLER KURUYOR Batı emperyalizminin yeni dünya düzeni palavrasını beyin savaşları komutanı Mustafa Kemal Atatürk'ün bir askeri boşa çıkarttı. Dünyanın yönetimi yeniden Türklere geçtiğine göre biz neler yapacağız ona odaklanma zamanıdır. Her alanda gelişen Asya güçleri Rusya ve Çin dayatmacı batı emperyalizmine karşı
Reklam
... Yeni Osmanlıları izleyen Jön Türklerin ve lttihadı Terakki'nin ideolojisinde, dinsel öğe, imparatorluğu kurtarma önerilerinde eski yerini yitirmiştir. Türkiye gibi yüzyıllar boyu İslam ideolojisinin egemen olduğu bir ülkede bu ideolojiden uzaklaşmak, toplumun hayatında yerleşmiş değerlerden, geleneklerden, yaşayış biçimlerinden uzaklaşmak demektir. Yöneten ve yönetilen sınıflar arasında Batılılaşma hareketinden önceki kopukluk, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, temelde yatan lslam ideolojisinin ve bunun günlük yaşamdaki pratiğinin bütünleştirici rolü dolayısıyla önemli ölçüde kapatılabiliyordu da. Oysa Batılılaşma, temelde yatan bu ideolojik bütünlüğü bozmak, pratiğine yansıyan cemaat (toplum) hayatını sarsmak suretiyle, toplumun üst ve alt tabakaları arasındaki kopukluğu daha da derinleştirdi diyebiliriz. Bu, işin bir yönü. Çünkü Batılılaşmanın yaygınlaşmasına karşın üst tabakaları da ne tüm Batılı ne tüm Osmanlı idi. Aydınların siyasal ve felsefi görüşleri ne olursa olsun, genelde iki uygarlık arasındaki bir bocalama söz konusuydu... ...... Aydın sınıfın kendi bu değerler arasında bir denge bulmada bocalar hale gelmişti; ne tam olarak Batı değerlerini kabul edebiliyor ne de eski değerlerle yetinebiliyordu. Birinci Dünya Savaşı, Mütareke, Kurtuluş Savaşı ve onu izleyen Atatürk devrimleri Türkiye'de Batılılaşma karşısındaki tutumu daha da karmaşık bir düzeye çıkarmış ve sürekli olarak gündemde tutmuştur.
Sayfa 20 - İletişim Yayınları, 10. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bu “ulusalcı, seküler ve ırkçı” zihniyet aynen görevine devam etti. Biz 1. Dünya Savaşı'nda Arap, Türk, Kürt, Laz, Çerkez hep birlikte omuz omuza savaştık. Ama savaş bittikten sonra bakıyoruz ki Müslümanları birbirine bağlayan Hilafet kaldırılıyor. Batıdan kanunlar alınıyor. Yeni Cumhuriyet, tamamen ulusal bir yapıya büründürülüyor. Savaş bittikten sonra “Elhamdülillah Müslüman'ım” anlayışının yerini “Ne mutlu Türküm diyene!” alıyor. Türk kavramı Avrupada yaklaşık 400 yıl boyunca Müslüman anlamında kullanıldı. Fakat daha sonra Fransız İhtilâlinin etkisiyle Türk kavramı “ırka” indirgendi. Cumhurriyet Dönemi'nde tamamen ırk için kullanıldı. Bu ulusal ırkçı zihniyet tüm İslâm coğrafyasında İslâm'ı hedef almaktaydı. İşte ipin koptuğu yer burasıydı. Bu ulusal ırkçı yapılanmaya göre Hz. Âdem ve Havvadan geldiğimizi unutarak, Türkler Ergenekon'u, İranlılar Persleri, Iraklılar Babil'i, Mısırlılar Firavunları, Cezayirliler Kartacalıları kendi ulusal tarihlerinin kökeni yaptılar. Ve şimdi de Kürtler de kendileri için aradıkları tarihin kökenini “Zerdüşt” geleneğinde bulacaklarına inandırılmaktalar.!
Soru şu: Sınırları Avrupa'dan başlayan ve neredeyse nüfusunun üçte ikisi Urallar'ın batısında, sahip olduğu dev coğrafyanın altıda birinde yaşayan Rusya, neden ordusunun %65'ini Doğu Rusya'ya konuşlandırmış? Çünkü hemen güneyinde, 1 milyar 400 milyon nüfusa sahip, nükleer silahları olan, dünyadaki her ülke ile ticaretini geliştirmeye çalışan, Rusya'nın doğusundaki maden yataklarına şiddetle ihtiyaç duyan, okyanuslarda da iddia sahibi olma gayretleri içinde bulunan, dünyada büyük güç, hatta en büyük ve tek güç olma hesapları peşinde koşan bir Çin var.
Sayfa 58 - İnkılâp Kitabevi 8.BaskıKitabı okudu
Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye’ye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.