Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"bana onu öldürmemem için bir sebep söyle." "Cem'in kuzeni," "Bir sebebe daha ihtiyacım var." "Acısı var." "Bir sebep daha." "Bana söz verdin." "Yeterli."
Dil Gediği
Şeytanların komutanı daha sonra şöyle der: Dil gediği üze- rinde nöbet tutun. O en önemli gediktir. Diline faydasız ve zarar- lı sözleri söylettirin ve Allah'ı zikir, istiğfar, Kur'an'ını oku- ma, kullarına nasihat etme ve faydalı bilgi verme gibi ona (kal- be) fayda verecek sözleri söylemesine engel olun. Bu gedikte si- zin için
Reklam
Atsız, Irkçılık-Turancılık Davası'ndan yargılanırken hakkında bir dava daha açılmıştı. Orhun dergisinin 15. sayısında Şakiroğlu Canip Sıtkı adlı bir öğrencisinin yazdığı "Türk Kızı Ağlasın...” başlıklı yazı yüzünden. Yazı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Isparta'ya mülteci olarak gelen İtalyan askerlerinin şımarıklığından ve Isparta
Bestelediği eserleri Şiir ve Şarkı Mecmuasında toplayan sanatçı, 17. yüzyıl musiki eserleri ve halk ezgilerini notalandırarak olusturdugu Saz u Söz adlı eserleriyle de Türk musiki tarihine büyük katkı sağlamıştır. Latin harfleriyle kaleme aldığı Türkçe Dilbilgisi, gramerle ilgili verdigi eserlerin en bilinenlerindendir.
Atsız, Askerî Tıbbiye'de iken Türkçü yayın ve faaliyetleri takip ediyordu. Bunu "Yeni Mecmua'nın 20 Kasım 1923 tarihli 85. sayısına gönderdiği" okuyucu mektubundan anlıyoruz. Mektupta "Türk Ocaklarının siyasi bir kuruluş olarak uğraşması gereken işlerden söz etmekteydi." (Deliorman 2013: 14). Yücel Hacaloğlu "... 1921-1922 yıllarında, haftalık bir mecmuada 'H. Nihâl' imzası ile, 1923-1924 yıllarında günlük bir gazetede, 'Askerî Tıbbiye öğrencisi H. Nihâl' imzası ile ve yine 1922 ile 1925 yılları arasında, günlük bir gazetede 'H. Nihâl' imzası ile yayınlanan 'Atsızlar başlıklı hikâyesinin birincilik kazandığını öğrendim." diyor' (Hacaloğlu 2013: 12). O yıllarda Atsız henüz 17-20 yaşlarındaydı. Bu yıllarda, hatta belki de lise yıllarından itibaren Ziya Gökalp'ın yazı ve şiirlerini, Ömer Seyfeddin'in hikâyelerini, diğer Türkçü yazar ve şairleri takip ettiğini de söyleyebiliriz. Rıza Nur'un Türk Tarihi'ni Askerî Tıbbiye yıllarında okumuş olmalıdır. 03 Kasım 1944 tarihli duruşmasında "Bizde milliyetçilik aşkını uyandıran onun 12 ciltlik Türk Tarihi olmuştur. Bunları çocukken okumuştuk." (Sançar 2018: 412) diyor. Rıza Nur'un 12 ciltlik eseri 1924-26 yıllarında çıktığına göre Atsız eserleri çıkar çıkmaz okumuş olmalıdır. 19-20 yaşlarında. Artık o sıkı bir Türkçüdür.
Söz konusu çalışmanın adı Sister Study. Bu çalışma, 35-74 yaş arası kadınlar üzerinde gerçekleştirildi. Tüm diğer şartlar eşitlenerek, katılımcılar gece suni ışığa maruz bırakıldı. Çalışma, gece LAN'a maruz kalan katılımcıların ortalama beş kilo aldığını gösterdi. Ayrıca bu kişilerin kilolu olma eğilimleri %17 oranında artmıştı. Âdeta yağ yakma metabolizmaları %17 azalmış gibi... Başka bir çalışmada ise, bir yıllık süreçte, LAN etkisi altında kalan erkeklerde ortalama 3.8 cm, kadınlarda ise ortalama 2.5 cm bel genişlemesi gözlemlendi. İnanılır gibi değil, peki nasıl oluyor da "gözümüzden" kilo alabiliyoruz? Cevap; sirkadiyen ritim bozulmasıdır.
