Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Elma " dersem ,çıkma!!!
16 Mart 1988 günü, sabah saat 11'e doğru, sekiz uçaklık filo, 14 sorti yaptı. Attıkları bombalarda hardal, sarin ve VX gazı vardı. Önce bir şey anlamadı insanlar, hatta çocuklar gülümsemeye falan başladılar, çünkü uzaktan hoş bir "elma kokusu"geliyordu burunlarına ve içlerine çektiler bu tatlı kokuyu. Zaten son sözleri de, "Daye behna seva te", "Anne elma kokusu geliyor" oldu. Sonra derileri yan maya, solunum sistemleri çökmeye başladı. Beş binden fazla insan öldü, on beş bin kişi yaralandı Halepçe'de.
Bilimsel Aldatma!
1128 akademisyen "Bu suça ortak olmayacağız," diye bildiri yayınladı. Suç dedikleri Diyarbakır Sur, Cizre, Nusaybin gibi yerlerde PKK'nın "Kobani tipi ayaklanması" idi. Akademisyenlerin bildirisini okudum. Dedim ki, "Nereden biliyorlar?" Evet ... Bölgede olan bitenin bilgisini nereden ediniyorlar? Bunu
Sayfa 132 - Kırmızı Kedi Yayınevi 1. Basım 2016Kitabı okudu
Reklam
16 Mart 1988 Halepçe Katliamı
Bu güzel martın sabah ayazı Sana getirdiler bu kimsesiz katliamı Bu senin renkli cennet vatanını Cehennem ve lanete çevirmişler Ağır ölümün bulutları yaptılar kin, Korku salıyor hatta Azrail
Halepçe de Kürt soykırımı 16 Mart 1988'de gerçekleşmişti. 18 Mart'ta İslam Konferansı Kuveyt'te toplantı halindeydi ama İslam konferansında da insanlığa karşı işlenmiş bu büyük suç konusunda tek bir cümle kurulmadı. Saddam Hüseyin rejimi eleştirilmedi. İslam konferansının sonuç bildirgesinde buna ilişkin bir cümle yer almadı. "İslam kardeşliği" böyle bir şey. "Ümmet kardeşliği" böyle bir şey. "Hakların kardeşliği" böyle bir şey.
Yerin yok Saddam
"Bir kaç yıl sonra başlatılan kimyasal savaş artık bu ölçütlere de uymaz; özel bir aileyi veya aşireti değil Behdinan bölgesi'nin tüm Kürt nüfusunun hedef alır. Kimyasal silahlar ilk kez 8 haziran 1986'da İran'daki bir Kürt mülteci kampına karşı kullanılır ve 132 kişinin ölümüne yol açarlar; daha sonra Nisan Temmuz 1987'de Irak içindeki bir çok Kürt köyüne karşı (Şeyh Visan, Sargalu, vb.) giderek daha kitlesel biçimde kullanılırlar. Kimyasal silahların daha sistemli kullanılışına giriş niteliğindeki bu operasyonlar 16 Mart 1988'de Halepçe'de Uluslararası bir görünürlük kazanırlar (5.000 ölü) ve 6 Eylül 1988'e kadar "Kahraman Enfal" operasyonu adıyla sürdürürlürler. Middle East Wact'a göre, bu operasyonlar sırasında yaklaşık 180.000 kişi ölmüş ve Hayatta Kalanlar kitlesel bir biçimde kaçıp büyük bölümü Türkiye'ye (60.000 kişi) e İran'a (15.000 kişi) kişi sığınmıştır biyolojik gücü imha edici biçimde kullanma uygulaması olan Enfal yaklaşık 4.000 köy ve mezranın yıkılması ve Behdinan bölgesindeki tüm bitkisel ve hayvansal yaşamın yok edilmesi ile sürecektir. Middle East Wact, bu "Kürdistan Fethi'ni" soykırım oolaraktanımlayacaktır."
Sayfa 215Kitabı okudu
16 Mart 1988 de, Kürd şehri Halepçe'ye kimyasal silahlarla saldırı yapıldı. Saddam Hüseyin rejiminin bu saldırısı sonunda beşbinden fazla Kürd yaşamını yitirdi... Bu soykırım gerçekleştiği günlerde, 16 Mart 1988 günlerinde, İslam konferansı, Kuveyt'de toplantı halindeydi. İslam Konferansı'nda da bu soykırım hiç dillendirilmedi... İsim değiştirme operasyonlarından dolayı, Bulgaristan' ı, benzer nedenlerden dolayı Yunanistan'ı eleştiren İslam Konferansı'nın, bu soykırıma tepki göstermemesi, Saddam Hüseyin rejiminin desteklenmesi utanılacak bir durumdur.
Reklam
Tarih 16 Mart 1988/ Yer Halepçe...
Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen kapı kapı dolaşıp Halepçe'yi terk etmeleri için halkı uyarıyorlardı. Halepçe'de gece vakit yarısı idi ve bir kaçış başlamıştı. Sanki kıyamet sahnesinin provası idi yaşanan. Caddeler, sokaklar, dağlar, yollar kaçışan insanların korku dolu telaşlarına sahne oluyordu. Nereye kaçacaklarını bilmeden kaçıyorlardı... Yeryüzünde Necaşi gibileri var mı idi ki, kaçışları oraya olsun.! Hz. Muhammed (s.a.v) hayatta değildi ki ona kaçsınlardı! Onlar ümmetin yetimleri olarak ortada kalmış mustazaf Kürt halkı, nereye kaçacaklarını bilmeden kaçıyorlardı!..
16 Mart 1988 tarihinde Halepçe ve çevre halkına karşı kimyasal silah kullanıldı. Zehirli gaz, bir anda onbinlerce insanı öldürdü ve sakat bıraktı. Halepçe'ye yabancı gazetecilerin tanıklığına göre, binlerce erkek, kadın, çocuk ve yaşlı insan cesedi evlerde, sığınaklarda, sokaklarında ve şehrin varoşlarında yerde yatıyordu.
Bu soykırımın gerçekleştiği günlerde, 16 Mart 1988 günlerinde, İslam Konferansı, Kuveyt' de toplantı halindeydi. Türkiye' yi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren temsil ediyordu.İslam Konferansı' nda bu soykırım hiç dillendirilmedi.Sonuç bildirisinde bu soykırıma hiç yer verilmedi.Bu da İslam ülkelerinin anti- Kürd tutumunu ortaya koymaktadır.İsim değiştirme operasyonlarından dolayı, Bulgaristan' ı benzer nedenlerden dolayı Yunanistan' ı eleştiren İslam Konferansı' nın bu soykırıma tepki göstermemesi , Saddam Hüseyin rejiminin desteklemesi utanılacak bir durumdur.
Irak Kürtleri İran safında savaşa taraf olmuşlardı. Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KTP) ve Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) peşmergeleri İran'ın "Zafer-7" harekâtına destek veriyorlardı. Bağdat bunun üzerine Türkiye ve İran sınırındaki Kürt bölgesine karşın Enfal Harekâtı'nı başlatmıştı. (Enfal, Kuran'daki 8. surenin adıdır. Bedir Savaşı'na atfen "savaş ganimeti" olarak tercüme edilebilir.) Kimyasal silah işte bu Enfal Harekâtı'nda yaygın olarak kullanılmıştı. En korkunç örneği ise Halepçe kasabasında sivil halka karşı zehirli gaz saldırısında görülmüştü. 16 Mart 1988'deki saldırıda, büyük kısmı Singapur, Hollanda, Almanya ve Hindistan'dan temin edilen hardal gazı, sarin, tabun gibi gazlar uçaklarla halkın üzerine atılmıştı. Bu saldırıda (BM rakamlarına göre) 3200 ila 5000 kişi öldürülmüş, 7000 ila 10000 kişi yaralanmıştı.
Sayfa 226 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
bademağacının yandığında çıkarttığı kokuya benzer bir koku...