Reklam
"Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, ana babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsan sakın onlara 'Of!' bile deme, onları azarlama; onlara tatli ve güzel söz söyle" (İsra:17/23)
Siyer Yayınları
Bazı çağların düşünsel temelini oluşturduğunu düşündüğüm fikirlere çok kısaca değineceğim. Klasik Yunan’da bu, varlık fikriydi - birlikli, tözsel ve tanrısal bir varlık; ama panteizmde olduğu gibi şekilsiz değil, anlamlı somut formlarda var olan ve o formlar içinde şekillendirilebilecek bir varlık. Ortaçağ Hıristiyanlıgı’nda bunun yerini Tanrı
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
"Rahmân ve Rahim arasında nasıl bir fark vardır?"
Bu ilahi isimlerden ilki olan er-Rahman, Allah'ın Kur'ân'daki en eşsiz isimlerinden biridir. Zira Rahim, Melik ve hakim gibi ilahi isimlerin çoğu, hem Allah'ı hem de yaratılmış varlıkları tarif etmek için kullanılan sıfatlarken, Rahmān ismi -tıpkı lafza-i celâl olan Allah ve rabbu'l-alemin unvanında olduğu gibi- hem Kur'ân'da hem de Arap dilinde tek Allah'a mahsustur. Kur'ân'ın nüzulünden evvel bile Rahman ismi, Güney Arabistan'da ikamet eden Yahudi ve Hristiyan toplulukları tarafından Allah'ın Zat'ı için kullanılan bir isim veya unvandı. Birçok Kur'ânî âyette de aynı şekilde kullanılır: De ki: "𝗜𝘀𝘁𝗲𝗿 '𝗔𝗹𝗹𝗮𝗵' 𝗱𝗲𝘆𝗶𝗻, 𝗶𝘀𝘁𝗲𝗿 '𝗥𝗮𝗵𝗺𝗮𝗻' 𝗱𝗲𝘆𝗶𝗻. 𝗡𝗮𝘀ı𝗹 𝗰̧𝗮𝗴̆ı𝗿ı𝗿𝘀𝗮𝗻ı𝘇 𝗰̧𝗮𝗴̆ı𝗿ı𝗻, 𝗲𝗻 𝗴𝘂̈𝘇𝗲𝗹 𝗶𝘀𝗶𝗺𝗹𝗲𝗿 𝗢'𝗻𝘂𝗻𝗱𝘂𝗿." (17:110)
Reklam
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
"...Nil-i mübarek, Dicle ve Fırat gibi ırmaklar... hadiste rivayet ediliyor ki: "O üç nehrin herbirine Cennetten birer katre (damla) her vakit damlıyor ve ondan bereketlidirler." Hem bir rivayette denilmiş ki: "Şu üç nehrin menbaları, cennettendir."(1) Hz. Peygamber (s.a.v.), miraç hadisinde şöyle buyurmuştur: "...
Sayfa 327 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Hatta Cehennem, avının peşine düşmüş bir avcı gibi mücrimleri rahat bırakmayan canlı bir varlık olarak tasvir edilir. Hem âsileri "gözetler" (78:21) hem de yüz çevirip servet biriktirenleri "çağırır" (70:17-18). Sonunda, Kıyamet Günü, avını "gördüğü" zaman, "onun kaynaması ve uğultusu" işitilir (25:12). Zalimlerin ilk grubu Cehennem'e atıldıktan sonra Allah ona, "Doydun mu?" diye sorar. O ise hâlâ açtır ve "Daha var mı?" diye cevap verir.
TEVAFUK UĞRUNA İŞLENEN BİD'AT
Selef-i salihin, Kur'an konusunda devamlı takva üzere hareket etmiş, bu konudaki her yeni yaklaşımı çekince ile değerlendirmiş, ihtiyatla karşılamışlardır. Öyle ki, bu endişe, hayırlı ve ümmete faydalı işlerde dahi onlardan ayrılmamıştır. Vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sabit el-Ensari (ra) şöyle demiştir: "Ebu Bekir, Yemame
Sayfa 79 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Müminin aldanması
İnananlardan günah işleyenlerin aldanmaları şu sözlerinde kendini gösterir: "Allah, bağışlayıcı ve merhametlidir; biz O'nun affını ümit ediyoruz." Böyle söyleyip buna güvenir ve amelleri ihmal ederler. Gerçi dinde bu anlayış "ümit" açısından övülen bir düşüncedir. Allah'ın rahmeti elbette geniş, nimeti çok kapsayıcı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.