16 mart 1988'i sabahı, Irak savaş uçakları Doğu Kürt Bölgesi'nde stratejik önemi olan Derbendihan Barajı'nın doğusundaki bir ovada kurulu bulunan Halepçe isimli küçük bir kasabanın üzerinden uçtular Bir gün önce İranlı Pasdaranlar (Devrim Muhafızlanı) ve Kürt Peşmergeler şehri ele geçirmişlerdi ama Irak karşı saldırısından
Savunma ve Ekonomik işbirliği Anlaşması'ydı (SEIA). 1980
Amerika Birleşik Devletleri'yle başlayan yeni ilişkilerin en önemli işareti, Mart 1980'de imzalanan Savunma ve Ekonomik işbirliği Anlaşması'ydı (SEIA). Yeni SElA ile ABD, İncirlik ve diğer önemli istihbarat istasyonları dahil olmak üzere Türkiye'de bulunan 12 hayati üssü kullanmaya devam etti. Bununla birlikte, 13 tesis Türk kullanımına bırakılmıştı. Carter yönetimi Türkiye'ye daha fazla askeri ve ekonomik yardım sözü verdi ama bu Türkiye'nin askeri alışveriş listesinin yanında az kalıyordu. Bundan sonraki yıllarda ABD'nin Türkiye'ye yaptığı yıllık askeri yardım 1984 yılında 715.000.000 dolara ulaşmış, Soğuk Savaş'ın dinmesiyle birlikte 1988 yılında 526.000.000 dolara inmişti. Yine de Türkiye, Mısır ve lsrail'den sonra ABD'nin en fazla askeri yardım yaptığı üçüncü ülkeydi. 1986 yılında Batı Avrupa 'da konvansiyonel kuvvetlerin azaltılmasıyla Amerika Birleşik Devletleri'yle diğer NATO ülkeleri askeri levazım fazlalarını Türkiye, Yunanistan ve Portekiz'e göndermeye başlamışlardı. 1 980'de imzalanan SEİA, Türkiye'nin teknoloji ve malzeme transferi sayesinde kendi savunma sanayisini kurmasını sağlamıştı. Bu programın en göze çarpan yanı, benzer başka projeler olmasına rağmen ilk uçağını 1987 yılında üreten ABD şirketi General Dynamics'le işbirliği içinde F-16 avcı uçağı fabrikası kurulmasıydı.
Sayfa 172 - MOZAİK YAYINLARI
16 Mart 1988
Acı şeyler de yaşasalar, ailerinden kayıplar verip kampta da olsalar ,Kurtulmuş olanlarla buluşmuş, bir araya gelmişti insanlar. Hiç değilse kan bağı olan birileri vardı etraflarında. Hiç değilse sarilip ağlayacaklari birileri vardı. Ama Aras için durum böyle değildi. Başını omzuna koyup ağlayacağı kimsesi kalmamıştı.
Sayfa 85 - RezanKitabı okudu
16 Mart 1988
"... Dayımın evine doğru yürüdüm, evin kapısını Bir dozerle gördüm, dozerle cenazeleri traktörlere yüklüyorlar, napalmların açtığı çukurlara doldurup üzerlerini örtüyorlardı. Dozer sahibine kepcedeki cesetleri çukura dökmeden önce bakmama izin vermesini söyledim. Adam zaten içinde olduğu durumdan dolayı çıldırmış gibiydi ,kızdı bağırdı ama ben ısrar ettim. Mecbur kaldı, indirde. kepçe İner inmez annemin cesediyle karşılaştım. Sadece o mu diye düşünürken hemen altına kız kardeşimi gördüm, onu kucaklayıp yana çektim , onun altında bir diğer kardeşimi sonra diğerleri, diğerleri . İşte o an orada kendimden geçmiş , bayİlkadım..."
Sayfa 80 - RezanKitabı okudu
Yürek Bekçiliği'nden... [16 Mart 1988]
"Edebiyatçının cinselliği, edebiyatçınınkinden bağımsız olabilir çünkü kurgulanan bir cinselliktir."
Sayfa 166 - 4. Baskı, Mart 2018, Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.